Kocaeli 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen yıkımın durdurulması kararına rağmen, Gebze Kaymakamlığı, Gebze Belediyesinin yıkım kararını yasa dışı bir şekilde uygulamak istemiş, hukuksuzluğa, keyfiliğe, yıkıma, ranta karşı direnen mahalle halkına çevik kuvvet tomalarla, Kalkanlarla, biber gazı ile saldırmış, bu sırada yararlananlar da olmuş. 16 kişi de gözaltına alınmış.
Benim asıl aktarmak istediğim ise bir avukatın o günden aktardığı şu olay:
"Bugünkü Kirazpınar Direnişi'nden hoş bir enstantane:
Kirazpınar Halkı, Gebze Belediyesi zabıtalarının arkasına polis ve jandarmayı alarak bir ordu mahalleye girdiğini görüyor.
Mahalleye kendi imkanları ile yaptırdıkları mescidin hocasına, çıkıp sela okumasını söylüyorlar.
Hoca çıkıyor, önce sela okuyor sonra direniş çağrısı yapıyor:
"Evlerimiz yıkılıyor ey mahalleli, direnin!"
Anında mescidin elektriğini kesiyor polis.
Mahalleli hemen jeneratör getiriyor.
Hoca selaya devam.
Sonra yine başlıyor:
"Bizler işgalci değiliz, evlerimizi yıkamazsınız!"
Bir sela, bir slogan, bir sela, bir slogan...
Tüm mahalleli çağrıya uyuyor ve dökülüyor sokağa.
Güzel bir direniş sergiliyorlar.
Sonra heyecanla bana anlatırken; "ne yapalım Avukat Hanım 15 Temmuz'da böyle yaptılar. Biz de neden biz de yapmayalım dedik. Zaten evlerimizin yıkılması ölümümüz demek. Selayı da ondan okuttuk."
(bkz:bir umudum sende anlıyor musun)
ANITKABİR'deki imar değişikliğine neden CHP'li Meclis Üyeleri de oy verdi ve Karar OYBİRLİĞİ ile alındı?
(bkz:17 temmuz 2017 anıtkabir çevresinin imara açılması)
(bkz:17 temmuz 2017 anıtkabir çevresinin imara açılması)
15 temmuz destan değil, laik Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal'in düşmanı Amerikancı iki Ortaçağcı hareketin, Akpgillerin ve Feto'cuların kanlı ganimet paylaşım savaşıdır.
AKP'giller'in Anıtkabir'e bu Saldırısına Karşı bugün hkp Suç Duyurusunda Bulundu.
Açıklamadan bir bölüm:
Açıklamadan bir bölüm:
Gezi direnişi, Sivas Katliamı, şehitler gibi konulara yapılan göndermelerin mevcut olduğu albümün bu parçasında ise yazar, ülkemizdeki basın özgürlüğünden(!) Bahsediyor. Sevilen bir albümün sözü ve müziği ari barokas'a ait olan güzel bir parçasıdır.
Ayhan Işık'a yazdığı mektup da dostluğun sözlükteki karşılığı gibidir. Öyle ki mektup Zincirlikuyu'ya gönderilmektedir.
Sayın AYHAN IŞIK – MART 79
ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI
İ S T A N B U L
BUGÜN
NERİMAN'IN SANA SAKSI GETİRDİĞİ GÜNDÜ.
AKŞAMA KADAR,
TAŞINI, SELVİNİ, ÇİÇEĞİNİ YENİDEN DÜZENLEDİK.
NEDENSE AMERİKADAN DÖNDÜĞÜN GÜNÜ ANIMSADIM.
AMA O GÜN MEĞERSE,
SENİNLE BAŞKA BİRŞEYLERİ DÜZENLİYORMUŞUZ FARKETMEDEN.
HARBİYE CİVARINDA BİR BAR DI.
VOTKANI AYAKLI BARDAKTA İÇMEK İÇİN
GARSONLARI UYARDIN.
DOST ÇA
SONRA DOSTLUK ÜZERİNE KONUŞDUĞUN BİR SÜRE.
BİR SÜRE DE..
DOSTLUK ETMİŞİZ BÖYLECE.
SÜRE DEDİĞİM DE
ÖMRÜNMÜŞ BAK SADECE…
—————-
İYİ GECELER…
ÖRTÜNMEYİ UNUTMA
ÜŞÜTÜRSÜN
Sadri Alışık
Sayın AYHAN IŞIK – MART 79
ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI
İ S T A N B U L
BUGÜN
NERİMAN'IN SANA SAKSI GETİRDİĞİ GÜNDÜ.
AKŞAMA KADAR,
TAŞINI, SELVİNİ, ÇİÇEĞİNİ YENİDEN DÜZENLEDİK.
NEDENSE AMERİKADAN DÖNDÜĞÜN GÜNÜ ANIMSADIM.
AMA O GÜN MEĞERSE,
SENİNLE BAŞKA BİRŞEYLERİ DÜZENLİYORMUŞUZ FARKETMEDEN.
HARBİYE CİVARINDA BİR BAR DI.
VOTKANI AYAKLI BARDAKTA İÇMEK İÇİN
GARSONLARI UYARDIN.
DOST ÇA
SONRA DOSTLUK ÜZERİNE KONUŞDUĞUN BİR SÜRE.
BİR SÜRE DE..
DOSTLUK ETMİŞİZ BÖYLECE.
SÜRE DEDİĞİM DE
ÖMRÜNMÜŞ BAK SADECE…
—————-
İYİ GECELER…
ÖRTÜNMEYİ UNUTMA
ÜŞÜTÜRSÜN
Sadri Alışık
Lübnan asıllı, Amin maalouf ona "bir edebiyat sürgünü" der. ruhban sınıfına karşı çıktığı için kitapları gençleri zehirliyor diye hristiyanlıktan afaroz edilmiş. Ermiş Kitabı dünyada çok okunanlar arasında olan bir yazar, ressam, felsefeci ve şair.
Para
Fedakarlık yapılırken karşı tarafın borçlu kılınmasıyla ortaya çıkabilecek durumdur. Yapmasaydın demek de hoş değil tabi fakat fedakarlığı yapan, bunu hakedene ve karşılık beklemeden yapmalıdır, bir tartışma sırasında yapılanlar yarıştırılmamalıdır.
Kadın ve erkeğin biçilmiş hazır rollere doğduğu toplumlarda evlilik, mantık evliliği, karşılıklı çıkarlardan bağımsız düşünülemez. Kadın erkekten ona belli bir yaşam standardı sunmasını beklerken, erkek de kadından yaşamını sürdürebileceği yemek su çamaşır gibi hizmetleri bekler. Gerçek aşka dayanmayıp çıkarların üzerine kurulu bu mantık birlikteliklerinin yasal olması fuhuştan farklı oldukları anlamına gelmez.
Aşk evliliği ise, Engels'in, Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni'nde belirttiği gibidir:
"Yaşamlarında, bir kadını asla parayla ya da başka bir toplumsal güç aracılığıyla satın almamış olacak yeni bir erkekler kuşağı; kendini gerçek aşktan başka hiçbir nedenle bir erkeğe vermeyecek, ya da bunun iktisadi sonuçlarından korkarak kendini sevdiği kimseye vermekten vazgeçmeyecek olan yeni bir kadınlar kuşağı; işte bu insanlar dünyaya geldiği zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünülen şeylere hiç kulak asmayacaklar, kendi pratiklerini ve herkesin davranışını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır-bir nokta işte bu kadar..."
Aşk evliliği ise, Engels'in, Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni'nde belirttiği gibidir:
"Yaşamlarında, bir kadını asla parayla ya da başka bir toplumsal güç aracılığıyla satın almamış olacak yeni bir erkekler kuşağı; kendini gerçek aşktan başka hiçbir nedenle bir erkeğe vermeyecek, ya da bunun iktisadi sonuçlarından korkarak kendini sevdiği kimseye vermekten vazgeçmeyecek olan yeni bir kadınlar kuşağı; işte bu insanlar dünyaya geldiği zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünülen şeylere hiç kulak asmayacaklar, kendi pratiklerini ve herkesin davranışını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır-bir nokta işte bu kadar..."
Bir dönem okullarda izletilen benim de bu sayede seyrettiğim, kitaptan uyarlanmış film. Başrolde robin williams oynuyor. Filmde öğrenciler bu isimde bir topluluk kurup mağarada toplanıyorlar. her toplantı başında henry david thoreau'ya ait şu metni okuyorlar:
"Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum. Yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek için."
Olsa da üye olsak dedirten dernek.
"Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum. Yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek için."
Olsa da üye olsak dedirten dernek.
Carpe diem diyen en güzel kitap-filmlerden biri de ölü ozanlar derneği'dir. Burada ana karakter olan Edebiyat öğretmeni namıdiğer kaptan John Keating bize “Carpe diem'i dinleyin. O size yol gösterecektir” der. Öğrencilerinden birine ise derste şu şiiri okutur:
Vakit varken tomurcukları topla.
Zaman hala uçup gidiyor
ve bugün gülümseyen bu çiçek,
yarın ölüyor olabilir…
(bkz:ölü ozanlar Derneği)
Vakit varken tomurcukları topla.
Zaman hala uçup gidiyor
ve bugün gülümseyen bu çiçek,
yarın ölüyor olabilir…
(bkz:ölü ozanlar Derneği)
Firmanın sözleşmesi iptal edilmiş ve 19 çalışanı gözaltına alınmış. Bunu yapmak için çocuklarımızın dört kez zehirlenmesi mi gerekiyordu? Dedirten yandaş rezaleti.
azı karar çoğu zarar dedirten durumdur. bitmesi gereken bir şey bitmeyip hala devam ediyorsa tadı kaçar. hayat da böyledir. o yüzden onur ünlü'nün güneşin oğlu'ndaki gibi: "yaşasın ölüm!"