confessions

oijya adam

Editör  · 9 Mayıs 2017 Salı

  1. toplam giri 219
  2. takipçi 14
  3. puan 4548

radiohead

fertilityhollis
lisede tarih dersini kaynatmak için kullandığım tabi benim için bundan daha önemli vasıfları da olan grup. depresyon içindeyken kesinlikle dinlenmemeli bana kalırsa. (bkz:creep şarkısı) çok mükemmel, aşırı mükemmel şarkıları bulunmakta. kısa filmleri de vardı sanırım ya da thom yorke'un sadece kendisine ait idi hatırlayamadım şu anda. sadece müzik yapan bir grup değil, çok amaçlı sanat grubu diyebiliriz.
2

ağda

karll max
bu saatte maruz kaldığım durum. sakal üstünü almak için kullanıyorum. birader bu nasıl bir acıdır ya. yaptırdığımız şurada bir ay da bir. bayanlar allah yar ve yardımcınız olsun.
edit : bayan değil kadın.
16

yapaylık

harflervekibrit
olduğu gibi görünemeyenlerin maskesidir. insanlara göstereceği tutarlı ve apaçık bir kimliği olamayan -öyle yetişmiş, öyle işine gelmiş- kişiler kimi din ile, kimi ideoloji ile, kimi ahlakla, kimi görüntüsüyle kendilerine ardına gizleneceği bir şey "yaparlar". kim en çok neyin bekçisi ise onun nankörüdür.
1

güne anlamlı bir şiir bırak

seni sectim aybalam
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
-H.N.A

oijya adam

doris eirene
Lakabını Mesih sivrisinek katili koyduğum canayakın yazarımız. Tam bir gecedir bir sivrisinek öldürmeye çalışsa da başarılı olamadı. Sonunda sivrisineğin, gelmiş olan mesih olduğuna kanaat getirdik. Komando da olabilir tabii.
1

yakılan tarih iskenderiye

bymosquito
Zamanının kültür hayatında çok önemli bir rol oynayan İskenderiye Kütüphanesi, M.Ö. III. yüzyıl başlarında bir Yunan sömürgesi olan İskenderiye'de II. Ptolemy tarafından kurulmuştur. İskenderiye, büyük fatih İskender'in Mısır'ı fethi ile eski küçük yerleşmeleri birleştirerek kurduğu büyük bir şehirdi. Coğrafi konumunun uygunluğundan dolayı da çabucak büyümüştür. Burada çok değişik dillerden ve dinlerden insanlar yaşamaktaydı.

Bilim, edebiyat ve kitaba son derece düşkün olan II. Ptolemy pek çok Yunanlı alimi İskenderiye'ye davet etmiş, bu alimler de Grek literatürünün en iyi kopyalarından oluşan bir koleksiyonun meydana getirilmesini sağlamıştır. İskenderiye Kütüphanesi iki binadan oluşuyordu; biri kral sarayı ve diğeri de daha küçük çaptaki Serapeum mabedi idi. Kesin olmamakla birlikte kütüphanede 200.000 ile 700.000 civarında papirüs tomarları şeklinde kitap bulunduğu sanılmaktadır. Bu papirüs tomarları kil kaplarda saklanmaktaydı ve her bir kabın içinde içerdiği papirüslerin listesi vardı. Aynı zamanda bazı papirüsler tahta sandıklarda muhafaza edilirdi. Kütüphane koridorlarında el yazmaları için raflar bulunmaktaydı.

Efsaneye göre bu rafların hemen üzerine, taş duvarına "ruhun şifa bulduğu yer" yazısının oyulmuş olduğu söylenmektedir.

İskenderiye Kütüphanesi antik Yunan edebiyatı, felsefe ve bilimine ait eserlerin kopyalarını ve o ortamda yazılan bir takım eserleri papirüs gibi dayanıklı bir madde sayesinde koruyabilmiştir.

bab-ı ali baskını

seni sectim aybalam
23 ocak 1913 günü, enver bey ve talat bey'in başını çektiği ittihat ve terakki fırkasına mensup grubun gerçekleştirdiği askeri darbe.türk siyasal yaşantısındaki önemli dönüm noktalarındandır.enver bey'i, enver paşa yapmış ve belki de imparatorluğun kaderine etki etmiş bir olaydır diyebiliriz.

bab-ı ali baskının anlatıldığı o meşhur görsel.

insanlığın facia ile başlayan ay serüveni apollo 1

bymosquito
Tarih, Ocak 1967 yılını gösterdiği sıralarda, Sovyetler Birliği, Uzay Yarışında Amerika'nın çok ilerisinde olduğunu tüm Dünya'ya ispatlamış ve sürekli yeni denemeler ile de bunu perçinlemeye devam etmekteydi.

Başkan Kennedy'nin Ay'a çıkma için tanıdığı 10 yılın bitmesine 3 yıl kala Nasa hala programın çok gerisindeydi. Yaklaşık 400.000 Kişilik bir ekip 3 astronotu Ay'a taşıyacak olan ve o güne kadar eşi benzerine hiçbir yerde rastlanmamış olan devasa Saturn 5 roketini uçuşa hazırlamaya çalışıyordu.

Amerikan uzay üssü Florida, Cape Canaveral'da haftanın 7 günü geceli gündüzlü çalışmalar ve testler hızla devam ediyordu. Programın en önemli parçaları olan Komuta ve Hizmet modülü ve belki de işin en zor kısmı olan astronotları ay yüzeyine indirecek olan Ay modülü bitmek tükenmek bilmez testlere tabi tutuluyordu.

Gecikmeler ile birlikte Nasa'nın üzerindeki baskılar da artmaya başlamıştı.

http://www.kozmikanafor.com/insanligin-facia-ile-baslayan-ay-seruveni-apollo-1/

plevne marşı'nın hikayesi

bymosquito
Ruslar 24 Nisan 1877'de Osmanlı devletine harp ilan etmişlerdi. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ da Rusların yanında yer almışlardı. Osman Paşa o zaman Vidin müstahkem mevki kumandanı idi. 7 Temmuz'da Sırp kuvvetlerini bozgu na uğratarak büyük bir ün yapmıştı. Rusların büyük bir ordu ile Tuna istikametine gelmekte olduğu haberi alınınca, Plevne'ye gönderildi. 20 Temmuz günü, burasını kuşatan Rus öncü kuvvetlerini dağıttı. Fakat 10 gün sonra asıl Rus birlikleri kalabalık bir şekilde gelerek Plevne yakınlarında karargah kurdular. 40.000 asker ve 172 ağır topu bulunan bu düşman ordusuna, gece yarısı ani bir baskın yapan Osman Paşa, birkaç saat içinde bu kalabalık Rus ordusunu perişan ederek geri çekilmeye mecbur etti. Ertesi gün kaleden çıkan Osman Paşa Lofça önlerinde kalabalık bir Rus birliğini daha mağlup etti. 7 Eylül günü Ruslar, tekrar Plevne önlerine geldiler. 10 gün süren bu kuşatma, daha şiddetli muharebelere sahne oldu. Osman Paşa sık sık kaleden çıkış hareketleri yaparak Rus birliklerine ani baskınlar yapıyor ve ağır kayıplar verdiriyor du. Nihayet 17 Eylül günü Ruslar yine geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu tarihlerde Osmanlı tahtına, Sultan II. Abdülhamid henüz yeni çıkmıştı. Bir ferman göndererek Osman Paşa'ya Gazi ünvanı verdi ve rütbesini Mareşalliğe yükseltti. Tarihe geçen Plevne müdafaası bundan sonra başlıyor. 25 Ekim 1877'de Ruslar, Grandük Nikola kumandasında gayet kalabalık bir orduyla tekrar Plevne'yi kuşattılar. Öyle ki, 170 tabur, 152 süvari bölüğü, 571 ağır topları bulunuyordu. Şehri savunacak kuvvetler o kadar az di ki, mukayese bile edilemezdi. 3 aydan fazla süren muhasaralar ve aralıksız devam eden muharebeler yüzünden şehirde yiyecek kalma mış, cephane tükenmişti. Yardım gelebilecek yollar, aylardır Rus kontrolü altındaydı. Grandük Nikola Gazi Osman Paşa'ya bir ültimatom gönderdi:ne mani olmak üzere:“Mareşal hazretleri, zât-ı devletinize aşağıdaki hususları bildirmekle şeref kazanırım:Gorna Dubnik ve Teliş'teki Türk kıt'aları esir edilmişlerdir. Rus orduları da Osikovo ve Vratça mevzilerini ele geçirmişlerdir. Plevne, Çarlık muhafızları ve topçulardan mürekkep bir kolordu ile takviye edilmiş olan Batı Kolordusu tarafından kuşatılmıştır. Bundan böyle hiçbir iaşe kolunun gelmesi beklenemez.İnsaniyet namına ve mes'ûliyeti zât-ı âlînize râci olacak fazla kan dökülmesine mani olmak üzere sizi, bütün mukavemetleri kesmeye ve tayin edeceğimiz bir yerde teslim şartlarını görüşmeye davet ederim.Mareşal hazretleri, yüksek saygılarımı kabul buyurunuz.”Grandük Nikola'nın yazdıkları gerçeğe uygundu. Fakat Osman Paşa, arkadaş larının fedakarlığına müracaat etti. Teslim olmayacaklardı. Hemen cevap gönderildi:“Kumandam altında bulunan Türk ordusu, cesaret, şecaat ve enerjilerini isbat etmekten iç bir zaman geri kalmamışlardır. Bugüne kadar yapılan bütün savaşlarda muzaffer olmuşlardır. Bu sebeple majeste Çar, kendi muhafız kuvvetleri ile topçuları nı, imdat kuvveti olarak buraya getirmek lüzumunu duymuşlardır. Gorna Dubnik ve Teliş mağlubiyetleri, buralarda bulunan kıt'aların teslim olmaları, muhabere ve muva sala yollarının kesilmesi, büyük yolların işgal olunması, ordumu teslim etmem için kafi sebep değildir. Bu suretle, askerimin şevkinden iç bir şey eksilmemiştir. Ve bunlar. Türk askeri şerefini muhafaza etmek için yapmaları lazım gelen her şeyi henüz yapmış değildirler. Bu güne kadar vatanımız uğrunda seve seve kan döktük. Teslim olmaktansa, buna devam edeceğiz. Dökülen kanların mes'uliyetine gelince, bu dünyada da, öteki dünyada da bu harbe sebep olanların üzerinedir.”Gazi Osman Paşa, bütün mahrumiyetler içinde iki ay daha savaştı. 8 Aralık'ta bütün hakikatler, artık teslim olmaktan başka çare kalmadığını açıkça ihtar ediyordu. Fakat Osman Paşa, talihini bir defa daha deneyecek, muhasarayı yarıp çıkacaktı. -Böyle bir teşebbüsün muvaffak olacağı hakkında kimse kendisini aldatamaz. Fakat bana öyle geliyor ki, vatanımızın şerefi ve ordumuzun şöhreti, bizim böyle son ve yüksek bir teşebbüse girişmemizi vacib kılar” Diyordu. Talihi yaver olmadı. 16 Aralık 1877 günü, elinde kalan son kuvvetlerle kaleden dışarı çıktı ve düşman kuşat ma hatlarına saldırdı. Bunlardan bir kısmını parçalayıp geçebildi ise de, kesin bir netice alamadı. Birinci Tümenin başında döğüşürken ağır bir şekilde yaralandı. Bu durum bütün birliklerde hemen paniğe yol açtı. Osman Paşa Plevne ordusunun her şeyi idi. Tümen ve Tugay kumandanlarının ricası ile, düşmandan teslim şartlarını sormak zorunda kaldı. Savaşa son verilmesi emrini, ağlaya ağlaya verdi. Plevne dolaylarında ufak bir kulübede, daima şan ve şeref içinde taşıdığı kılıcını, vazifesini hakkıyla yapmış insanların duyduğu huzur içinde, general Ganeçki'ye teslim edecekti. -Ne yapalım, kaderde bu da yazılıymış. Kimse bizim namus askerimizi yerine getirmediğimizi iddia edemez. Allah şahittir ki, biz vazifemizi yaptık.Dedi. Kulübede diğer paşalarla, paşanın doktoru, Albay Hasip Bey de vardı. Kurmay başkanı Tahir Paşa bu manzara karşısında gözyaşlarının tutamadı. Osman Paşa, arkadaşının yüzüne sevgi ve minnetle baktı ve-Alın yazısını kimse değiştiremez, dediSonra aralı bir aslan gibi, gözlerini düşman generaline çevirdi. Doktor Hasip Bey'in kolunu tutarak hafifçe doğruldu.-Buyur generalim, diyerek kılıcını uzattı.Hayret! Rus generali Ganeçki, ellerini yüzüne kapamıştı-Ben, bu kılıcı alamam!Diye geri geri çekiliyordu. Onun da gözleri yaşlıydı. Hayatında ilk defa böyle büyük bir kahramanla karşılaşıyordu. Mücadele müsavi şartlar altında geçmemişti. Bire karşı ona hücum etmişler, her defasında yenilmişlerdi. Gazi Osman Paşa vazifesini yapmış, dünya askerlik tarihine şan ve şerefle dolu bir destan hediye etmişti. Böyle bir kumandanın kılıcı nasıl alınırdı? Osman Paşa, bir araba ile Plevne'ye götürüldü. Yolda, başkumandan Grandük Nikola ile Romanya prensi Karol tarafından karşılandı. Grandük elini Osman Paşa'ya uzattı:-Siz ne büyük askersiniz Mareşalim, dedi.Prens Karol de büyük bir saygı ile eğildi. Paşa'nın elini sıkmak istedi, fakat Osman Paşa vermedi.-Ben, koskoca bir imparatorluğun müşiriyim, bir âsiye elimi sıktırmam, dedi.O tarihe Romanya Osmanlı devletine bağlı bir eyaletti. Bu savaşta da Romanya halkı Rusların yanında yer almışlardı. Plevne'ye gelirken düşman askerleri yollarda sıralanmışlar, bu yaralı aslanı alkışlıyorlardı. Gazi Osman Paşa, ertesi gün Plevne'ye gelen Rus Çarı I. Alexandr'ın huzuruna çıkarıldı. O da bu kahramanın kılıcını almak cesaretinde bulunamadı. -Mareşalim, dedi, sizi candan tebrik ederim. Müdafaanız, askerlik tarihinin en güzel hadiselerinden biri olmuştur. Sizin gibi bir kumandanın kılıcı alınmaz. Onu kendi memleketinizdeymiş gibi şerefle taşıyabilirsiniz.Bir müddet sonra Gazi Osman Paşa, Harkov'a götürüldü. Orada 34 ay kadar esir kaldıktan sonra İstanbul'a gönderildi ve büyük bir merasimle karşılandı. Sultan II. Abdülhamid Han, onu alnından öperek taltif etti.


mini tesla bobini yapımı

bymosquito
Selamlar!

Mini Tesla bobini dediğim şey, aslında Slayer Exciter olarak bilinen bir sistem. İnanılmaz basit bir devresi var, ve doğru yapıldığı taktirde çok uzun mesafelerde lambalarınızı yakacaktır


Nikola Tesla, Sırp fizikçi, büyük mucit, bilim adamı ve aslına bakarsanız çoğu insanın hayal edemeyeceği kadar zeki ve yaratıcı bir insan. Burada herkesin bildiği Edison ve alternatif akım hikayesinden bahsetmeyeceğim (bilmeyenler varsa lütfen araştırsın). Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki, 1900'lerden bahsediyoruz. Telefondur internettir falan hak getire. At var! Atlı posta yani. Bilim adamları aralarında yazışıyorlar mesela. Mektup minimum 3 ayda birinden öbürüne gidiyor, öbürü cevap yazıyor, 3 ay da gelmesi desen; basit bir fikir alışverişi minimum 6 ay demek! Hiçbir bilginin olmadığını, olan bilginin inanılmaz kıymetli olduğu zamanları düşünün.

karadelik

bymosquito
Kara delikler en basit anlatımıyla, çok büyük kütleli olan ve çok güçlü çekim kuvvetleri nedeniyle yeteri kadar yakın mesafede bulunan her şeyi yutan kozmik yapılardır.

Neden oluştuklarının cevabı ise kütle çekim kuvveti ile yıldız iç basıncının çatışmasında gizli. Ömrünün sonuna doğru yaklaşan yıldızlarda bir süre sonra merkezdeki nükleer tepkimeler kütle çekim kuvvetini dengeleyemez hale gelir, bu nedenle yıldızın tüm kütlesi merkeze doğru çekilmeye başlar. Bir süre sonra tüm kütle bir noktaya toplanmış olur ve yoğunluk inanılmaz arttığından bu kütlenin çevresinde olan her şey, ışık bile, bu yeni oluşan yapının içerisine doğru çekilir.


4

maynard james keenan

immortallydia
Maynard James Keenan (17 Nisan 1964- ) sesiyle beni büyüleyen Amerikalı rock müzik şarkıcısı. 1990'dan beri Tool ve 1999'dan beri de A Perfect Circle gruplarının üyesidir. 1980'lerde iç tasarım üzerine çalışmak için Los Angeles'e taşınır. Adam Jones ve Paul d'Amour (daha sonra yerine Justin Chancellor gelir) ile bir grup kurdu. Daha sonra Danny Carey'in de katılmasıyla grup tamamlanmış oldu; gruba Tool ismi koydular.

Tool Opiate EP`i 1992`de çıkarttı ve Fishbone'a destek amacıyla turneye çıktılar. Turnede Keenan Billy Howerdel ile tanıştı. 1996'da Howerdel Keenan'a şarkılarından bazılarını çaldı, Keenan etkilenmişti fakat 1999 yılına (ve A Perfect Circle'a) kadar herhangi bir ortak çalışma fırsatı bulamadılar.



A Perfect Circle'dan https://youtu.be/xTgKRCXybSM
2

misyonerlik

anne boleyn
Misyonerlik, herhangi bir dini başka ülkelerde yaymak amacı güder. mesela müslüman bir ülkede hristiyanlığı yaymak için görevlendirilmiş kişiler bu yönde çalışmalar yapar, dini öğretiler verir, böylece insanları kendi dinlerine çekmeye çalışır. Buna da misyonerlik denir.
2

yavuz akyazıcı project

i am groot
spotify sayesinde keşfettiğim, uzun zamandır dinlediğim en kaliteli şarkıları yapan grup. araştırmalarıma göre yusuf akyazıcı abimiz 17 yıl new york'ta müzikle uğraştıktan sonra türkiye'ye gelmiş ve bir çılgınlık yapmak istemiş. daha sonra da aklına popüler şarkıları caz müziğine uyarlamak gelmiş. gerçekten efsane... buraya da en beğendiklerimden birini bırakıyorum :

sürrealizm

the
1924'te Fransa'da ortaya çıkan, daha sonra dünya sanatına yayılan, alışkanlıkların, geleneklerin ve aklın denetiminden uzak bilinçaltı gerçeklerini vermeyi amaçlayan, bilinen, nesnel gerçekle bağlarını koparıp kendince bir gerçek, bir üst gerçek yaratma k ereğini güden bir yazın ve sanat akımı.
3