confessions

illeqalist

votka  · 4 Mayıs 2017 Perşembe

  1. toplam giri 65
  2. takipçi 17
  3. puan 1921

9 haziran 2017 htkp'nin provakasyonu

illeqalist
TKP'deki bu kavgayı şimdi ideolojik olarak inceleyeceğim. Bu incelemeyi yapmadan önce belirtmem gereken bir şey var ki; bu kavganın yalnızca TKP ile sınırlı kalmadığı, Leninist herhangi başka partilerde de tarihte örneklerinin bulunduğu ve revizyonist eğilimlerin bu partileri tasfiye girişimlerine tarihte çokça rastlandığı, hatta bunlardan birinin de SBKP(Sovyetler Birliği Komünist Partisi) olduğunu unutmamak gerekir. Ayriyeten söz konusu kavganın ''isimden kaynaklandığını'' iddia edenler de maalesef komünist yaklaşımı unutmuşlardır ya da olayla ilgili bilgileri yüzeyseldir. TKP'nin 2010'larda karşılaştığı tasfiye süreci çok boyutlu olmakla beraber parti içindeki revizyonist eğilimler şunlardı: 1) Kürt ulusal hareketine prim vermek 2) Gençlik örgütlenmesini abartarak gençliği ''devrimin ana gücü'' ilan etmek 3) Leninist parti modelinden kopuş 4) Kendiliğinden hareketlere boyun eğmek. Şimdi bunları teker teker ele alalım: 1-) KÜRT ULUSAL HAREKETİNE VERİLEN DESTEK: Lenin, Buharin tarafından kaleme alınan Geçiş Dönemi Ekonomisi kitabının kenarına iliştirdiği bir notta şöyle diyordu: ''Bazen de bağımsız devletlerin doğuşu emperyalizmin güçlenmesi anlamına gelir'' . Bu ifade niçin o kadar önemlidir? Buradan çıkaracağımız şey, emperyalizmin uluslara sadece tek yönlü bir baskı uygulamadığı, aynı zamanda kendini güçlendirmek için ulusal mücadeleleri KULLANABİLDİĞİ noktasıdır. Esasen ulusal sorun ele alınırken Emperyalizmin bu konudaki tutumu bu sebepten dolayı önemlidir. Emperyalizmin bu farklı tutumu aynı zamanda ulusal sorunların komünistler tarafından bölgelerin yerelliği ve önemine göre değerlendirilmeleri gerektiğini, ezber bir takım formüllerle iş yapılamayacağını göstermiştir. Başka türlü söyleyecek olursak, ulusal sorunun tanımına, analizine ve çözümüne ilişkin örneğin kâr oranlarının düşme eğilimi yasası yahut eşitsiz gelişim yasası gibi kapitalist üretim biçimini tanımlayan yasalara benzer bir yasa türetmek yöntemsel olarak yanlıştır. Bu soruna daha fazla girmiş olmayacağım ancak TKP'nin bu konudaki görüşleri bu tezler üzerinden şekilleniyor ve Lenin'in söylediği şeyin günümüzde tam da kürt ulusal hareketi benzeri hareketler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz (uluslararası dinamiklere bakıldığı zaman). TKP'den ayrılmış olan hizip HTKP ise, bu tutumun tam tersi bir tutumla tıpkı diğer basit sol örgütlerin düştükleri gibi bir yanılgıya düşerek ulusal sorun hakkında ezberci tavır takınıyorlar. Stalin'in de bu konuda Marksizm Ulusal Sorun kitabında ifade ettiği gibi ''burjuva 'bağımsız' devlet gerçekte bağımsız değil köledir. Çünkü burjuvazi ulusal sorunu çözemez.'' Oysa Erkan Baş ve peşindekiler, bu konuda kimin burjuva olup olmadığına bakmaksızın doğrudan HDP'nin kuyruğuna yapışmış durumdadırlar. 2-) GENÇLİK ÖRGÜTLENMESİNİ DEVRİMİN ESAS GÜCÜ İLAN ETMEK: Günümüzde HTKP gibi hizipler kitleselliğe ve pratiğe aldanarak gençlik örgütlerini devrimin bir gücü olduklarını iddia etmişlerdir. Oysa onlar günlük siyaset ve perspektifsizliğe kendini kaptırarak ekonomik olarak da geçerliliği ispatlanmış olan Proletarya Devrimine sırt çevirdiler. 3-) LENİNİST PARTİ MODELİNDEN KOPUŞ: Leninizmde partinin tanımı o kadar açık bir biçimde ifade edilmiştir ki (bkz. Lenin'in Ne Yapmalı?, Nisan Tezleri ve Stalin'in Leninizmin İlkeleri kitabındaki Strateji ve Taktik bölümü, Kemal Okuyan'ın Ne Yapmalıcılar Kitabı): a)Leninist parti işçi sınıfının kendiliğinden ideolojisi ile sosyalist ideolojiyi birbirinden ayırır. Buna göre işçilerin kendi deneyimleriyle elde ettikleri kazanımlar sınıf mücadelesi sayılmayan geçici birtakım savaşımlardır. Bunları sınıf mücadelesine yükseltecek olan işçi sınıfının öncü partisi konumundaki komünist partidir. Sınıf mücadelesinin öncü parti olmadan kazanılacağını zannetmek, sırf işçilerin kendi sendikalist kazanımlarıyla kazanılacağı tezi ile kapitalizmin yaşadığı krizlerden dolayı 'kendiliğinden' bir şekilde çökeceği tezi aynı sapmadır. b) Leninist partide hiziplere izin verilemez. Partideki hizipler örgüt çalışmasını baltalar ve eylem birliğini de yok eder. Bu konu hiziplerin varlığını kabul edilemez kılan Bolşevik Parti 10. Kongresi'nde ''Parti Birliği Üzerine'' özel kararında ifade edilmiştir. Oysa günümüzde Erkan Baş ve peşinden gidenler, HDP tipi bir gevşeklikle ''kanatlı parti'' modeline yakınlık gösteriyor ve reformist tutumlarıyla parti merkeziyetçiliğini TKP içerisindeyken de zedelemişlerdir. c) Leninist parti sınıfa öncülük eder. Komünist parti işçi sınıfına devrimci bir yön verir ve onun mücadelesini sosyalist bir tarzda biçimlendirir. İşçi sınıfına sosyalizmi ''dayatır'' ve sınıfa da yol gösterir. Elbette ki bunun gerçekleşmesi için parti kadrolarının marksizmle donatılmış aydın bir çekirdeğe ve öncülüğe sahip olması, sosyalist perspektifin olması ve siyasi üretkenliğin olması gerekir. Oysa HTKP ve solun yer yer bazı kısımlarında da baş gösterdiği üzere marksizmden bihaber kadroların düzen muhalefetiyle işbirliği içinde oldukları görülmüştür. Erkan Baş, Bostancı Gösteri Merkezi'nde yaptığı konuşmada ''temel amacımız AKP/saray rejimine son vermektir'' diyerek sosyalist perspektiften nasibini almamış menşevik tutumunu gözler önüne sermiştir. Niçin sosyalizm bile diyemeyenler TKP mirasına sahip çıksın? Üstelik EMEP gibi uvriyerist tutuma giren partiler de partinin önemli kadrolarının işçilerden oluşması gerektiğini savundular. Oysa ki komünist parti sınıfla bağlarını tamamen koparmış küçük bir aydın zümresi de olmamakla birlikte, sınıfı yönlendirmek için sınıf ideolojisinin üzerinde konumlanması ve sınıftan fazla aydın birikimine sahip olması gerekir. Aksi taktirde bu parti sınıfa öncülük edemeyip sınıf içinde eriyip gider. İşte 4. maddede değinmiş olduğum ''kendiliğinden harekete boyun eğmek'' de bu noktalarda ortaya çıkar ve Lenin bunları çok sert bir şekilde mahkum etmiştir.

ahmet kaya

illeqalist
Çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi..
Ki şiirini yazamayan
Ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi..
Binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi..
Zincirlere vurulan
Savaşlara yollanan
Vergilere bağlanan halkım gibi..
Felç vurmuş yanlızlıklara bırakılarak
Şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
Devrim türkülerini
Ve baş kaldırmayı öğreten dudaklarını..
Bir kere olsun öpemeden
Bir kere olsun tutamadan kaygısızca..
Serin bir yaz gecesi gibi ülperen ellerini
Hatta boynunu ve ayak bileklerini
Bilemeden bilemeden bilemeden..
Vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
Barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte...

can yücel

illeqalist
Can Yücel'e 12 Eylül mahkemeleri Demirel' hakaret ettiği gerekçesiyle dava açar. İddiaya göre 'deyyus' demiştir Can Baba. Yücel bıkmıştır yargılanmaktan. Hakim karşısına çıkınca, savunma yapmayacağını ve bir öykü anlatacağını, söyler. 'Benim durumum budur' der. Can Baba anlatsın:

Bir mahallede kimsesiz bir kızcağazı, namazında,niyazında bir adamcağız sahipleniyor. Derken kız bakkalın çırağıyla işi pişirip hamile kalıyır... Komşularda ' kim bu çocuğun babası' diye sıkıştırınca kendisini sahiplenen adamcağızı gösteriyor. Adam bu iftira karşısında yemeden içmeden kesiliyor, evden dışarı çıkmaz oluyor. Derken ölüyor adam. Öbür dünyada Allah adamı yanına çağırtıyor. Kederli, endişeli bizim mümin...

'Sıkma canını' diyor Allah. ' Ben seni çok iyi anlıyorum. Benimde Meryem adında bir faniyle adımı çıkardılar, kaç asırdır temizliyemiyorum namusumu'

Bu inceliği, zekayı bir yobazın kavraması mümkün değil. Oysa bizim toprağımız bereketlidir. Bunun gibi kimler gelmiş geçmiştir. Zalime karşı direnç şairlerle, türkülerle, söylencelerle, öykülerle sürer gider. Baskı karşısında yaratıcılık ayaklanır. Tıpkı 'Gezi' de dirildiği gibi...

CUMHUR'İYET SENİN İÇİN
0 /