confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

the crown

pencere
daha önce bu ortamlarda bir çok yönden defalarca övdüğüm dizidir. lakin ikinci sezonda, büyük halkçı lider cemal abdul nasr'ı histerik bir manyak gibi göstermeleri beni çok üzmüştür. cemal abdul nasr, her zaman halklarının çıkarını gözeten vatansever güzel bir arkadaşımızdı. the crown gibi bir diziye bu oryantalist bakış açısı hiç yakışmamıştır.
bizim siyasal islamcılarımız, ekseri müslüman kardeşler geleneğinden geldiği için, nasr'ı sevmezler. zaten siyasal islam ve vatan severlik kavramları çok da yan yana gelecek kavramlar değildir.

bir de demek istiyorum ki; eyyy prens philip , sen kimsin yaaa? senin haddine mi düşmüş benim genç ve güzel kraliçemi bu kadar üzmek? altın dişin kırılsın senin it oğlu it. kraliçem insan gibi insan ki seni boğdurtmuyor. gerçi boğdurtmak falan tarzı değildir sayın elizabeth'in. genelde cinayetlerine trafik kazası süsü verir.

londra beni bul, londra beni bulsun.

kar ve hatıralar

pencere
güzel bir cahit sıtkı tarancı şiiridir;

kar yağıyor, yine kar, yine kar, yine mahşer gibi kar.
sanki güller içinde gülen taze kadınlar,
bana beyaz buseler, beyaz buseler yollar;
sanki güller içinde gülen taze kadınlar.

bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar...

bakın arkadaşlar ben dersimi anlatır gider maaşımı alırım

pencere
kendisi yeterince eğitelememiş bir öğretmenin, öğrencilerini sığ bir tehdit yöntemiyle azarlamasıdır. bunu söyleyen öğretmene, ''özgürlük'' nedir diye sorsan şu ezber cevabı verecektir; ''bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde, senin özgürlüğünün bitmesidir.''

gencecik dimağları tehdit ve sınırlar kapsamında eğitmeye çalışmak nasıl bir eğitim anlayışıdır?

vampirlerin haçtan korkması

pencere
fright night isimli 1985 yapımı, herkese önereceğim muhteşem bir korku filmi vardır. baş rollerinde colin farrel ve david tennant'ın oynadığı 2011 yapımı bir yeniden çevrimi de vardır ama o harika havayı verecek bir iş çıkartamamışlardır.

filmde genç bir lise öğrencisi olan charley'in karşı evine 2 adet yakışıklı vampir dayı taşınır. genç charley bu vampir olaylarına epey meraklıdır. herkese bu eve yeni taşınan dayıların vampir olduğunu söylese de genç ve bekar anası dahil kimseyi ayıktıramaz.

tv'de mavra vampir avı hikayeleri programı yapan peter vincent diye bir dayı vardır. genç charley onun yardımına başvurur. peter'da bunu iplemez. ''ben gerçek vampir avcısı falan değilim yeğenim, trişkadan vampir olayları çekip evde çorba kaynatma peşindeyiz'' der.
ama charley, peter dayısının peşini bırakmaz ve onu vampirlerin evinde onları görmesi konusunda ikna eder.
vampir dayılar peter'ı sıcak karşılar. ''genç oğlan işte 31 çekmekten beyni yanmış, sen gerçekten bu otuz birciyi 46'lık olmaktan kurtarabileceksen gel neremizi muhayene ediyorsan et'' derler. peter vincent evde vampirlerin aynada suretini göremez. o da evden korkuyla ayrılır. makatını vampirlere kestirmek istememiştir.

genç charley, ulu bir imam yüceliğinde gördüğü peter'ın yine ağzından girer, burnundan fışkırır vampirlere bir gece vakti operasyona ikna eder.
öncesinde şu bilgiyi vereyim, bir vampiri haçla korkutmak istiyorsanız, vampirin haçtan korkacağına dair kalbinizde sağlam bir iman olmalıdır. vampir avcısı peter'la, vampir evin merdivenlerinde karşılaşırlar, peter çelikten hacını vampire doğrultur. ama vampir o çelik hacı ''olum senin kalbinde iman yok ki, puşt oğli, kime artiszlik çekiyseeen'' diyerek eritir.

not: bir vampir, siz evinize davet etmedikçe eşiğinizden içeri giremez.

vaazda belediye başkan adayı olduğunu açıklayan imam

pencere
islam peygamberi muhammed'le ilgili anlatılan çok güzel bir menkıbe vardır. muhammed'in yanına çok uzaklardan bir adam gelir. ona akşama kadar ''şu günah mı, bu günah mı?'' kabilinden sorular sorar. muhammed sabırla cevap verir. akşama doğru artık o da usanır ve şöyle der; ''utanmadıktan sonra her şeyi yapabilirsin, utanmıyorsan hiç bir şey günah değil''

ateist bir vatandaş olarak benim utanacağım hiç bir şey yok bu yapılanlardan. samimi müslüman dostlarım utanıyor mu bu yaşananlardan?

fitilli

pencere
bir can yücel şiiri;

içerimde bir bokluk var
yıkıyorum, yıkıyorum, yıkılmıyor

yüzümde bir maske var
çekiyorum, çekiyorum, çıkmıyor

böğrümde bir ölü çocuk
ölüyorum, ölüyorum, ölmüyor

gözümde bir çakmak var
çakıyorum, çakıyorum, çakıyor

suratınıza!

albert einstein

pencere
devrimci bir bilim insanıdır. gözümde kendisi iki unsurdan dolayı büyük bir devrimcidir. birincisi adolf hitler'in manyaklıklarına karşı almanya'da tek başına bilimin namusunu korumasıdır. aynı zamanda israil devletinin kuruluşuna da cesurca karşı çıkışıdır.

devrimci bir yönü de bilimsel kişiliğidir pek tabii. izafiyet teorisi gibi kendisine nobel kazandıran çalışmaları herkesin malumudur.

sayın einstein, bugün fizik biliminin büyük gayretlerle üzerinde durduğu uzaydaki üç delik fikrini ortaya atan kişidir. bunlar ''kara delikler, beyaz delikler ve solucan delikleridir.''

kara delikler uzayda başı boş gezen, ışık ve ses dahil içine aldığı her şeyi yutan oluşumlardır.
beyaz delikler, kara deliklerin tam tersidir.

bu uzay delikleri arasında benim en ilginç bulduğum solucan delikleridir. solucan deliklerinin bir ucundan girip diğer ucundan, başka bir mekan yahut zamanda çıkabilirsiniz. günümüzde cern yapay solucan delikleri oluşturma çabasındadır. bunun uzak bir hayal olduğunu düşünenlere, cern'de yapay anti enerjinin oluşturulduğunu söylemek isterim. hatta bu buluş sayesinde, tıpta görüntüleme tekniklerinde sıçrama yaşandı. bu da kanser gibi hastalıkları önceden teşhis edip hayatlar kurtarabilmemize fayda sağlamaktadır.

einstein bu uzay deliklerinin varlığına sadece hipotezleriyle ulaşmıştı. hatta o günlerde kendisinin delirdiğini iddia eden bilim insanları olmuştu. lakin günümüzde bu büyük hayal gücü devrimcisinin hipotezleri labratuvar ortamlarında ispatlanmaştır.

bu şiirin kuralsız son sözü

pencere
muhteşem bir orhan kotan şiiridir. büyük sanatçı ahmet kaya ''gözlerim bin yaşında'' kasedinde bu şiire muhteşem sesini vermiştir.

''gayrı dur durak yok kardeşler
yanında sevgilinin aziz ölüsü
ötede bir köylü militan
uzakta işçi dostlar kurşunlanıyor
ve dünyanın öbür ucunda
bir avuç doların kahpe çarkında
kahraman halklar doğranmaktadır

toprağın ekmeğin hesabıdır bu
zulmün zorbalığın hesabıdır bu
sevdanın hasretin hesabıdır bu
gayrı dur durak yok kardeşler
çınlasın doruklarda kavga borusu''

muhammed mursi

pencere
hüsnü mübarek'e karşı başlatılan büyük halk devrimi, müslüman kardeşler tarafından resmen gasp edilmiştir. abd, mursi'ye kadar, ortadoğu'yu faşist generaller eliyle kontrol etmekteydi. mursi eliyle ilk defa, faşist bir imam tarafından idareyi denedi. lakin bu siyasal islamcıların şerrinden şeytan bile baş edemez. abd'de baş edemedi ve fırsatını bulduğunda onu devirip, başa tekrar faşist bir general olan sisi'yi getirdi.

her şey bitti derken çıkagelen insan

pencere
son günlerde benim için bütün iyi ve güzel günlerin artık çok geçmişte kaldığı ve bir daha asla kimseyle yaşanmayacağı hissi her yerimi kaplıyor. zor bir umutsuzluk hali bu. aslında geçmişimden hiç bir hayaleti ne çağırdığım var, ne de gelmesini beklediğim. ama işte gelecek her gün artık bir ziyan hissi insanı canlı canlı yakan, mafh eden bir şey. ve tam bu duyguların dibindeyken iyi bir şeyler olacak sanıyorum, yine olmuyor.

bir gelen olursa, mezarıma gelsin. cenazeme yetişirse tabutumu gıdıklamasın.

güzel bir türkümüzde de dediği gibi;

ağlayarak gelme mezar taşıma, uyanıp da sana sana gülemem gayrı...

pencereden kar geliyor

pencere
dinlemeden evelli ortopedi poliklimiğinden randevu alınması gereken türküdür. zira insan bu eseri erkan oğur'dan kolu kanadı kırılıyormuşçasına bir hisse kapılır. kalbinizde de bir kemik var gibi hissedersiniz. lakin o kemikle de uzun süre yaşamıyacaksınızıdır. şarkının sonundaki muhteşem ney'le onun da yavaş yavaş kırıldığını
büyük bir acıyla tecrübe edeceksiniz.

''bu nasıl zalım yaraymış....''

başım dönüyor ikimizden

pencere
güzel bir edip cansever şiiridir;

çocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin
ön dişleriyle belli belirsiz
bir martı kalıyor gibidir hiç olmayandan
çünkü biz ikimiz de çirkin değiliz
evet mi hayır mı pek anlamadan.
ne biçim bir sestir şu bizim dalgınlığımız
bir tayın dişinde ince taflan
az yaşlı bir kadında göğüs uçlarının
yanarak sımsıcak bir kedinin ağzından
dönüp iç çekmesine gece kuşlarının.
sonra biz dağ başlarında apansız kurşunlanan
süresiz baş dönmesiyiz çok garip adamların.
55 /