confessions

kam

Bira  · 27 Mayıs 2017 Cumartesi

  1. toplam giri 133
  2. takipçi 9
  3. puan 2033

kürt olduğum için dışlanıyorum

kam
kürt olduğum için ne lan anlında kürt mü yazıyor burada milleti trollüyon, bu topraklarda hangi milletten olursa olsun saf bir halk yok. Yok efenim mooğol atığı falan nasıl laflar, sen bunları yazmaya girerken kafadan faşistsin zaten. Şuna bak sözde devrimci falan, ulan deniz gezmiş, hüseyin inan, yusuf aslan, mahir vs. bunlar senin bacağına sıçarlardı görselerdi eğer.

safiye inci

kam
Normalde o kadar hakaret eden ve heykel yıkan şeriatçı ceza almamasına rağmen bu kansızın aldığına dair haberler yapıldı ancak insanların aklında yine de soru işaretleri var tabi. Bu diğer hakaret eden hainlerden daha çok tepki aldığı için biraz senaryo yazdılar sanırım tutuklama vs.

neo kayılar ve neo kayıcılık diriliş filmi eleştiri

kam


Yazının sonuna gelmiştim ki birçok yerde konu dallanıp budaklanmış o yüzden başa bu notu ekledim, yazı uzun ama çok değerli bilgiler var. Buyrun...
içinde bulunduğumuz dönemin hastalıklı bilinçlerini tanımlamak için böyle bir kavram oluşturmak istedim. Son zamanlarda ortaya çıkan diriliş filmi ile virüs gibi yayılan mankurtlar ( ne olduğunu araştırın ) zaten harap olmuş kültürümüzün içine etmektedir. Yapılan film yeni nesile şeriat ve cihatçılık aşılayıp çağın gerisine götürmekte. Zaten gerisinde olduğumuzu da biliyoruz. Filmden birkaç saçmalıktan bahsetmek istiyorum, sosyal hayatta sürekli karşıma çıkıp duruyor.

1 ) Öncelikle Bamsı Beyrek ve Banu Çiçek meselesi
Bamsı Beyrek nereden baksanız Oğuz Kağan'a yakın bir kahramandır ve eşi banu çiçektir. Dede korkut boylarında ( boy = hikaye ) banu çiçek bamsı beyreğin eşidir. Bamsı beyrek düşman zindanında 16 yıl hapis kalır ve eşi banu çiçek 16 yıl boyunca onu bekler. Bamsı Beyrek Prof. M. Fuat Köprülü'nün '' Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar '' dediği eserde milli bir kahramandır. Anadolu'da başlıca bir hikaye olarak Bey Böyrek Hikayesi diye de bilinir. Ama filmde gerizekalı, oturmasını kalkmasını bilmeyen, kaba, cahil bir karakterdir ve eşi Banu çiçek de bir başkasının eşidir. Ayrıca bu bamsı beyrek'in hayatı yunan odessa destanında milli kahraman odysseus'un hayatıyla aynıdır, özellikle eşinden ayrı kalması yurduna dönmesi eşiyle kavuşmak için yaptığı işler vs. Yunanlar bukaraktere taparcasına sahip çıkarken bizim bundan sonra neo kayılar diyeceğimiz mankurtlar kendi milli kahramanlarını yerin dibine sokmaktadırlar.

2 ) filmde eski inanca hakaret putperet vs. gibi yakıştırmalar yaparak şeriatçılık, ümmetçilik pompalanmakta, filmde türkler ( günümüzde neo kayılar ) milli kültürlerine düşman edilmektedir. Şamanlar / kamlar / ozanlar insanlığın ilk üstatları, filozofları, müzisyenleri, doktorlarıdırlar ve her zaman insanlığın yararına işler yapmaktadırlar. Sonradan farklı türler çıksa da türk şamanlığı böyledir ve kara büyü yoktur. Ak şaman kara şaman olayı sonradan ortaya çıkmıştır ve kara şaman şudur. Türklerde kötülük yeraltından iyilik göklerden gelir. bir kişi hastalandığı zaman yeraltındaki erlik han'a dua eden ona kurban kesen şaman aranır. ak şamanlar ülgen'e dua eder bolluk bereket için, kara şamanlar kötü şamanlar değildir hastalıklar uzak dursun diye erlik han'a kurban keser ve hastalıklı hayvanları kurban eder. bir hastanın hastalıktan kurtulması için kara şaman erlık han'a dua eder kara şaman olayı budur. Filmde arap dünyasından çıkmış üfürükçü büyücülerin yaptıkları işler türk kamlarına/ şamanlarına aitmiş gibi gösterilip zaten cahil olan neo kayılar tamamen mankurt yapılmaktadır.
türk şamanlığında bu tarz adam öldürme ayırma vs gibi büyüler yoktur bunlar islam coğrafyasından yayılmıştır !

3 ) Türk - Moğol ilişkisine pek girmek istemiyorum ancak birkaç cümlem olacak. günümüz neo kayıları müslüman oldukları için moğollara düşman olmuşlardır. tarihte o dönemde yaşamış oğuzlar da aynı şeyi yapmışlardır. araplar islam yayacaz diye türkistan ( orta asya ) coğrafyasına saldırmışlardır. asıl amaç ipek yolu vs. ele geçirmektir. burada çok katliamlar yapmışlar, tecavüzler gerçekleştirmişler ve oradaki kadınları günümüzde ışidin yaptığı gibi köle olarak satmak için getirmişlerdir. tabiki bu kadar güçlü değiller ancak birkaç saldırıları savuşturulunca ittifaklar toplayıp tekrarlamışlar ve arkalarına islamın halifeliğin gücünü alarak bunu başarmışlar. tabii ki isteyerek müslüman olanlar da kıyıda köşede vardır. Bu olayların intikamını sürekli moğollar dile getirmişlerdir. bu meseleyi unutmayan moğollarda Cengiz han gibi bir yiğit doğana kadar pek bir faliyet olmamış ancak ondan sonra bu soykırımların intikamı alınmaya başlamıştır. intikam almak için saldırdığı arapların koruyuculuğunu yine türkler yapmaktadır. türkler duygusal davranım araplarla aynı dine mensup oldukları için onların saflarında yer alıp moğollarla savaşmış ve çok feci sonuçlar almışlardır.
Ha şu açıdan da bakılabilir, mogollar saldırıp türkleri bu tarafa sürmese selçuklu da kurulmaz, osmanlı da olmaz Türkiye de kurulmazdı. kendi soyuna yapılan soykırımın intikamını alan moğollara düşman kafir diye bakan mankurtlaşmıştır.
Cengiz ve torunları bu intikamı devam ettirmişlerdir. mesela hülagü han diye bir torunu vardır. Halife mutasım '' türk katli vaciptir '' gibi fetvalar yayınlayıp cihatlar düzenlerken hülagü onu uyarmıştır ancak o '' ben allahın halifesiyim '' diye artistlik yapmıştır. bedelini hülagü han bağdat'ı yerle bir etmekle ödetmiştir ve bu saldırının sonunda halifeyi atlarla ezerek öldürmüştür. Ama şu da vardır ki hülagü han'ın veziri Reşîdüddîn Fazlullah müslümandır ve günümüzdeki birçok masal, destan gibi verileri o derlemiştir. düşünün bugün o bozkurtun çocuğu emzirme inanışı bile bu eserlerden alınmaktadır. şimdi neo kayılar bu kaynaklardan beslenip kurttan geldik oğuz kağan vs diyecekler ve moğolları ötekileştirip onlar türk değil biz türküz hem onlar kafir düşman diyeceklerdir. Filme gelcek olursak eletirilecek çok şey var ancak konu zaten uzadı, şu cümlelerle bitirmek istiyorum.

Ayrıca bu yukarıda bahsettiğimiz filmde türk kadını evinde oturup avutulmaktadır. bakın türk kadını at binip savaşıyor falan. evet gerçekten öyleydi ama bugün kim yapabiliyor o filmdekileri ?

* kadınlar hakları ellerinden alınırken evde film başında kafalarındaki ütopyada afyonlanmış vaziyette yaşıyorlar. aynı şekilde erkekler de öyle. bir süre sonra bunu izleyenler gerçeklik algılarını yitiriyorlar. Börk takıp, eşeğe binip, eline döner bıçağı aldıktan sonra '' emredin israili alıp yatsıyı orada kılalım hülooğ '' diyen hastalıklı bilinçlere dönüyorlar. pardon bilinçsizler.

kısacası bu filmin türk kültürüyle hiçbir ilgisi yoktur aksine bunu izleyenler kültürlerine düşman edilmek için hipnoz edilirler. okuduğunuz için teşekkürler
bundan sonra neo kayılar kavramı yaşar umarım

küpe takan erkek

kam
Küpeyle karakter ölçtüğünü sanan yobazların hedefi olur. Örf, adetten bahseden o yobazlar belki okur diye ekleyeyim, eski türkler de küpe takardı. Birçok işlevi vardı ama en çok şuydu. Ailenin tek erkek çocuğuysa küpe takardı ki kağan zor görevler için adam görevlendirirken onu değil birden fazla erkek çocuğu olan ailelerden nefer seçsin. Böylece o tek erkek çocuğun hayatta kalma ve soyunu devam ettirme ihtimali artardı. Tabi bunları geçelim kim ne isterse onu yapar, bunu sadece o kültür dersi vermeye kalkanlar için yazdım !

ünlü yazarların intihar notları

kam
Hiçbiri ölüm anındaki yazılarda mürekkep olarak kanını kullanan ilk türk materyalist Beşir fuad kadar ilginç değil. Şu sözler kendisine aittir.

Hayatım boyunca fenne hizmet ettiğim gibi cenazemin de öyle olmasını isterim.

İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan ( atardamar ) birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem ( kan akması ) tevlidiyle terk-i hayat edeceğim. Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!
Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyari elden gider.

Beşir Fuad İçtiği karışımın etkisiyle vücudu uyuşmuş olduğundan çok fazla acı hissetmediği ve kendini yavaş yavaş keserek bazı organlarını dışarı çıkardığı da rivayet edilir.

Ölmeden hemen evvel bir kan gölünün ortasında ölümü beklerken kanlarla şunları yazmıştır:
"Ameliyatımı icra ettim. Hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı" gittikçe yazısının bozulması bilinç kaybından olmalı.
2 /