yeni dünya düzeninin inşası

iron
2. Dünya Savaşı sonrası ekonomik üstünlüğü
elinde bulunduran ABD, kaçınılmaz olarak
kapitalist dünyanın geri kalanı üzerinde siyasal
ve askeri hegemonyasını da kurmak
istemekteydi. 1949'da ABD'nin yeryüzünde
toplam 56 ülkeye yayılmış 400 askeri üssü
bulunurken, bu ülkelerin sayısı 1966'ya
gelindiğinde 66'ya çıkmıştı.

ABD'nin siyasal ve askeri hegemonyasını
genişletme çabalarında en önemli faktör,
SSCB'nin de 2. Dünya Savaşı sonrası bir
süper güç kimliğiyle yükselmesi ve sömürge
karşıtı halklar için bir umut olmasıdır.
SSCB'nin, ABD'ye rakip olabilecek tek askeri
gücü oluşturacak şekilde, nükleer silahlarla
desteklenen güçlü bir askeri sanayi geliştirmesi de bir diğer faktördür.

Tüm bu faktörler ABD'nin SSCB'ye karşı Soğuk Savaş olarak bilinen saldırısını başlatmasına yol açtı.
1949'da Çin gibi devasa bir ülkenin, proleter türde olmasa da bir devrimle dünya kapitalist sisteminin dışına
çıkması, emperyalist hiyerarşinin patronu olan ABD'nin kaygılarını daha da arttırdı. Sonuç olarak 40 yıldan
uzun bir süre boyunca uluslararası sistem bu Soğuk Savaş düzeni içinde oldu. ABD ve SSCB iki süper güç
olarak bu düzenin tepesinde yer alıyordu. Dünya temelde iki ayrı düzeni temsil eden bu iki gücün nüfuz alanlarına bölünmüştü.
Soğuk Savaş döneminde düzen iki temele dayanıyordu: birincisi genel ekonomik yükseliş, ikincisi SSCB'nin varlığı