confessions

moskovakurdu

Rakı  · 2 Ağustos 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 398
  2. takipçi 26
  3. puan 12342

işkence

moskovakurdu
MİT'in kaçırdığı Kürt sinemacıya saatlerce işkence yapıldı

İzmir'de dün sabah saatlerinden beri haber alınamayan Kürt sinemacı Suphi Orhan'ın kendilerini istihbarat elemanı olarak tanıtan kişilerce kaçırılıdığı ortaya çıktı. Gece saatlerinde serbest bırakılan Orhan'a saatlerce işkence yapıldı.

Kürt sinemacı Suphi Orhan, dün sabah saatlerinde bir arkadaşını yolcu etmek için gittiği Adnan Menderes Havalimanı'ndan MİT tarafından kaçırıldı. Kendilerini istihbarat elemanı olarak tanıtan kişiler Orhan'a saatlerce işkence yaptıktan sonra gece saat 02.00 sıralarında Menderes ilçesi Akçaköy durağına bırakıldı.

Yaşadığı işkence nedeniyle konuşma güçlüğü çeken Orhan, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na (TİHV) başvurdu. Orhan'ın avukatlar, suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.

MEZARLIKTA 4 SAAT İŞKENCE YAPILDI, AJANLIK DAYATILDI
Gece yarısı bırakıldığı yerden Orhan'ı alan avukat Barış Işık, Kürt sinemacının götürüldüğü çeşitli mezarlıklarda 4 saat boyunca işkenceye maruz kaldığını anlattı. İşkencede Orhan'a ajanlanştırma dayatmasında bulunulduğunu, ailesine yönelik ölüm tehditleri yapıldığını aktaran Işık, "Telefonuna el konulmuş. Daha sonra gece saat 02.00'ye yakın Menderes ilçesi Akçaköy durağında bırakılmış" dedi.

Sabah saatlerinden itibaren Suphi Orhan'dan haber alamayan ailesi, İzmir il, ilçe emniyet müdürlüklerine başvurmuş, herhangi bir gözaltı işlemi olmadığını yanıtını almıştı.


cezaevinde olan çocuklar

moskovakurdu
Cezaevi ; bir yetişkin için bile korkunçken oradaki çocuklar için nasıl ürkütücü olduğunu anlatmak güç. resmi rakamlara göre cezaevinde 817 tane bebek var. Bu olabilecek bir şey mi?

Bir fikrim var ; cezaevinde olan bütün çocukları çıkarıp onların yerine ak partili bakanları ve Recep Tayyip Erdoğan 'ı alalım. Bir de yandaş basın mensuplarını. Nasıl fikir?

hdp'ye özgürlük

moskovakurdu
HDP'li eski eş başkanları Sarayın kukla yargısını adeta yargılıyor, vaktini doldurmuş iktidar ile bu saray çete yargısıda işledikleri suçları nedeninden bunlarda tarihin lağımına atılacaklardır. kuşkusuz simdilikten hiçbir gerekçe gösteremeyip tek temel dayanakları yalancı satın alınmış kemikcilik yapan yalancı tanıklar.. onlarda mahkemede HDP vekillerinin karşısında tam bir rezalete düşüp kendisine söyletmek istedikleri yalan kelimeleri tekrarlamaktan başka bir şeyde yapamaz durumdadırlar ve saray yargısı tutukluluk hallerini uzatmaya, iktidara seçimler için zaman kazandırmaya devam ediyorlar.
IŞİD'in Kobanê'ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014'te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21'i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası'nın 13'üncü duruşması 8'inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye devam ediyor..

baba

ickial
meğer seni kaybetmekten ne çok korkuyormuşum, yeni fark ettim baba. dağ gibi arkamda oldun şu 22 yıllık kelebek misali yaşamımda. yine arkamda dur, yine kolla beni. annem iki defa kanseri yendi. şimdi yenme sırası sende. hadi babam ne olur bırakma kendini. henüz çok erken baba kavramını hayatımdan çıkarabilmem için
8

bu milletin elinden dini alınmalıdır

the spook
Millet yerine devlet ve kurumlarından alınmalıdır. Kim kime tapıyorsa tapsın, kimin ümmeti oluyorsa olsun ama gözünüzü seveyim kurumlara taşımayın bunu. Çünkü 50 sefer dinini değişmiş yörük milleti, elinizden islam'ı alacağız deyince delirme derecesine geliyor. Müslüman olmayan atalarını, atası olarak kabul etmeyen milletin, dinini alırsan geriye bir şey kalmayacaktır çünkü. Ne beyin, ne de beceri...
1

kanlı 1 mayıs

iron
Kanlı 1 Mayıs veya 1 Mayıs Katliamı,1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı'nda kutlanan İşçi Bayramı'nda 34 kişinin hayatını kaybetmesi ve 136 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan olaydır.
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul'a gelenler ile birlikte yaklaşık 500 bin kişi Taksim Meydanı'ndaki kutlamalara katıldı. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, konuşmalar da uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçışmaya başladı, kısa bir süre içinde Intercontinental Oteli'nin (Bugün The Marmara Oteli) de üst katlarından da ateş açıldı.

İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken polis de ses bombaları ve panzerlerle kalabalığa müdahale etmeye başladı. Kalabalık, kaçmak için özellikle Kazancı Yokuşu'na yöneldi ancak burada bulunan bir kamyonun yolu tıkaması yığılmaya ve buna bağlı ezilmelere sebep oldu. 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi silahla vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak toplamda 34 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. DİSK'in yayınladığı listede ise 36 kişinin öldüğü belirtilmişti

organ bağışı

anne boleyn
dün bütün organlarımı bağışladığıma dair form doldurdum yani şu an ölsem organlarım bağışlanacak da annem arıza çıkarıyor. ulan son vasiyetimiz ne diye arıza çıkarıyorsa.
umarım iyi bir insana hayat olurum.

açlık

ickial
şu an yaşadıgım durumdur. karnınız guruldar, midenizden yemek borunuza oradan da boğazınıza doğru bir yanma hissedersiniz. tam olarak tarifim bu şu an *üzgünsurat*

içimde lise son sınıfın son cumasının ince kederi var

ickial
son kez o sıralarda beraber oturmanın verdiği hüznü lisede iyi dostluklar kurmayan anlamaz, deli saçması gelir. hüzünlenmiştim kendi adıma, bir daha öylesine bir ortamın geri gelemeyeceğini farkında olmak, okuldan çıkarken ayaklarının geri gitmesi, gitmek istememesi. o son cuma boğazında bir yumru oluşması. tarifi ilginç bir gün açıkçası. liseye dair her anı daima özlenmeli.

Nazım hikmet ran

i am groot
Nâzım'la ilgili yazılarıma değişik tepkiler geliyor. Hepsini saygıya ve ilgiyle okuyorum elbette.

Görüş belirtenleri üç kategoride toplamak mümkün.

1. Nâzım'ı sevenler ve Atatürk'e duyduğu derin hayranlığı bilenler (Bu yüzden yazıları beğenenler).

2. Nâzım'ı sevenler ama Atatürk'ü eleştirenler.

3. Atatürk'e hayran olanlar ama Nâzım'dan nefret edenler.

***

Birinci görüşteki okurlarıma teşekkür ederim, zaten fikirlerimiz aynı.

***

İkinci görüşte olanlar; Nâzım Hikmet'in CHP döneminde mahkûm edildiğini, onu Kemalist düzenin ezdiğini belirterek Atatürk'le ilgili cümlelerime itiraz ediyorlar.

Nâzım'ın CHP döneminde ezildiği, uydurma suçlamalarla hapislere, hatta ölüme sürüklendiği bilinen bir şey. Zaten Şükrü Kaya'ları vs. savunan yok.

Ama Nâzım, o dönemin bütün solcu yazar ve şairleri gibi bir Mustafa Kemal hayranı. Onun kişiliğine ve anti-emperyalist mücadelesine büyük saygı duyuyor. Onun için dünyanın en güzel şiirlerini yazıyor; onu sarışın bir kurda benzetiyor.

Ve 1938 yılında Atatürk'e hitaben “En devrimci baş sensin“ diyerek bir af dilekçesi yazıyor. Atatürk o sırada Dolmabahçe'de ölüm döşeğinde. Mektup kaleme kaydediliyor, Nâzım'ın akrabası Ali Fuat Cebesoy Paşa, mektubu Atatürk'ün odasına girip çıkabilen Şükrü Kaya'ya veriyor. Mektup ulaştırılsa Atatürk'ün Nâzım'ı hapisten çıkaracağına kesin gözüyle bakılıyor. Çünkü seviyor Nâzım'ı. Ama Şükrü Kaya mektubu vermiyor, saklıyor ve Nâzım yıllarca hapiste kalıyor.

Abidin Dino'dan, Hıfzı Topuz'dan, Refik Erduran'dan, Rasih Nuri İleri'den, eşi Münevver Andaç'tan, Nâzım'ın Atatürk'e hayran olduğunu defalarca duyduk.

1930'lardan sonra totalitarizme kayan CHP hükümetleri ile, Gazi'yi birbirinden ayırmak gerekir. O, hiçbir zaman Nazi hayranı ve ırkçı olmadı. Ama özellikle hastalığı döneminde her şeye hâkim olamıyordu.

***

Atatürk'ün uşağı Cemal Granda anılarında onun Nâzım'ın kendi sesiyle plağa okuduğu şiirlerini dikkatle dinlediğini ve güzel sözler söylediğini nakleder.

Ayrıca Nâzım, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara'ya gitmiş, Gazi'nin huzuruna çıkmış ve onun öğütlerine uyarak, Milli Mücadele'ye destek veren şiirler yazmıştır.

***

Üçüncü görüşteki arkadaşların bir özelliği Nâzım'ın büyük dedesi Mustafa Celalettin Paşa'nın Polonya kökenini vurgulamak için Borzecki soyadını vurgulamaları. Nâzım Hikmet Borzecki diyorlar.

Sevgili dostlar; eğer Osmanlı tarihine bu gözle bakarsanız ne Sokollu Mehmet Paşa (Sokoloviç) kalır, ne de harhangi bir valide sultan, hatta padişah.

Eğer bu devirde bile “Türk kanı“nı önemsiyorsanız gelin birlikte düşünelim: Diyelim ki Osman Gazi yüzde yüz Türk'tü. Ama oğlu Orhan Bizanslı Holofera ile (Nilüfer) evlendi. Gitti mi yüzde elli. Onun oğlu da yabancıyla evlendi; kaldı mı yüzde yirmi beş. Daha dördüncü padişaha geldiğinizde “Türk kanı“ dörtte bire düşmüş. Bir de saraya giren onca yabancı hanımı ve otuz altı padişahı düşünün. Son padişahta “Türk kanı“ ne kadardır acaba?

Ama bir imparatorluk böyle düşünülemeyeceği gibi, Türkçenin en görkemli şairi de Osmanlı paşası olan dedesinin kökeniyle yargılanamaz.

Kurtuluş Savaşımızın en büyük destanını yazmış olan şairdir Nâzım.

Bu tartışmaları bırakalım da şu görüşten, bu görüşten demeden tarihteki bütün değerlerimize sahip çıkalım.

Ben Gazi'ye hayran bir kişiyim, Nâzım'ı da çok severim ama bunca yıldır yazılarımda Osmanlı kültürü, Abdülhamid, Vahdeddin, Necip Fazıl, Peyami Safa, Sezai Karakoç gibi kimseler aleyhine yazılmış tek bir satır, tek bir kelime gösterebilir misiniz?

Gösteremezsiniz elbette, çünkü yok.

Gelin tarihteki şahsiyetler üzerinden kavga etmeyi bırakalım; bizi ayıran yüzde 1'lere değil bizi birleştiren yüzde 99'a bakalım.

Zülfü Livaneli
Kaynak : vatangazetesi.com
5

çocuklar

betaxx
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler

Nâzım Hikmet

moskovakurdu

deist imam
Sözlükteki esaslı yazarlardan birisi. Defalarca kez türk düşmanı olmadığını dile getirmiştir. Pek çok entrysinde de türkiyeyle alakalı olumlu ve güzel yazılar görebilirsiniz. Tek bir sorunu var, o da üslubu. Bazen çok sert ve aklına geleni hemen yazıyo. Benden bir tavsiye, bunu düzeltmeye çalışırsa daha iyi olur.

insanlığın en büyük düşmanı

lef
İnsanlığın en büyük düşmanı olduğu düşüncesidir. Nasıl mı? Her şeye düşman gözüyle bakıyoruz ve devamında yok ediyoruz. İçimiz nefret doluyor ve çok iğrenç şeylere dönüşüyoruz. Belki de normal olan budur. İnsanlığı çok da şey yapmamak lazım sonuçta
1