confessions

laik bir hanim

Şarap  · 26 Nisan 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 501
  2. takipçi 95
  3. puan 14488

kadınları çekici yapan detaylar

laik bir hanim
kadınları çekici yapan "ikiyüzlü" detaylar.
totalde çekici görünen, şeytan tüyü sahibi kadınlarda, hani mesela bir cerenay'da bir mervesu'da başka... senin benim gibi vasat görünümlü, total çekicilikten nasibini almamış, şeytan tüysüz tiplerde başka yorumlanan detaylar.

işte o detaylar;

* uzun saç;
merve uzun saçlarını beline doğru salınca "waauuvvv!"
sen ben uzun saçlı olsak "köylü kızı mısın agdhsdfs, azıcık modern ol, kısa kestir. hem çok uzun boylu da değilsin, böyle iyice basık duruyor. vıdı vıdı vıdı..."

* kısa saç;
merve saçlarını kısacık kestirse "aynı amelie" veya "çok modern, çok seksi..." olur.
sen ben kısa saçlı olsak "oğlan çocuğu gibi" veya "bu ne böyle besleme saçı gibi" derler.

* paris hilton tipi italik duruş;
cerensu her daim kafa yana eğik, alın hafif geriye, çene hafif öne doğru, gözler kısık kısık, kirpikler kırpış kırpış, otuz iki diş koskocaman gülümseyiş, çok tatlı ama bir o kadar da samimiyetsiz okul yıllığı pozuyla gezer "pozitif enerji kelebeği" ilan edilir.
sen ben o pozla gezsek "o ne öyle kafa yana eğik, arabeskçi albüm kapağı pozu gibi sırıtıyorsun shfdgs" derler. hatta gülümseyiş istikametinde bora, berke falan varsa "ıyyy bana mı yazıyor bu" diye yeri yarıp içine kaçar.

* naiflik;
cerenay alıngan, kırılgan, ortamdan çok kolay etkilenen, sıkıştı mı iki damla göz yaşı döken, çabucak demoralize olan, çabucak demotive olan, kimseleri üzmemeye kırmamaya çalışan biri ise "ahh cnm ne kadar da naif" derler. pamuklara sararlar.
sen ben alınsak, kırılsak "alıngan" oluruz. iki damla göz yaşı döksek "sorunlu" ilan ediliriz. "git bi elini yüzünü yıka da gel" derler. pamuklara sarmazlar, kaktüslere oturturlar. hiç acımazlar, hatta "göz yaşı silahını kullanmaya çalışan çakal" diye düşünüp daha da hınçlanırlar.
sen ben şartlardan etkilenip moralimizi, motivasyonumuzu kaybetsek "bahaneci" oluruz. kimseleri kırmamaya üzmemeye çalışarak konuşsak "etliye sütlüye dokunmuyor" derler.

* buğulu, kısık sesle yavaş konuşma tarzı;
cerensu böyle konuşur "seksi" sayılır.
sen ben böyle konuşsak "ne dediğin anlaşılmıyor??!!" derler.

* bıcır bıcır konuşma tarzı;
mervesu böyle konuşur "ne kadar da hayat dolu :)" olur.
totalde çekici bulunmayan kadın böyle konuşsa "cimcime" olur. "geveze, dır dırcı" ilan edilir.

* utangaçlık;
çekici olmayan, sıradan tipli kadın, mesela toplum önünde konuşma yapması ya da amatörce gitar çalması, şarkı söylemesi istenince "ya ben yapamam, edemem" tutukluğu yaşarsa; yeni girdiği bir ortamda kimseyle tanışamaz, girişken olamazsa "öff ne kadar da özgüvensiz!" diye yargılanır.
cerenay "ay benn bilmiyorumm kiii, yapamam, edemem kiii, tanışamam, kaynaşamam kiii, ehe mehe kem küm ihiihih" dese "ayh cnm yaa ne kadar da utangaç :)" derler.

* mütevazı olmak;
mervesu mütevazı olur "hem güzel hem mütevazı, bulunmaz hint kumaşı" ilan edilir.
sen ben mütevazı oluruz "ezik misin?" derler.

* nazlı olmak;
sen ben bir kerecik, azıcık naz yapsak "mızıkçı", "mıymıntı", "fazla naz aşık usandırır", "öffff" derler.
mervesu nazlılıktan geberse bu onun en doğal hakkı olarak görülür, nazlı ceylan gibi kaçar seke seke çaydan geçer!

* nazik, sakin ve sabırlı olmak;
mervesu, bir içim su olmanın yanında aynı zamanda nazik, sakin ve sabırlı biriyse hemen çiçek çikolata yaptırılıp görücüye gidilir.
sen ben nazik olsak "ezik" deyip tepemize çıkarlar.
sen ben sakin takılsak "monoton, heyecansız, içimi bayıyor" diye uzak dururlar.
sen ben sabırlı oluruz muradımıza eremeyiz. "pısırık" derler.

* genelde mırıl mırıl uysal bir kedi gibi olup yeri geldiğinde tırnaklarını çıkararak kendini savunmak;
cerenay yeri geldiğinde car car car kendini savunur, açıkça veya sinsice laf sokar, amele sümüğü gibi duvara yapıştırır "ama karşı taraf da hak etmişti :)" derler. "adeta hem bir kedicik hem vahşi bir kaplan" diye daha da çekici bulurlar.
sen ben yeri geldiğinde gıkımızı çıkarsak "ama hiç de yeri falan gelmemişti, karşı taraf bunu hak etmemişti" derler. agresif ilan ediliriz. gık'tan öteye geçip cümle falan kurarsak "öfke kontrolü yok" derler. let the linç begin...

* zarafet;
sende bende zarafet görünce yakıştıramazlar "çıtkırıldım, mıymıy, zora gelemeyen, ayak uyduramayan" ilan ederler..
totalde çekici görünen kadın çıtkırıldımlık yapınca "zarafet akıyor" derler.

* cool olmak;
mervesu kimseleri beğenmese, buluşma görüşme tekliflerini reddetse, sosyal medyada kimselere cevap vermese "cool" sayılır.
sen ben cool olsak "içine kapanık, asosyal, depresif, tuhaf, gıcık, kendini bir bok sanıyor, tipik kezban." ilan ediliriz.

totalde çekici görünen kadının bakışları donuk, yüzü mimiksiz, suratı ifadesiz, düz olsa "cool kadın" derler.
sen ben cool olsak anca "mal mal bakıyor, bön bön bakıyor, ne düşündüğü ne hissettiği anlaşılmıyor, performans alamadım." derler.

* kalbini kolay kolay vermemek;
pelinsu kimselere vermezse kalbini "e tabii su gibi kız, o nedenle elbette ki zor beğeniyor." derler.
sen ben kimselere vermesek kalbimizi "kezbaaağnn!!!!!"

* tutumlu olmak;
mervesu, bir içim su olmanın yanında aynı zamanda tutumlu bir hanım kızımızsa hemen çiçek çikolata yaptırılıp görücüye gidilir.
sen ben tutumlu olsak, malımızın, paramızın değerini bilsek "cimri, pinti, bencil" ilan ediliriz.

* paylaşımcı, yardımsever olmak;
mervesu yardımsever ve paylaşımcı olur "adeta pamuk kalpli bir piremses" ilan edilir, kat kat fazla sevilir sayılır.
sen ben öyle olsak anca beleşçilere yem oluruz, tepemize çıkarlar.

* makyaj, boya badana yapmamak;
totalde çekici görünen kadın makyajsızmış gibi duran sade bir makyaj taktiği uygular "duru ve doğal güzel" ilan edilir.
sen ben gerçekten makyajsız olunca "bakımsız" derler.

* meme ve kalça hatları olmayan ipincecik vücut;
totalde çekici görünmeyen, mesela yüz hatları itici veya vasat bulunan bir kadın tahta vücutlu ise "anoreksik gibisin, azıcık spor yap, sağlıklı beslen, kilo al." derler.
mervesu tahta vücutlu ise "atletik yapılı, mutlaka düzenli spor yapıyor ve sağlıklı besleniyor olmalı, oyş!"
[düzenli sporu diyeti geçtim, merve plaja gittiğinde bile yüzmeye üşenip yata yata güneşlenmeyi tercih eden... güneşlenirken de bol patates kızartması gömen... ama zarif zarif çaktırmadan gömen... diğer parmaklar havada kalacak şekilde başparmak ve işaret parmağıyla tuttuğu dilimleri tuza, ketçapa, mayoneze bandırdıktan sonra hiç yokmuş gibi görünen rujuna değdirmeden dişleri arasına alıp hüp diye içeri çeken... ardından dudaklarını büzüştürüp ördekleştirerek "ym ym ym" gizli efektiyle lüpleten... sonra yağlanan ve tuzlanan o iki parmağını fiti fiti hareketiyle birbirine sürterek temizleyen... o "temiz" parmaklarını tarak gibi kullanıp saçlarını düzelten... ve pipetli abuk subuk süslü içeceğinden yudumlayan... merve... gözünüzde canlandırdınız siz onu...]

ve yine özet geçelim;
"bana faydası olmayan detayların çekiciliğini seveyim."

ermeni soykırımı

laik bir hanim
herkes ideolojisi doğrultusunda burada birşeyler yazacak. Fakat bu sözlükte ciddi anlamda geniş perspektiften ermeni soykırımını araştıran yazarın olmadığını düşünüyorum. benim fikrim ve çok detaylı olmasa da farklı kaynaklardan araştırdığım kadarı ile bazı çetelerin ayaklanması, isyan etmesi ve örgütlenmesi neticesin de bütün ermeni halkını tehdit olarak görüp sınır dışı etmek, yüzlerce yıllık evini, yurdunu, toprağını elinden alıp kadın, çocuk, yaşlı kim varsa çöle sürmekte soykırımdır. illa hitler gibi fırına atmaya gerek yok soykırım olması için. o yüzden ermeni soykırımını kabul edenlerdenim en azından kesin olarak bilinen birşey var o da tüm ermenileri ''sürgün ettiler'' bunu tüm tarihi kaynaklar hatta taraflı olanlar bile kabul etmektedir. sürgün derken kulağa pek masum gelebilir ama hangi şartlar da nasıl sürgün edildiğine bakarsak oldukça kötüdür. kısaca ermeni halkı evinden yurdundan edildi, onbinlerce ermeni açlıktan, hastalıktan, susuzluktan öldü. Buna ''ermeni soykırımı'' demek ya da dememek size kalmış.
1

türk olup kürtçe öğrenmek

laik bir hanim
Annemin bir dönem doğuda hemşirelik yapmasından dolayı başardığı durum.

Olayı kısaca özet geçmek gerekirse doğuda bir ilçeye hemşire olarak gitmesinin ardından bir kaç kişi hariç ilçede kimsenin Türkçe bilmediğini fark etmesiyle başlamıştır. Doktorunda aynı şekilde Türk olup Kürtçe bilmemesi nedeni ile bir çok hasta ile anlaşamaması genelde Türkçe bilen birinin aracılık etmesi, onlarında çoğu zaman bulunmamasından dolayı Kürtçe öğrenmeye karar vermistir. O dönem yani 20 yıl kadar öncesinde Türkçe bilen gülistan adında bir ablanın bir kaç ay içinde anneme Kürtçeyi öğretmesi ile ilçe halkı annemi oldukça sevmiştir. Annem istediği zaman memleketi olan Bursa'ya tayin isteyebilecekken gidersem yine Kürtçe bilmeyen bir hemşirenin gelmesi ile bölge halkının zorluk çekeceği düşüncesi ile tam 11 yıl aynı yerde görev yapmıştır. Aradan yıllar geçmesine rağmen annemin hala 1,2 yılda bir gittiği ve orda yaşayan insanların hala sık sık annemi arayıp sormaları inanılmaz güzeldir. Bu muhabbeti o ilçeden olup annemi yakından tanıyan bir kadından dinlemem hayatım boyunca unutmayacağım bir olay.
3

kürdistan

laik bir hanim
Kuzey Irak Kürt bölgesi gerçek adıyla Kürdistan Özerk bölgesi. Yakında bağımsızlık iddia edeceğini söylüyor Barzani. Irak yönetimi bunu kabullenmis. Kısaca 1,2 yıl icin de petrol zengini bağımsız bir Kürdistan görmek kaçınılmaz üstelik içine Kerkük gibi bir petrol bölgesini de aldı.
Bir diğeri Suriye'nin kuzeyi Rojava Kürdistan'ı denilen bölge şuan Suriye ordusundan daha aktif her geçen gün askerî ve ekonomi olarak büyüyor dünyanın dört bir yanından yardımlar alıyor, silah alıyor. Ülkemiz de olmayan füzeler adamlara verilmiş durumda. Siyasal olarak bir çok ülke tanıyor ve kantonu kabul etmiş durum da 1,2 yıl için de bağımsızlık ilan etmesine hiç bir engel yok ABD ve Rusya destekliyor.

İran da özerk küçük bir bölge Kürdistan. Birçoğumuzun bilmediği ama varolan bir yerdir.

Tarihte Kürdistan.
Osmanlı, Persler başta olmak üzere bir çok devletin belgelerinde yazılı olarak ismi geçmektedir.

Milliyetçi duygularınız ile "yoh öyle bişey yauv" diyerek gerçekleri reddetmezsiniz. AKP iktidarı size bağımsız 2 Kürdistan'ı gösterecektir.

AAa gerçekler de olsa Kürdistan dedi kesin terörist sevici hadi eksileyelim..
1

akp'nin sosyal medya politikası

laik bir hanim
sinsi bir politikadır. dikkat ettiyseniz gezi olaylarına kadar twitter'da troll görmek çok zordu ben yıllardır kullanan biri olarak denk gelmiyordum.. Twitter genelde solcu, kemalist, okumuş kitle tarafından kullanılan bir alandı
gezi parkı olayları sırasından oradan örgütlenmenin olması haberciliğin yapılması hemen akp'nin bu işe el atmasına neden oldu sonra bir birinin kopyası tarzında binlerce akp'li troll hesap twitter'da ortaya çıktı.
öylesine ki akp'ye taparcasına paylaşım yapıp muhalifler hakkında rezil iftiralar ve paylaşımlar yaparak takip edenleri manüpile etmeye çalıştılar.

aynı olay bugün ekşi sözlükte yaşanmaktadır...
nasıl ki türkiyenin en iyi yazarları muhalifleri rahat rahat yazıp eleştirebiliyordu bir anda ekşi sözlük dinci, akp'li, şeriatçı vs dolmaya başladı..
elbette bir ortamda bunlar olabilir fakat burda ilginç olan bu hesaplar sadece siyasi propaganda yapmak ile sorumlu normal bir film başlığına tanım girmezler tek yaptıkları muhalifleri kötüleyip akp iktifarını övmektir.

öyle umuyorum ki laik sözlük bunların dışında kalacaktır.

artık türkiye'de yaşayabileceğine inanmamak

laik bir hanim
Bunun bir çok sebebi var sosyal çevre, eğitim düzeyi, ülke ekonomisi, işsizlik ama en önemlisi yobazlığın hakimiyeti yavaş yavaş ele geçiriyor olması.

Artık istediğim eteği giyerken bir an duraksıyorum birinin durup dururken saldırma olasılığı hiç düşük değil ayrıca o saldırganın serbest bırakılma ihtimali oldukça yüksek.

Sonra çocuklarımı düşünüyorum 10 yılda bu kadar değişen ülke 10 yıl sonra nasıl olur diye. Çocuklarım için daha fazla burda kalamam diyorum.

Eğitim kötü bugün bir çok üniversite mezunu işsiz 10, 15 yıl sonra tıp mezunları bile işsiz kalacak böyle bir ülkede kendini geçip yine çocuklarını düşünüyorsun.

Ve dahası aklıma onca şey geliyor ve sadece bir tanesi bile bu ülkede artık yaşamamam için yeterli neden.

Birde işin mücadele boyutu var... Neden mücadele edip yaşadığımız yeri değiştirmiyoruz derseniz hala akp'nin ℅50 oy aldığı bir ülkede mücadele edecek gücüm inancım yok

dinler hiç olmasaydı

laik bir hanim
Savaşlar daha az olurdu, insanlar daha bilinçli olurdu, toplumlar daha somut şeylerle uğraşacağı için daha fazla ilerlerdi ve teknoloji, bilim konularında daha ileri seviyede olurduk. Ayrımcılık, kin vs daha az olurdu. Yani dinler olmasaydı herşey daha güzel olurdu.
1

deniz gezmiş

laik bir hanim
Deniz Gezmiş, 27 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Annesi ve babasının öğretmen olması nedeniyle ilk ve ortaöğremini Sivas'ta yaptı.
Ardından liseyi İstanbul'da okudu. 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin Üsküdar ilçe başkanlığına aday oldu. Deniz Gezmiş henüz lise yıllarındayken tanıştığı sol görüş ile genç yaşta kendini eylemlerin ortasında buldu. 31 Ağustos 1966 tarihinde Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin, Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında Türk-iş yöneticilerini protesto eden grupla beraber yaptığı eylem sonucunda tutuklanarak gözlatına alındı. Bu olay Deniz Gezmiş'in ilk gözaltına alınmasıydı.
Deniz Gezmiş 1966 yılının Kasım ayında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Fedarsayonu'nunda çıkan olaylarda arkadaşları ile gözaltına alındı ancak kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de ise öğrenci örgütlerinin düzenleddiği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağının yakılması nedeniyle tekrar gözaltına alındı.
30 Ocak 1968'de hukuk fakültesindeki arkadaları ile birlikte Devrimci Hukuklular Örgütü'nü kurdu ve hemen ardından 7 Mart 1968'de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan devlet bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için bir kez daha tutuklandı. 2 Mayıs 1968'e kadar tutuklu kalan Deniz Gezmiş, yargılandı ancak beraat etti.
12 Haziran 1968'de İstanbul Üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adı verilen grupun lideri olarak Baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan Deniz Gezmiş, öğrenci haklarının elde edilmesinde etkili oldu. 30 Temmuz'da 6. Filo'nun İstanbul'a girişini protesto etmek suçundan tutuklandı.
Deniz Gezmiş, Milli Demokratik Devrim görüşünün öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. 1968 yılında yapılan öğrenci eylemlerinde Cihan Alptekin, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Mustafa İlker Gürkan, Cevat Ercişli, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Erim Süerkan ile birlikte Devrimci Öğrenci Birliği'ni kurdu. Ardından 1 Kasım 1968'de Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı'nın da içinde bulunduğu AÜTB, DÖB ve ODTÜÖB'nin de içinde bulunduğu “Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü”'nü düzenledi. 28 Kasım 1968'de ABD büyükelçisinin İstanbul'a gelişini prototesto etmek amacıyla düzenlenen eylemde tutuklandı ancak tekrar serbers bırakıldı.
Deniz Gezmiş bu dönemde 2-3 aylık tutuklanma süreçleri geçirdi. 16 Mart 1969'da İstanbul Üniversitesi'nde düzenlediği öğrenci hareketleri nedeniyle 19 Mart'ta tutuklandı ve 3 Nisan'a kadar tutukluluğu devam etti. Ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin düzenlediği protesto gösterilerine önderlik etti. Çıkan çatışmalarda yaralandı. 23 Haziran 1969'da TMGT'nin toplsndığı 1. Devrimci Miliyetçi Gençlik Kurultayı'nsa FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir program hazırladıktan sonra hakkında tutuklama kararının olmasından dolayı Filistin'e kaçtı.
1 Eylül 1969'a kadar Filistin'de kaldı. Bu dönemde üniversiteyi işgalden dolayı Hukuk Fakültesin'den atıldı. 23 Eylül 1969'da hukuk fakültesinde olduğu bir sıra polis tarafından yakalarak gözaltına alında da 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ardından Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesi olayında okulda yapılan aratırmalarda Deniz Gezmiş'e ait olduğu önesürülen silahların ele geçirlmesi üzerine hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarıldı. 20 Aralık 1969'da tutuklanan Deniz Gezmiş, 18 Eylül 1970'e kadar hapis yattı.
Hapisten çıkmasından sonra öğrenci hareketlerinden uzaklaştı ve Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu kurdu. Türkiye'de silahlı mücedele veren ilk siyasi örgüt olan THKO, bağımsız ve demokratik bir Türkiye için mücadele yürürttü. Sosyalist gençliğin katıldığı bu örgüt Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Alparslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin tarafından kurulmuştu. Bir takım eylemlerden sonra 4 Mart 1971'de yayınlanan bir bildiri ile örgüt kamuoyuna tanıtıldı.
İlk silahlı eylemleri 29 Ocak 1970 tarihinde verdi ve 12 Mart dönemi boyunca faaliyetlerini dürdürdü. Daha sonra bu örgüt içinde Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Deniz Gezmiş'in de bulunduğu idam kararının iptali için çalışmalarda bulundu. Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan'nın Nurhak'ta, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna'nın Kızıldere'de öldürülmesinden sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'nın idamıyla bu örgüt dağıldı.
Deniz Gezmiş, 11 Ocak 1971'de Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu adına Ankara İş Bankası, Emek Şubesi'nin soygununda yeraldı. Bu sırada Deniz Gezmiş hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı ve polisten kaçmaktaydı. 1971 yılında gerçekleşen 12 Mart darbesinin hemen ardından Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a giderken motorsikletlerinin bozulmasıyla gelen ihbarla 16 Kasım 1971'de tutuklandı. Gemenek'te yakalandıktan sonra Kayseri'ye getirildi. Ardından Ankara'ya o dönem içişleri bakanı olan Haldun Menteşeoğlu'na götürüldü.
16 Temmuz 1971'de Sıkıyönetim Mahkemesi, Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığındaki, Baki Tuğ savcılığında toplandı. 9 Ekim 1971'de son bulan mahkeme'de TCK'nın 146. maddesinin ihlali gerekçesiyşe 9 Ekim 1971'de idama mahkum edildi. 6 Mayıs 1972 tarihinde Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ile birlikte saat 1.00-3.00 arasında Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi.
Deniz Gezmiş'in son istekleri hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Yazar Erdal Öz'ün yaptığı görüşmlerde en son olarak Rodrigo'nun Aranjuez Konçertosunu dinlemek ve bir bardak çay içmek istediği geçse de avukatı bunu doğrulamamıştır. Ancak ölümünden sonra kendisi gibi devrimci arkadaşı Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istediği babasına yazdığı mektupta yerlamaktadır.
Deniz Gezmiş'in babasına yazdığı son mektup…
“Baba,
Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi”

aşık olduğunuz kızın ayaklarının kötü çıkması

laik bir hanim
bir ayak fetişisti için ölüm anıdır.

her şey güzel başlamıştır. bi ortamdaki fıstık gibi kız, diğer rakiplerden tez davranarak ayarlanmıştır. zaman içerisinde önce arkadaş, sonrasında sevgili olunur. ilk kez evinize gelir. birbirinize yumulursunuz*. hala gözlerinize inanamazsınız. sevişme faslına geçildiğinde;
oda ne? güzeller güzeli kızın ayakları aysel gürelin ayaklarına benzemektedir. işte o anda her şey biter. heves geçer. kız bi anlam veremez ama içinizdeki patlamaya hazır volkan ölmüştür.

(bkz:ayak faşisti)

ezan sesinden korkmak

laik bir hanim
Yaşadığım olay. Üstelik o sabah ezanı yok mu sanki imam eve girmiş eli satırlı bir katil bende yatağın altına saklanmış kurban. Yok böyle gerilim, korku. Sevgili imam niye sanki cehenneme gideceksin oç ses tonu okuyorsun ?? İslam barış dini barış kardeşlik mesajı veren bir tonda okusana ??? Ha bilmiyorum diyorsan git HDP ye barışın tarihcesini çıkarırlar. (İroni oç)
1

liberalist vs laik bir hanım

laik bir hanim
skype sesli tartışmaya davet ediyorum. bilim, kültür, coğrafya, biyoloji, siyaset istediği kategoride tartışalım sonra ses kaydını buraya atacağız kimin kazandığına siz karar verin. eğer ben kazanırsam liberalisin adını lgbt li yapın. liberalist kazanırsa beni mutfak robotu. adminlere açık çağrı.
4

laik günlük

laik bir hanim
or*spulardan ve or*spu çocuklarından çok sıkıldım sözlük. başımı alıp başını alıp gidenlerin olduğu yerlere gitmek istiyorum. hatırlanmamak, hatırlamamak istiyorum. sekizinci yaş günümde babamın bana son hediyesini verirken yanağıma kondurduğu öpücük dışında hiç bir anının beynimde yer edinmesini istemiyorum. unutmak istiyorum. kazayı, cenazeyi, siyah siyah elbiseler giymiş ağlamaklı insaları, ne derdin var diye sormaktan acil olan yakınlarımı, boktan olayları hayatının önünde engel gören aptalları unutmak. gökyüzüne yüzümü serip tanrıya soracak sorularımın cevap bulmasını istiyorum. pek istemiyorum sözlük sadece bunları gerçekleştirecek cesareti istiyorum.

türkiye'den umudu yitirmek

laik bir hanim
şuan içinde bulunduğum durum. bilmiyorum sizde de böyle mi yoksa hala içinde umudu olan var mı ?

bu ülkede gelecek göremiyorum sözlük, ya da bizim gibi ufacık şeyleri kafaya takan, adaletsizliğe tahammül edemeyen, milletin aklıyla taşak geçen siyasetçiler karşısında bir şey yapamayan insanlar için.

keşke gitme imkanım olsa buralardan türkiye ye dair herşeyi silerim kafamdan, arada bir sözlüğe girmek dışında hiç bir bağım kalmaz ülke ile.

ali gaffar okkan

laik bir hanim
Diyarbakırlıların adına marşlar şiirler bestelediği, isminin doğan binlerce Diyarbakırlı çocuğa verildiği şehit emniyet müdürü.
Gaffar Okkan tüm Diyarbakır halkının sonsuz sevgi ve saygısını kazanmış biridir üstelik emniyet müdürü olan bir adamın Diyarbakır gibi bir yerde halk tarafından bu kadar sevilmesi onun ne kadar yüce bir insan olduğunu gösteriyor.
Devletin bölgeye gönderdiği bir çok emniyet, JİTEM mensubu halka tavrı, düşmanlığı ve katliamları ile devlete düşman insanlar yetiştirmekten başka birşey yapmamışlardır. Gaffar Okkan tam tersine Diyarbakırlılarin bir Sakaryalı ya bir türke bir polise güvenebilecegini göstermistir.
İzlediğim bir röportajda Ali Gaffar Okkan zamanında seyyar satıcılık yapan bir adamın "ben hayatımda ilk defa bir emniyet mensubunun halkın arasına bu kadar girebildiği gördüm gecenin bir yarısı tek başına gelir muhabbet ederdi biz kardeşiz ben nasıl buraya geliyorsam sende emniyete gel dedi. 6 tane çocuğum vardı 6sı birden ölseydi Gaffar Okkan öldürüldügü zaman verdiği acıyı vermezdi" Diyor.