12 mart 1921 istiklal marşı'nın kabulü

harflervekibrit
"Vitam Impendere Vero!"

Bu Lâtince lâfı, bu Türkçe faslın başında tuhaf görmeyin, aziz okuyucum! Bu Lâtince ibare benim için çok sevimliydi : Mânâsından dolayı değil, sesinden dolayı sevimli.

Rüşdiyede Fransızca hocamızın öğrettiği bu cümleyi, çocukluğumda, mânâsını anlamayarak, bir şarkı gibi şahsî bir besteyle okurdum. (Çocukların bir kişiye mahsus olan besteleri malûmdur.) Fakat bu güzel şarkının “hakikat uğruna hayatını vermek” mânâsına geldiğini öğrendiğim gün, ibareden sıtkım sıyrıldı. Sesi o kadar sevimli olan bu cümlenin mânâsı, nasıl, bu kadar korkunç olurdu?

Kelime olan “hakikat”e vücudumun her zerresinde bir başka lezzet olan “hayat” nasıl verilirdi? Böyle düşünmekte, acaba yalnız mıyım, diye evvelâ korktum. Fakat başkalarına da gizli gizli baktım: Onlar da, aşağı yukarı, benim gibi düşünüyorlardı. Demek ki, bu cümle yalandı; ve bu yalanı, çocukluğumdaki başka yalanların arasına fırlattım, attım.

Derken, bir gün, bu ibare bir insan olarak karşıma çıktı. Bu sefer bu insana inanmadım: Bu adam, benim çocukluğumdaki mânâsız bir şarkıydı; ve ben, artık bu şarkıyı sevecek kadar çocuk değildim. Fakat karşımdaki o kadar sahici adamdı ki, onun yanında, her ayda bir yıl küçülerek, az zamanda yeniden çocuk oldum. Ve çocukluğumun eski şarkısını yeniden ve bu sefer anlayarak, sevdim.

Aziz dostlar, bu adam, Âkif'ti. “Hakikat uğruna hayatını vermeli” diyen Lâtin şairi gibi, bu Türk şairi de:

"Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam!"

Diyordu. Karakteri de, san'atı da iç içe duran iki dağdı.
/mithat cemal kuntay
bu başlıktaki tüm girileri gör