lucifer

Gerekli bir başlıktır. istisnasız uygulanması gereken eylemdir.

edit: gerekli durumlarda yakarım.

lucifer karakterinden biraz bahsetmek istiyorum... öncelikle dinlerde şeytan olarak geçen bu baş melek kendimi en yakın gördüğüm ilahi varlıktır. gerçek olup olmaması umurumda değildir, sadece din kitaplarında kendisine haksızlık edildiği ve var oluş şekli bende sempati uyandırıyordur. çünkü karakteri gereği kibirli, kendini beğenmiş ve akıllıdır. yazılanlara göre böyle olmayı o seçmemiştir, bir nevi isyan etmeye, başkaldırmaya tasarlanmış ve oyuna getirilmiştir. insanlığı dünyaya postalamak için "tanrı'nın" öne sürdüğü bir piyon gibidir. üzerine bütün insanlar yaptıkları kötülük için şeytan'ı sorumlu tutar. aslında bu kötülük onların kendi içindedir ve bundan kendilerini aklamak için şeytan'a uydum derler. bu ikiyüzlülüğün babasıdır, bütün dinler şeytan'dan uzak durun derler aslında biraz empati yaparsanız yazılanlarda sergilediği hareketleri siz de birebir şekilde yaparsınız. düşünün ki önünüze bir karınca konuldu ve size onun sizden daha üstün bir varlık olduğu söylendi, önünde diz çöker misiniz? şahsen ben çökmem ve aynı şekilde tepki gösteririm. kısaca hail lucifer.

genelde karşıma çıkıyor. dini eleştirsem ya ateist ya satanist oluyorum. milliyetçiliği eleştirsem ya kürt düşmanı ya türk düşmanı oluyorum. sistemi eleştirsem devlet düşmanı oluyorum. o an karşımda hangi tarafı savunan varsa onun düşmanı oluyorum. bunu net bir şekilde belirteyim. ben her olgunun düşmanıyım. sizin düşünce yapınızı anlıyorum ancak bana yanlış geliyor. tam olarak yanlış demek doğru olmaz aslında daha çok basit geliyor. gözümde apoya tapan bir kürt ile muhammede tapan müslüman arasında fark yok benim. ikiside at gözlüğü ile dolaşan bir insan sadece. geniş çerçeveyi görebilen kişiler ile sorun yaşamıyorum ben, aslında tek istediğim gereksiz tabularınızı yıkmanız sadece bu.

ilk olarak bunu yazmayı düşünmüyordum ancak düşüncelerine değer verdiğim bir kişi tarafından ikna edildim.
ben insanlığı bir hastalık olarak görüyorum, dünyayı yavaş yavaş öldüren bir virüs gibiyiz.
ancak tek tip bir virüs olmamıza rağmen bir virüs kadar asil bile değiliz. virüsler kendilerine
saldırmazlar fakat biz bunu ülkecilik, milliyetçilik adları altında yapıyoruz. yıllardır
insanlığın, dünyanın önünde o kadar tehdit olmasına rağmen hep birbirimizi tehdit olarak gördük.
gerçekten anlam veremiyorum bu kadar basit bir şeyi nasıl göremiyoruz? sırf bunların farkında olduğum
için siyasetten, politikadan, ülke sisteminden, askeriyeden kısacası insanlığın yarattığı çoğu şeyden nefret ediyorum.
geçmiş yıllarda ego sebebi ile yaratılan sistemin evrimleşmiş halinde yaşıyoruz. sen türksün, sen ingilizsin,
sen amerikansın bu terimleri yaratan kişiler ile aynı fikirde değilim. kendime ben buranın vatandaşıyım diyebileceğim tek
bir yer yok ve bu bana kısıtlama gibi geliyor. çünkü o kadar harika özellikleri olan ülkeler var ki... bazıları sanatları
ile bazıları yemekleri ile bazıları müzikleri ile beni cezbediyor. bu yüzden benim ırkım insan, konuştuğum kişinin dini,
doğduğu yeri umurumda değil. biraz gözünüzü açarsanız sizinde umurunuzda olmaz. ayrıca kendisininde hoşuna gitti artık uzunca lanet edişlerime hazırlayın kendinizi.

meltem who?

Milliyetçiliğin hastalık olduğunu bulmuştur.

kadınlara karşı cephe alınmasına yada üstünlük taslanmasına anlam veremiyorum. "kadınlar olmasa soyumuz tükenirdi" cümlesi haricinde şunu eklemek istiyorum. kadınlar olmasa erkekler pislikten ölürdü. kendine bakma ihtiyacını hissetmezdi. günümüzde çok bariz şekilde kendine bakan erkekler kadınlar tarafından beğenilmek, ilgi almak için bunu yapıyor. bunun yanı sıra bir erkeğe sorumluluk duygusunu hissettirecek kişi de kadındır. bunu yine çevrenize bakarak görebilirsiniz. sevgilisi olan bir erkek daha dikkatli hareket eder, hayatında bir şeye karar verirken daha dikkatli olur. bir erkeğe duygu, anlam yükleyen yine kadındır. romantik olmayı öğretirler bize, kibar olmayı. kısaca fiziksel gücünüz fazla diye barbarlık yapmanın bir anlamı yok. bu benim gözümde taş devrinden kalma bir eylemdir, cahilliktir.

malum işim gereği bu konuda başlık açmak istedim. insanların çoğunda dövme sempatisi aşırı derecede görülmeye başladı, ancak ne yaptırmak istediklerinden emin olamıyorlar. dövme yaptırmadan önce size tavsiyem ne istediğinizi bilin çünkü üzerinizde uzun bir süre boyunca taşıyacaksınız. ve lütfen tribal yaptırmayın.

ölmesini dört gözle beklediğim antipati duyduğum yazar. çok güzel yanacaksın.

ne ekersen onu biçersin, özel yerim var cinsiyetçilik yapanlar için. hepsi cehennemimde yanacak.

hayata karşı ekstra bir bağ kazandırır size, tavsiye ederim. 2 kediye sahibim demode hayata karşı sempati beslemenizde yardımcı oluyorlar.

var olan bir gerçektir. laik.sozluk ile takipte olabilirsiniz.

karanlık bir bulut gibi, çöktü üzerimize.

Baba?

sanatın yaşadığı yer roma. benim gibi sanat tarihine aşık olan birisi için cennet denilecek yerdir.

beylikdüzü yaşayanı olarak yazıyorum, aynı süre içinde uçak ile italya'ya gidebilirsiniz.

Avusturya-Macar gazetesi Theodor Herzl öncülüğünde yurtsuz Yahudilerin, Tevrat'ta bahsi geçen Vaad Edilmiş Topraklar olan Fırat'tan Nil'e kadar olan bölgede bir vatan kurulmasına destek veren fikri ve siyasi ideolojik harekettir. Theodor Herzl'in başını çektiği Siyonizm, Herzl'in büyük gayretleri sonucu 1897 yılında İsviçre'nin Basel kentinde I. Dünya Siyonist Kongresini yaparak başlatılmıştır. Herzl, yaptığı açılış konuşmasında ''Biz Yahudi milletini barındıracak bir evin temelini atmak için buradayız.'' diyerek Siyonizm'in temel gayesini ortaya koymuştur. O dönemde Yahudilerin vaat edilmiş topraklar adlandırdığı yer olan bölge, Osmanlı'nın himayesi altında olup Siyonizm'in hedefinin önüne engel olan bir isim de Osmanlı tahtında bulunmaktadır: Sultan II. Abdülhamid Han. II. Abdülhamid'in hafiyelerinden olan Kont Newlinski aracılığıyla mektup gönderen Herzl, Filistin'i satın almak için Sultan'a 5 milyon altın teklif sunar. O dönemin şartlarına ve Herzl'in düşüncesine bakacak olursak Osmanlı'nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılı durum nedeniyle Sultan'ın bunu geri çevirmesi mümkün değildi. Gerçekten ciddi ve cömert bir teklife II. Abdülhamid Han şöyle bir cevap verecektir: '' Ona söyle: Bu meselede ikinci bir adım daha atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime emanettir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır.'' Sultan Abdülhamid'in bu cevabı üzerine Siyonizm hayallerini bir süre ertelemek zorunda kalan Herzl, hiçbir zaman pes etmemiştir. Abdülhamid'in kapısını 3-4 kez daha arşınlayan Siyonizm'in fikir babası, umutlarını biraz daha ertelemek zorunda kalacaktır. Şunu da belirtmek de fayda vardır ki II. Abdülhamid, Herzl ve yandaşlarının farklı yöntem ve usullerle Filistin için adım atacağını tahmin etmiş, bu doğrultuda Yahudilerin Filistin'de toprak satın alıp yerleşmemesi için Filistin'in tapularını kendi üzerine alarak önlem sağlamıştır. Siyonizm'in bu girişimlerine karşı alınan tedbirler, Siyonistlerin çabalarını boşa çıkarmış ve hedeflerini sekteye uğratmıştır.

edit: II. Abdülhamid'in tek beğendiğim hareketi diyebilirim.

Bunlar bir kadına, erkeğe yürüyüp ilk hamlede başarısız olup daha sonra bunu saplantı haline getirirler. Önüne gelen herkese bunu yapmaya başlarlar, öyle ki bir süre sonra bu hayat felsefeleri haline gelir. Bütün herkesi kendileri kadar basit görürler. Mide bulandırıcı seviyeye inerler, aynı ortamda bulunan objektif birisi rahatsız olmaya başlar. Gözümde vahşi doğada sırtlanı andırırlar bana. Ahlaksız, onur yoksunu iğrenç bir hayvan gibidirler.

şu sıralar antipati duyduğum pek insan yok. sözlüğün genel hali çok hoşuma gidiyor. hepinizi seviyorum.

bazen bana bile olabiliyor bazı türkçe kelimeler aklıma gelmiyor yani çok normal bir durum. abartılması saçma, bırakın milliyetçi ayağını.

insanlığın kendisi gibi olguları aynı şekilde kusurludur. hiçbir olgu bütün insanlığı tam anlamı ile tatmin edemez. bu yüzden anlamsız "ırk" "milliyetçilik" "terörizm" gibi kavramlar doğup günümüzde olan aşağılık dünyayı oluşturdu. kısaca bütün hepsi cehennemde yanabilir. doğduğun yer ile övünmek, yazı tura atıp doğruyu bilince övünme ile eşdeğer gözümde. helal lan doğulusun, helal lan batılısın... hepiniz mükemmelsiniz a...

normalde bunu dile getirecek kadar umursamam ancak iki gündür gözüme çarpıyor hatta çarpmayı geçti. sözlüğün içinde bir kısım "yönetim yanlısı" bir kısım ".m salak" bir kısım kendini sosyalist sanıyor ve son olarak türkçüyüm ben diyen kısım mevcut. arka sıradan orta sıraya laf atma çabaları gibi başlıklar görüyorum. sen ırkçısın, sen bölücüsün... cidden görüntü kirliliği ve görüş yoksunluğu bunlar. neden fikirlerinizi birbirinize empoze etmeye çalışıyorsunuz? ya da neden karşı tarafın bakış açısını anlamaya çalışmayıp direk hakaret ediyorsunuz? cahil misiniz siz?

edit: eksiler yağsın kaç cahil olduğunun taslağını alayım.

siyaset gereksiz ve yararsız bir şeydir. günümüzde sanattan çok siyaset konuşuluyor ne yazık ki... üstüne yapılan siyaset resmen çocuk kavgası şeklinde. utanmasalar o benim saçımı çekti, o bana küfür etti diye şikayet edecekler. böyle bir toplumun savunulacak, övünülecek bir yanı yok. gidip sanatın herhangi bir bölümüne yoğunlaşmak varken böyle aptal şeylerle uğraşmak boş insan işidir.

edit: buna eksi veren yobaz aptalı çok merak ediyorum swh.

askere geldikten sonra daha beter oldu. gercekten 350 kisiden 3 5 kisi duzgun. ya lanet olsun (bkz:dünyalılardan tiskiniyorum)

(bkz:poncikobella)

insanoğlu kadar gözümde aciz bir varlık yoktur benim. elini sürdüğü şeyleri yok etme eğilimine sahip bir varlığız. sistemimizde büyük problemler mevcuttur ki bunu çevrenize baktığınızda fark etmemeniz mümkün değildir. çevresine zararı olduğu gibi kendisine ayrı zararı vardır. tabi ki bu bir genellemedir iyi yanlarımızda mevcuttur ancak sapkın taraflarımız iyi yönlerimizi nötr hale getiremiyordur. farz edelim yaşadığımız yerde bir sistem yok, kural yok, herkes istediğini yapmakta özgür. çok geçmeden ortalığı bir kaos saracaktır. ancak kurallar olduğunda da bu seferde baskın gelen kuralları çiğneme eğilimimiz oluşur. kural çiğnendiğinde de ortaya ceza sistemi gelir. kısacası kendi oluşturduğumuz sistemler çerçevesinde sürekli bir kaos halindeyiz. birlikte yaşamayı beceremiyoruz, yaşadığımız dünyaya sahip çıkamıyoruz, çevremizde yaşayan canlıları yok ediyoruz, zevk için öldürüyoruz, çok daha büyük problemler mevcutken ufak tefek şeyler için savaş çıkartıyoruz, aciz bir varlığız biz, dokunduğunu kirleten, yok eden aciz bir varlık.

mutlak bir gerçektir. yaşadığım yere inanmayanları geldiklerinde sıcak bir sürpriz bekliyor olacak.

dinlenmesi gereken bir demokrattır. gel buyur cehennemde sanada yerim var.

ben hümanist bir varlığım. bana karşı olan ters tutumlarınızı anlamıyorum. ben kazanacağım.

Milliyetçilik çocukça bir hastalıktır. İnsanlığın kızamığıdır. sözü ile fikrimi cilalayan bilim insanıdır. şu sıralar onun üzerine yoğun araştırma başlattığım doğrudur.

test çözmezse cehenneme alacağım yazar.

kahvelerin tanrı katında olanıdır. her gün 1 defada olsa tüketirim.

zeka seviyesine etken bir çok faktör vardır. bu doğduğu yer olabilir, arkadaşlık ilişkileri olabilir, aile olabilir fakat bunların arasında renk olacağını sanmıyorum + saçma bir düşünce gibi görüyorum.

hoş olup olmadığı göreceli bir kavramdır. benim için kendine yakıştırıyorsa giymesinde sakınca görmem. aşın bunları.

(bkz:lucifer)

filminden dolayı sanırım pek bir sempati duyuyorum kendisine.

mantıksızdır. damak zevki ile cinsiyetin bağdaştırılması saçmadır.

sarhoşken dövme yapmam

her ne kadar kaba bir tabir olsada ülkemizde olan en ayar olduğum sorunlardan birisi çünkü erkek tavlamak çok kolay.

naruto'nun favori yemeğidir.

bazı konularda artık bilgi sahibi olunmalıdır. ay sen satanistsin kedi mi kesiyorsun diyenler özellikle okuyup düzgünce araştırmalıdır.

bir süre sonra ruhunuza işleyen korkudur. her konuda bu korkuyu hissedebilirsiniz. çevre, sevgili, aile saymakla bitmez. insanların maske taktığı bu dünyada birine güvenmek en zor şeylerdendir.

lisa simpson profil fotoğrafı ile sempati duyduğum yazar. arada gereksiz şeyler ile uğraştığı için kendini yorduğunu düşünüyorum.

naifliği sinirimi bozan admin. fazla naifsin bir insan bu kadar iyi olamaz.

Beni geriyorsun ama artık senin yazım hatalarını görmezden geleceğim.

düşüncelerine saygı duyduğum harika bir yazardır kendileri. ön yargısız şekilde diyaloğa girdiğimizde çok da farklı kafalarda olmadığımızı fark etmişizdir matmazel ile. severek takip ederim yazılarını.

babamı karıştırmayın lan

o kadar saçma geliyor ki... siyaset, sistem, yok sen türksün yok sen kürtsün bunlar yüzde yüz olarak hiçbir zaman herkesi tatmin edecek düzeyde düzelmeyecek. zaten insan faktörü olduğu için bu mümkün değil. bunları yapmak için gerçekten "boş" insan olmak lazım ya da ilgi çekme amaçlı yanlış yöne sapmak. zamanı daha değerli şeyler ile harcamak gerek bana göre, bunlardan daha büyük sorunlar var. en büyüğü zaman zaten, hepimiz bir gün öleceğiz. bunu kabullendikten sonra elinde olan zamanın değerini bilmek gerek...

ülkenin yüzde doksanı aptal olduğundan kaynaklı.

Biri beni mi çagırdı?