confessions

gece

Şarap  · 26 Temmuz 2016 Salı

  1. toplam giri 559
  2. takipçi 90
  3. puan 11643

laik sözlük süperkahramanı

jakoben
latin ahmet lakablı,köyünün meydanında çay içmekten büyük keyif alan fakat o hararet çayını haketmek için önce büyük şehirden getirdiği latin danslarını küba müzikleriyle sergileyen aynı zamanda,şu sıralar yakın çevresince hata olarak değerlendirse de tuvaletçi görevini de üstlenmiş muhtarımız yere düştü.yetişin ahali;

köylünün biri; iyi misin ,bir şeyin yok ya muhtar?

muhtar; çekin ellerinizi ananızı s*kerim.bir bırakın. esto si es rumba.

köylünün biri; ne diyorsun muhtar?

muhtar ahmet o an duraksar ve farkeder.kimse latince bilmiyordur.süper kahramanlığını ilan etmeden önce takıldığı arnavut taşının incittiği dizinden kaynaklı bir biyolojik etki yüzünden mi yoksa latincesinden mi kendisini kahraman ilan etmesi gerektiğini çözemez.ve der;kolonya !!bir anda gözü uzaklara dalar ve dolardan üç TL eksik bir
hızla gök yüzüne fırlar.hava sürtünmesinden dolayı pantolonun paçası dalgalanır ve çıkardığı fokurdak ses bin dokuz yüz seksen üç aralık gecesini anımsatır ona.uçuşu otomatik muhtar moduna aldıktan sonra kapattığı gözlerini beyazlık alır.bu beyazlık buluttan,al bayraktaki hilalden,isveçli bir albinonun yarağından bile berraktır.bu bir torostur ve atla o.*** ç.*** dedikten sonra yeri denerken arabanın kaputuna tüküren bir gerizekalının şöförlüğündedir.solcu dövmeye giderlerken araba maraba bırakmış,sopa yemiş,koşarken rüzgardan fokurdayan paçasına takılmıştır.arnavut taşlarına bir kala;

(çetin hayri derler ona) ankara-gazi meydanında solcu dövmekten büyük keyif alan fakat o dayağı atmak için önce anadoludan ithal sağcı oğlanları öncü birlik olarak yollayan aynı zamanda şu sıralar yakın çevresince hata olarak değerlendirilse de gece devriyelerine gönüllü katılan memur hayri'nin önünde yere düşer ahmet.

memur hayri; iyi misin bir şeyin yok ya?

ahmet;yok amirim iyiyim.götünüz falan yalancak,eksik bir şey var mı?

memur hayri; ne diyorsun evladım?

ahmet gözlerini açtığı anda ankara'ya vardığını anlar.en yakındaki çay ocağına
girer.cebini yoklar.cebi deliktir.hararet çayı helal et çayı oluversindir ne olacaktır?
çayı uzatan elleri sahibinin yüzüne kadar takip eder.

ahmet;hayri abi?

hayri;ne sandın o.*** ç.***?

ahmet;abi o yılların üzerinden çok sular aktı ben solcu oldum.ailemle doksanların sonunda kübaya kaçtık.che guavera.
eposiso kopa pi sanch?

hayri ahmet'in gözlerine anlamsızca bakarken uzaklardaki bir okey masasından iki çay siparişi ilgisini dağıtır.
servis yaptığı masadaki adamlardan biri sorar kimdir bu? ne yapmak istemektedir?

hayri;ne bileyim amına koyayım eski torosçulardan kübaya gitmişte karılara çakavere
bir hal olmuş onu anlatıyor sanırım.baksana pantolona,parayı bulmuş herhalde..

latin ahmet çayını kafasına diker.pantulu silker.yakınlardaki bir markete girip işini gördükten sonra gökyüzüne sıçrar.köyüne vardığında tuvalet vardiyasının sırasının ona
geldiğini öğrenmiştir.kabinine girer.kolonyasını hazırlar.ankara kolonyasıdır.
3

çiğköfte

ickial
her hafta yediğim bir şeydir çiğköfte... (reflümü azdırıyor olsa bile)
aile boyu porsiyonu alıp tek başıma yiyorum bu yüzden yukarıdaki yazara katılamıcam tadımlık yemek konusunda. çünkü bence çiğ köfte kusana dek yenir :'(

beytlehem

sophos
Ekmek evi, İsa mesih'in doğduğu yer. Yeruşalim'e yakın olan yahudiye'deki kent. Eski adıyla efrata'dır.

Bir tane daha beytlehem vardır. bu kuzeydeki celile denizi'nin ve nasıra'nın yanındaki beytlehem'dir. Kimi isa mesih'in burda doğduğunu da iddia eder ama kutsal kitap'da yahudiye dediği için pek kabul görmez.

(Araştırmada yardımcı olabilecek ingilizce yer isimleri: nazareth: nasıra, celile: galilee, beytlehem: bethlehem, yahudiye: judea)
2

hasret gültekin

pencere
yeni yeni solcu olduğum günlerde solcu radyoları da keşfetmeye başlamıştım. orada başladım hasret'i dinlemeye. ortada ne internet var daha, ne de hasret'i tv'de görmüştüm. sesi bana hep 45-50 yaşlarında olgun bir insanın sesi gibi gelirdi. 23 yaşında diri diri yakıldığını çok uzun yıllar sonra öğrendim.
hadi onlarca yüzlerce güneşimizi söndürdünüz de, 23 yaşında canlarımıza bizi hasret bırakacak kadar nasıl kötü olabildiniz? fakat hasan hüseyin korkmazgil'in sözleri hala bakidir.

pir sultan olur dirilir'

bak su bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mi karıncaya
kirdik mi kanadını serçenin
vurduk karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
ilenmek ne dilenmek ne
issiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yasamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
36 yaşımdayım. 30 yaşıma kadar gerçek aşkın var olabileceğine dair umut yaşattım içimde. 30 yaşımda bir çok iyi ve güzel kadından sonra buldum da. 3 sene sürdü. 2 sene falan acısını çektim bitti. bir kaç iyi ve güzel kadın daha girdi hayatıma. olmadı sürdüremedik. sanırım ne ben onları anladım ne de onlar beni anladı. zaten hepimizin bu çağda müspet yahut menfii bir evrenle anlaşamama sorunumuz yok mu?

neyse, çok güzel yaşamlardan, çok acı yıkımlardan sonra bile ayağa kalkıp tekrar güzel bir ikili yaşam umudumu hiç kaybetmemiştim bugüne kadar. bugün kaybettim. bu saçmalıklarımla beyninizin güzel hücrelerini işgal edecek özel bir şey de yaşamadım. kusura bakmayın, başlığı görünce döküldüm.

belki de yapmam gereken geçmişle cebelleşmek, ağır bir özeleştiri vermek falan filandır. lakin hiç takatim yok. yalnız ve güçlü bir yaşamın acı planları ve alternatiflerini düşünmek daha çok ihtiyaç hasılım sanırım şu durumda.

eskiden 100 yaşıma kadar yaşayacağımdan hep emindim. hatta bunun heyecanıyla yanan bir salaktım. artık 50-55 yıl yeter diyorum. evrende aşksız ve ikili güzel yaşamın düşleri olmadan yaşanamaz mı? tabii ki yaşanır. geçenlerde okuduğum bir biyoloji kitabında gezegenimizde yaşamın oksijenden önce bile var olduğu yazıyordu.

her şey bu evrenle uyumsuzluk ve anlaşılmazlık yüzünden. başka hiç bir şey değil.

ekrem imamoğlu

jakoben
fena adam değil. hele ki şu 13 yaşındaki ultra diksiyonlu gençle aralarında geçen ve sonradan sloganlaşan her şey güzel olacak muhabbeti duygulandırmadı değil. fakat derhal göz yaşımı silip videoyu kapattım. bu oyunlara gelmek istemiyorum

kuantum fiziği

jakoben
kuranda yazıyordur. kuantum kelimesi, peygamber efendimizin kuran ve islamı yaymaya başladığı modern dönemde ''r'' harflerini söyleyemeyen bir müminin baskı için gittiği yayın sorumlusunun kendisine;'' bu tam cilt mi hocam'' sorusunu sorması üzerine gelişen olaylarla islama girmiştir. bölgenin coğrafi konumu,dönemde bir çok afrikalı göçmen aldığı için ve köle dönemine tekabül eden bu süreçte afrikalılar sömürüldükleri çalışma saatleri dışında tumba çalarak yevmiyelerini temin ettikleri için, aslında ''kuran tam'' demek isteyen ''r'' harflerini söyleyemeyen mümin, dükkanın önünde tumba çalmakta olan afrikalıyı görünce, enstrümanın adını hatırlamaya çalışmasıyla kendisine verilen sorumluluğun frekansını karıştırmış ve kuran tam demek yerine ''kuantum'' demiştir. allah win bilim suck

güzdür

pencere
muhteşem bir nevzat çelik şiiridir.

güzdür

güzdür

yapraklar
ayağa
düştüğünde
ve kuştur
göçmen

gökyüzü

güzdür
göçmez
kalır sızısı

ellerimin

güzdür

çünkü
anımsanır
tarihi
bütün

yenilgilerin

güzdür

ve kürttür
bir
yıldır
sarı

esmer

güzdür

demek ki
söylemeli
güzde
göçeni

ve göçmeyeni

güzdür

her çiçek
kendi
dağınca
alsın
rengini
büyüsün
her çocuk
kendi

dilince

bursa

kutsalchomar
Yaşanamayacak bir şehir haline gelmiştir. Hava bok gibi kokuyor nefes bile alınmaz. Nefret ediyorum *#*# çocukları şehri öyle bir hale getirdi ki insanın hava alası bile gelmiyor.

laik sözlük yazarlarının itirafları

umut kuantum
sevdiğimin beni sevdiğinden emin değilim ama bu onu sevmeme engel de değil. imkansız aşk sadece kurgu dünyasına ait bir kavram olmayabilir sanırım. yani tek çıkış yolum buna inanmaktan ibaret.
ondan asla vazgeçmeyeceğim, son nefesime kadar sadece onu seveceğim. kurabildiğim tek mantık şu, eğer imkansız aşk sadece bir kurgu değilse film ve kitaplardaki mucizeler de gerçek olabilir.
onun bile olacağına inanmadığı, olması için gram çaba sarf etmediği bir mucizeye ihtiyacım var. sıkıntı şu ki ben mucizelere hiç inanmadım. işin komiği onun yaşam felsefesi hiçbir şey tesadüf değil zaten. mucizelerse tesadüflerden ibarettir. ender olarak da çabadan.
tesadüfe inanç yok, çaba da yok öyleyse mucize de yok ya da olursa amma mucize olur.
detoks suyu içip yatmış olmam gereken bir gecede üç şişe bira içince kimsenin okumadığı bir sözlüğe itiraf da yazabilirsin tabi. belki de bira gerçekten bir mucize swh

vdv

sophos
(ВДВ) rus hava indirme birlikleri
ks. Воздушно-десантные войска России; Vozduşno-desantnıye voyska Rossii

dünyanın ilk paraşütçü birliği, 2 ağustos 1930'da kurulmuştur.

sscb'nin dağılmasından sonra birlik rusya'da devam etmektedir. kurulduğu gün olan 2 ağustos her yıl rusya'da kutlanır. (bkz:den vdv)

birliktekiler mavi bere ile telnyaşka (mavi beyaz şeritli tişört) giyerler.
mottoları ''biz hariç hiç kimse'' anlamına gelen ''никто кроме нас - nikto krome nas''tır.

aşk üzre

pencere
güzel bir aziz nesin şiiridir;

sevişirken yılan bile dokunmaz
tapınmakta aşktan saygın olamaz
sevda üzre yıldırım olsa çarpmaz
istiyorsan uzak kalmak ölümden
hep aşk üzre olmalısın a caanım
ki ölüm de sevişirken kıyamaz

ey zahit şaraba eyle ihtiram

pencere
rint'in, zahid'e anlayacağı dilden had bildirdiği eserlerden biridir. rint açıkça der ki sofuya ''bade haramsa sen içme o zaman ayı, bekle ki veresiye cennete içersin''

rint burada aslında şarabı överken kendisi de biliyordur aslında zararlarını. fakat artık canına tak etmiş ve övmeyeceği varken övmüştür. aslında en son taksim feminist eylemlerindeki pankartlarla çok benzetiyorum bu türkünün anlamını. bu nefeste de, kendisine günde 5 vakit iftiralar atan sofuya ''hee öyleyiz kardaş var mı ötesi'' denmektedir. ilgili 8 mart eylemindeki pankartlarda biraz böyleydi. ''osuspuysam paramı ver'' pankartındaki ironiden sadece cinsel mana çıkartan nesle aşina değiliz. fakat kör olanlar görmez bu hali.

ey zahit şaraba eyle ihtiram
insan ol cihanda bu dünya fani
ehline helaldir, na ehle haram
biz içeriz bize yoktur vebali

sevap almak için içeriz şarap
içmezsek oluruz düçar-ı azap
senin aklın ermez bu başka hesap
meyhanede bulduk biz bu kemali

kandil geceleri kandil oluruz
kandilin içinde fitil oluruz
hakkı göstermeye delil oluruz
fakat kör olanlar görmez bu hali

sen münkirsin sana haramdır bade
bekle ki içesin öbür dünyada
bahs açma harabi bundan ziyade
çünkü bilmez haram ile helali

her erkeğin adam olmak için feminist bir kadına ihtiyacı var

frantz fanon
naif bir sözdür diyelim. niyet okumayacağım.
pek de uzak olmayan bir geçmişe kadar ben de feminizmi çok matah bir şey sanıyordum.
feminizm erkeği adam falan etmez onu bitirir. ki zaten kendilerinin dediği gibi amaçları budur.
feministler, erkek-kadın eşitliğini değil, kadın egemenliğini savunurlar. bu yolun sonu kadın diktatörlüğüne çıkabilir çünkü sorununu erkeklik olarak görürler. kadına yönelik zulmü patriyarka diye bir şeye bağlar. bu patiryarka öyle bir şey ki onun düzeninde erkekler kadınlara kıyasla 8 kat çok öldürülürler, 9 kat daha çok intihar ederler, ortalama olarak 5 yıl daha az yaşarlar, daha çok zorbalığa maruz kalırlar, aynı suçu işleseler de kadına kıyasla daha ağır cezalar alırlar ve daha çok idam alırlar. ama kadın yine de dezavantajlı bir cinsiyet olarak lanse edilir. mantıken; erkek diktatörlüğü yani patriyarka denen bi sistemde erkeklerin kadınlara kıyasla daha iyi yaşam standartlarında olması gerekmiyor muydu. erkeğe mahkum olmak başka bir şeydir ama mazlum olmak başka bir şeydir. yani kadının mahkumiyet koşulları erkeğin özgürlük koşullarından daha konforludur ve belki bunun için kadınlar özgürlüğe feministlerin ve solcuların istediği kadar düşkün değildirler. çünkü özgürlük alınınca erkeğin başına ne geliyorsa kadının da başına gelebiliyor.

feminizm bunları görmemeyi tercih ediyor. bir sürü kanıtsız sözlerle çıkıyorlar karşımıza eski yunan'daki laf kalabalığı yaparak geçinen avare filozoflar, sofistler gibi... ve solu aratmayacak şekilde fırkalara bölünürler ki böylece bir şey de soramazsınız yani bakın sizinkiler şöyle şöyle saçmaladı diyemezsiniz. derseniz eğer ehm ben zaten o akımdan değilim, gerçek feminizm bu değil denilir çünkü bir programın yok, örgütün yok kafana göre eğip bük negzel... ama sürüklendiğin yer 3 aşağı 5 yukarı en postmoderninden, en yobazından bir radikal feminizm'dir yani meme açan femen'in yanıbaşı. mesela kadına diyorlar ki ''8 mart'ta erkekleri mitinglerde linç edenler vardı'' yanıtt diyor ki ''erkekler de dövüyor..'' böyle bir argüman.. diyor ki ''birinden bir hikaye duydum, adam tacizciymiş, ama 8 mart'a katılmış. erkekler böyle kendilerini aklıyor'' yani buna daha ne denilebilir ki. dedikoduyla siyaset yapıyor...
tüm kadınları dezavantajlı unsur yaptılar her yerde %40 kotayı savundular, yetmedi sendikalar disiplin kurullarına fiilen %60 kotayı koydu yani adam çıt dese sendikadan atılacak. niye kota olsun, niye tüm kadınları otomatik olarak dezavantajlı ilan ediyoruz. sendikacı, memur teyzelerin, akademisyen ablaların dezavantajlığını benim külahıma anlatsınlar. erkek siyasetçi yıllarca kastırsın kadın kıçını devirip yatsın sonra çok daha vasıfsız olduğu halde kotadan girsin. bunlar yanlış şeyler. şimdi açıkça konuşacağım solun ya salaklığından ya da popülizminden kaynaklı olarak solu da ele geçirdiler. ne idüğü belirsiz hizipsel sendikal kavgalara kadınlık alet edildi, pezevenkleri dövmek kadın düşmanlığı oldu... hdp'de zaten feminist dikta vardı, sendika.org da mor çıkıyor. artık bu sol iflah olmaz. bu mahalleden sosyalizm çıkmaz.
1

en yararlı mobil uygulamalar

sophos
(bkz:stellarium) internet olmaksızın gökyüzündeki yıldızların ve gezegenlerin konumuza göre nerede olduğunu gösteriyor.

(bkz:thunder vpn) android'de keşfettiğim en hızlı vpn.

(bkz:tureng) ing. tür. kelime çevirisi

(bkz:goodreads) okuduğunuz kitapları kaydetmek, yorumlamak, okuma listesine eklemek için.

(bkz:world map quiz) ülkelerin dünyadaki yerlerini görmek ve coğrafya bilginizi sınamak için.

(bkz:wifi şifre gösterici) rootlu telefonlar için kayıtlı wifi şifreleri bulmak için.

(bkz:maçkolik) çoğu erkek için, maçlar - canlı sonuçlar

yazarların eğitim görmekte veya görmüş olduğu üniversiteler ve bölümleri

franz
Abant izzet baysal üniversitesi yeni adıyla bolu abant izzet baysal üniversitesi. Malum şehir üniversiteleri olsun diye isim değiştiriyorlar. Tıpkı 2 adet üniversiteye sahip olan trabzon'a bir de trabzon üniversitesi açılması gibi. Oradan sınıf öğretmeni oldum işte.

Sonra düzce üniversitesi eğitim programları ve öğretimi yüksek lisans terk.

Sonra ankara üniversitesi astronomi ve uzay bilimleri terk.

Şimdi de ankara veya hacettepe üniversitesi hukuk bölümüne hazırlık yapıyorum. Bugün şu sınavın parasını da yatırayım bari.

Bir de aöf var kabul olur mu? Adalet okuyorum oradan da.
4

pubg mobile en iyi silahlar

iron
3, 4 gündür oynayıp tecrübelerime ve araştırlalarıma göre pubg mobil oyunda en iyi silahları listeleyeceğim.
pubg en iyi Saldırı tüfekleri listesi bu
1. Groza
* fakat bu silah sadece uçaktan atılan droplardan çıkıyor yani evlere girip bulamazsınız.

2. AKM
yani bildiğimiz keleş. tekli ateş edebilenler için bence en iyi silahlardan biri zaten 2 tane sıktığınız zaman biri kafaya gidiyor yeter ki kullanmasını bilin pubg kralı olursunuz. Şahsen 12 oyunda 9 kere birinci oldum.

3. SCAR-L
hasarı groza ve akm den daha az olmasına rağmen hedef yönü ile avantajlı ekipmanları tam olduğu zaman orta menzildeki hedefleri rahat alırsınız.

4. M16A4 bununda hasarı scar-l ile aynı olmasına rağmen atış hızı 30 daha fazla ve kolay bulunduğu için tercih edilebilir. yakın mesafelerde kullanımı çok rahat.

5. M416
bu pubg silahının m16a4 den tek farkı mermi hızının çok az fark ile daha az olması. onun dışında tamamen aynı denilebilir.

geldik en iyi pubg av tüfekleri listesine ayrıca belirtmek isterim ki bu tüfekler sadece yakın mesafede etkilidir.

1. s12k
diğer tüfeklere göre hasarı 1 tık daha az olsada kullanım açısından çok daha iyidir. menzili 25 tir.

2. s1897
bu tüfek s12k ya göre daha fazla hasar verir hatta yakın mesafedeki zırhsızlara tek atar ama kullanımı s12k kadar kolay değil.

3. s686
bu tüfeğin s1897 ile arasında neredeyse hiç fark yoktur mermi hızı dışında.

Sıra geldi keskin nişancı silahlarına.

1. avm
şüphesiz avm oyunun en güçlü ve 132 hasar oranı ile oyunun en güçlü keskin nişancı silahı. mermi hızı olarakta pubg nin en iyi keskin nişancı silahı olan avm yi bulmak baya zor.

2. m24
pubg mobile oyununda avm'den sonra en fazla hasara sahip keskin nişancı silahıdır. kötü yanı ise mermi hızının diğer keskin nişancı silahlarından daha az olmasıdır.

3. mini 14
bu silah hasar olarak diğerlerine oranla çok zayıf kalsada kullanım açısından en iyilerinden biri. orta mesafelerde 2x 4x dürbünlerle bile çok iyi işler çıkarabilirsiniz.

4. kar98k
pubg nin bir diğer hasarı fazla keskin nişancı silahıdır. fakat kullanımını pek sevmiyorum.

5 vss vintorez.
hasar olarak diğer silahlardan çok geride kalsada kullanım açısından en iyi keskin nişancı silahıdır benim için. yüksek tepelerde bunu kullanmak gibisi yok.

Şimdi geldik en iyi makinalı tüfekler listesine

1. M249
hasar olarak diğer tüm makinalı tüfeklerden iyidir. menzil ve mermi hızınıda göz önüne alırsak pubg de üstüne makinalı tüfek yoktur. gözü kapalı bu en iyi silahı kullanabilirsiniz.

2. Tommy Gun
m249 dan sonra en fazla hasara sahip bir diğer makinalı tüfek. bu silahın en sevdiğim düşman ile aniden karşılaşınca saniyeler içinde öldürmesi.

3. ump9
tommy gun'dan bir tık daha az hasara sahip ama menzil ve mermi hızında daha iyi olan bu pubg silahı 2. olarakta tercih edilebilir.

4. uzi
hasar olarak diğerlerinden geri kalsada yakın çatışmalarda oldukça pratik bir silah.

şimdilik bu kadar yeter oynadıkça ve öğrendikçe burayı güncelleyeceğim.

tanzim satış noktaları

pencere
madem bundan 3 yıl önceye kadar ekonomi bu kadar iyiydi de, bugün patlacanı biberi karneyle alma noktasına neden geldik durumu üzerine uzun uzun düşünmemiz gereken hadisedir. ben bir kaç ip ucu vermek isterim.

konuyla ilgili olanından başlayayım. ziraat ürünlerinin bu denli hızlı artmasında halci esnafın hiç payı yoktur. hafıza tazelemek çoğu zaman iyidir. yakın dönem önce dolar fiyatı iki katına çıktı. ve benzini ithal etmekteyiz. bunun da maliyete etkisi malumdur.
10 yılda tarım arazilerimiz haddinin de haddinden fazla azaldı. çevrede her yer betondur.
çiftçinin de bilimsel tarım adına tek bildiği yöntem, ekinlere allah verdiyse tarım ilacını, gübreyi dökmektir.

akp döneminin hiç bir yılında ekonomi iyileşmedi. dışarda düşük faizli para boldu. devlet ha babam borçlandı piyasaya para yağdırdı. yandaş şirketlere kefil olup onları da borçlandırdı. bu şirketler de cennet ülkemizin her yerine beton döktü. son on yılda kanserden kitleler halinde ölmekteyiz. sanırım bu politikalar yüzünden artık vitaminsizlik ve açlıktan ölümler başlar.

herkes bilsin ki, içeride deniz bitti. dışarıdan gelen deniz de artık çok pahalı.

kanada

emir
Ne ayı vardır ne sivrisinek, yazları 40 derceye kadar yükselmektedir sıcaklık. Bir ömür de yaşanır bin ömür de. Niyet eden arkadaşlarımız varsa hayvan gibi teşvik eder yardımcı da olurum. Hakkında söylenenlerin çoğu yalan veya efsane de değildir.
6

ideoloji karmaşası

anne boleyn
bunu uzun bir süre yaşadım. önceden bütün vücudumu yoğun bir milliyetçilik heyecanı sarmıştı, aylar önce ise okuduğum kitaplardan olsa gerek milliyetçiliğe boş bir gözle bakmaya başladım. Tabii buna şu anki Türk milletinin cehalet içindeki durumunu da katarsak şaşırtıcı olmasa gerek. Solcu görüşteki yazarların kitaplarını okumaya başlamam ile dünyaya, insanlara, kürtlere, filistinlilere, türklere bütün canlılara ve topluluklara karşı bakışım değişti. işte kitapların gücü denir buna. kürtlerle empati kurmaya başladım oturdum babama anlattım; derin devleti, jitemi, çektikleri çileleri... ben yahu ben! Ama gene de günümüz tipik genç solcuları gibi türkleri aşağılayıp kürtlere sahip çıkma gafletiyle yapmadım bunu asla da yapmam. asıl ayrıştırmak bu olur, onlar bunun ideolojileriyle çeliştiğinin pek farkında değil. bendeki bu bariz değişiklikten sonra oturdum düşündüm, benim ideolojim ney? hümanist desen değilim, olamam da. araplara kültürlerinden dolayı nefret duyuyorum(bak bunu aşamadım, aşamam da herhalde) komünist desen ucundan kıyısından bile geçmem. zira benim hedeflediğim özgürlük; komünizm ise baskı üzerine kurulu gibi. anarşizm desen, şu anki devletimizi desteklemiyorum lakin düzensiz bir toplum da çok ütopik geliyor ya da anarşizme dair biraz daha araştırma yapmam gerekiyor. her neyse benim istediğim özgürlük. evet sadece özgürlük istiyorum. Avrupa'nın özgürlüğü olabilir mesela. düşüncelerimizi açıkca söyleyebilelim, eğitimli bir toplum yetişsin istiyorum. sonuç olarak bu karmaşıklık sonucunda ideolojisiz bir insana dönüştüm. din de ideoloji de sahip olmak zorundaymışız gibi bize empoze edilen algılar. bence ideolojisiz olmak insana daha mantıklı bir bakış açısı kazandırıyor.

(kemalistliği ne yaptın be hatun derseniz, atatürk'ü kendimden çok seviyorum ama kendimi herhangi bir kalıba sokmuyorum. fikirlerini iliklerime kadar benimsiyorum lakin devletçilik, halkçılık, milliyetçilik günümüzün toplumuna ve düzenine baktığımızda içimde yaşatamayacağım ilkeler. devrimlerinin ülkemizde yeniden yeşerdiğini görmeyi ise dört gözle bekliyorum)
7

franz

cemree
franz sevdiğimiz bir abimizdi. janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. mesela ben bilmem.
çok gülerdi, ben gülmem.
bu kapıdaki arkadaş abi sözlüğe yazar lazım dediğinde sırtını dönerdi. ben dönmem.
agop, abi beni sözlüğe al dediğinde dalga geçerdi. ben geçmem
franz sevdiğimiz bir abimizdi ama entryleri de bi tuhaf dağıtırdı.
ne varsa elinde gene döner dolaşır onun elinde kalırdı. benim kalmaz.
bizde entry başlığa konur. herkes ihtiyacı kadarını alır.
franz abim başlığı adamına taşıtırdı. ben başlığımı saklamam.
abim bu sözlüğe şöyle fiyakalı, ama biraz da yamuk otururdu. ben arkamı arkadaşlara verince, şöyle yaslanırım bi geriye.
sözlük sende kalsın kardeş, arkamda durma yeter.
2

futbol başlıkları

turca
Sözlükte pek konuşulmayan basliklardir.
Arkadaşlar sormak istiyorum bu başlıkları futbolcu, takım, mac bir tek ben dolduruyorum. (Çoğunlukla)
Eğer oluşturmak istediğiniz sözlükte bunlara gerek yok deniyorsa boşuna doldurmayayım.
Önerilerinizi bekliyorum.
2

devlet

frantz fanon
tel örgüyü çekip sınırlara 20 yaşında veletler ve özel eğitilmiş izbandutlar, tanklar falan koyuyorsun. buradan şuraya benim diyorsun. olmasa daha iyiydi. bürokratik bir araç olduğu kadar bir baskı aracı olduğunu da kabullenmemiz gerekiyor ki baskısı sadece düşmana değil şekillendirdiği vatandaşa. bunu yıkıp başka tel örgüler çekip başka bi şey kurmaya, veya hiç bişey kurmamaya, (kapsama alanı) dışına çıkmaya yeltenen de terörist olur. kurarsa kurucu önder olur. kurmazsa ölür veya iltica eder.
türkiyedeki milliyetçi ve dinci akımlar genelde karşı çıkmazlar. "kendi" devletleri olarak görürler. yıkıp başka bir şey kurmak veya yerine devletsiz bir şey kurmak yerine paralel devlet kasarlar yani ele geçirmeye calışırlar. türk tutuculuğunda cihatçılık hele ki otonom bir milliyetçilik kültürü yoktur. ibda c vardı istisna olarak. nasyonal anarşizm ise hiç yok.

#şiirsözlükte

milena
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

türbanlı olduğum için dışlanıyorum

camide uyuyan evsiz kemalist
Merhaba arkadaşlar
olay dün yani 12.07.2018 tarihinde yaşanmıştır. olay ırkçı, faşist kemalist zihniyetin ürünüdür.
bundan bir ay önce sözlük üzerinden (bkz:yazarların karalama defteri) #111110 entrym için bir yazar mesaj attı, gayet kibar ve hoş bir beydi. beni anlayışla dinleyip yönlendiren tavsiyelerde bulundu, yazdıkları oldukça zekice olduğu için etkilenmiştim. yanlış anlaşılmasın kötü bir niye yoktu türbanlıyım sonuçta. Neyse numaramı falan aldı gayet beyfendi olduğu için bir şey olmaz herhalde diyip verdim, önce numaramı görünce haha bu hangi ülkenin numarası dedi ben de türkiye'nin dedim nasıl numara ya bu diye küçümsercesine cevap verdi ben de bimcell kullanıyorum sonuçta bimin açılımı (birleşik islam marketleri) dedim neden gidip israile mermi alan vodafone kullanayım diye lafı yabıştırdım tabi cevap veremedi. neyse geceleri whatsapptan falan mesajlaşmaya başladık. benim 10bin dakika 50gb 70bin sms'lik paketim olduğu için dakika sıkıntısı yoktu sürekli arıyordum bunu gerçi sesim çatıya çıkmadıkça gitmiyordu ama olsun güzel anlaşıyorduk. günler geçiyor derken bir gece buna buluşalım mı diye teklif ettim bu arada yanlış anlaşılmasın arkadaşça bir buluşma teklifiydi türbanlıyım sonuçta. bu olur nerde buluşmak istersin diye cevap verdi ben de çok uzağa gelemem ümraniye de buluşalım olur mu dedim, bu olmaz kadıköy de buluşalım dedi anneme sormam lazım diyip içeri geçtim. anne ayşe kuranı hatim etti diye annesi yemek veriyormuş davet ettiler gidebilir miyim diye izin aldıktan sonra ümraniye canpark avm'nin önünden taksiye atladım.. şaka şaka 19s iett ye bindim, neden taksiye bineyim türbanlıyım ama salak değilim. neyse mesaj attım geldim diye nerdesin dedi boğa'nın önündeyim üstümde mavi bir boydan elbise var diyip tarif ettim kendimi 5 dk beklediktan sonra yanımda 1.82 boylarında 75 kilo atletik vücudu olan çok yakışıklı biri yanaştı o olacağını hiç düşünmemiştim ama evet o çıktı elini uzattı merhaba dedi ben elimi uzatmadan merhaba dedim türbanlıyım sonuçta, güldü ee nerde oturalım diye sordu ben de fark etmez simit ayran alıp sahile mi gitsek dedim, boşver simit ayranı gel ben seni bir yere götüreyim dedi tamam gidelim dedim bu arada yolda beni kesiyordu açıkcası hoşuma gitti türbanlıyım ama kadınım sonuçta. neyse böyle kemalislerin takıldığı yerlere benzeyen bi sokağa geldik biraz ürperdim aslında sonuçta zamanında dedelerimizi asanların torunları hep buralarda takılıyordu biliyordum sonra üstünde rock bar yazan bir yere girdik etraf leş gibi alkol kokuyordu allahtan sürdüğüm esans kokusu bastırıyordu biraz. geçip bi köşeye oturduk içerde alkol içen herkes beni kesiyordu türbanlı ve güzel olmanın ayrıcalığı galiba ama ben bundan hiç övünmüyorum sonuçta güzel olmak kader yani çirkinde olabilirdim. garson geldi o da bana şaşkın şaşkın bakıyordu önce ona sordu ne içersin diye o bi bira söyledi, garson bana dönüp siz ne içersiniz dedi ne var dedim iki dakika düşünüp su var çay var kahve de var dedi türbanlıyım diye bana ayrımcılık yabmaya çalışıyordu bir şey satmak istemiyordu çok sinirlenmiştim ama belli etmemek için hahah ne çayı ben bi bomonti filtresiz alayım dedim garson pardesümü ve türbanımı hayranlıkla süzerek peki diyip gidip içkileri getirdi. aslında asla alkol içmem ama ben orda türbanlı kardeşlerimi temsil ettiğim için bu zulme katlandım ilk yudumu içtim gerçekten çok kötüydü neden bunu içiyorlar anlamıyorum. can'a dönüp ee neler yapıyorsun falan diyip muhabbet etmeye başladık marmara hukuk okuyormuş sen ne okuyorsun dedi ben de işte sınava hazırlanıyorum dedim, hayalin ne diye sordu erzurum ilahiyat isdiyorum dedim. dershaneye gidiyon mu yok kuran kursuna gidiyorum dedim, hmm dershane olmadan nasıl yapacan ki dedi ya zaten 4 yıl dershaneye gittim bi işe yaramadı, emin ol can dua dan hayırlı kapı yoktur diyerek bira mı yudumladım ne zaman mezun oldun liseden dedi 2013 dedim hmm 5 senedir hazırlanıyon yani dedi evet dedim. sonra sordum araban var mı? yok ne arabası arabam olsa burs ile benzine para yetiştiremem, benzin olmuş 6,5 tl 10 litre alıp evden okula gitsem 65tl sadece evden okula gitmek için aylık 1950 tl yapar diyip güldü, ben de doğru ama böyle daha doğru dedim nasıl daha doğru dedi. ee bak mesela ümraniyeden kadıköye bir buçuk saatte geldim benzin ucuz olsa emin ol trafik 3 kat daha fazla olurdu dört buçuk saat sürerdi akp trafik çıkmasın diye benzine zam yabıyo dedim güldü tabi cevap veremedi, sonra sordum siyasi görüşün ne ? aslında çok kararsız kalmıştım sorup sormamak arasında ama eğer aramızda birşeyler olacaksa kesinlikle akp'li olmalıydı... anarşistim dedi yani evrime mi inanıyorsun dedim gülerek. anlamadım dedi neden allaha inanmıyon dedim ateist değiş anarşistim ben dedi gülerek. anarşist ne dedim, Anarşizm, toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir dedi. türbanlı olduğum için gavur alfabesinin kelimelerini kullanarak beni ezmeye, anlamayacağım şeyler söylemeye başladı. neden anlamayacağım şeyler söyleyip beni ezmeye çalışıyon ben şimdi seninle arapça konuşşam hoşuna gider mi dedim, ne alakası var ki ben tanımını yaptım ama anlayacağın şekilde türkçe anlatayım devletller ve liderler yoktur anarşizm de dedi. şok oldum pkk'lı galiba diye düşündüm sonuçta devlet istemiyordu, çok üzülmüştüm ama çok yakışıklı bir çocuktu onu kaybetmek istemiyordum ve açıkca konuşmam gerekiyordu. bak can beni iyi dinle diye konuşmaya girdim, eğer benimle citti düşünüyorsan doğru yolu bulman lazım dedim, doğru yol derken, ak partinin yolu, islamın yolu dedim. eğer namaz kılarsan beni çıplak değilde gelinlikle düşünürsen bu iş olur dedim sonra başladım pkk ve fetonun ne bok olduklarını anlatmaya yüzü düşmüştü galiba alkol çarpmıştı ama benim bünyem sağlam olduğu için bana bir şey olmamıştı. bana lavaboya kadar gideyim gelecem dedi. galiba kusacaktı neyse kalktı lavaboya gitti ben de acaba nasıl ikna etsem diye üstat kadiroğlunun videolarından ve kitaplarından aklıma gelen bilgileri bir araya toplayıp ona anlatacağım şeyleri kurguluyordum 10 dakika geçti hala gelmemişti halla halla acaba bayıldımı dedim garsonu çağırdım arkadaşıma bakar mısınız dedim, arkadaşınız 10dk önce çıktı dedi... bilgimle baş edemeyeceğini anlayınca kaçıp gitmişti masaya 5 tl bırakıp kalktım garson hanım efendi hesap 34 tl dedi şok oldum bi bira için 34 tl mi dedim beyfendinin birasıda var 2 bira dedi yanımda sadece 15 tl vardı ve bağırarak kaçmaya başladım türbanlıyım diye zorla alkol içirmeye çalışıyorlar diye diye ordan kaçarak uzaklaştım.
gördüğünüz gibi türbanlı olduğum için herkes tarafından dışlanıyorum.
5

atatürkçü olduğum için dışlanıyorum

camide uyuyan evsiz kemalist
evet ülkemizin kurucusu ulu önder mustafa kemal atatürk'ün ilke ve inkılaplarına bağlı olduğum için dışlanıyorum. Geçen gece memleketten düğün için istanbula gelen uzaktan akrabalarım bizde kalacaklardı, ben dışardan izmir marşını mırıldana mırıldana eve geliyor, reklam panolarında gördüğüm uzun adam fotoğraflarına bakıp ne zaman ölecen amın olu diye söyleniyordum ki annem aradı misafir var biraz meyve falan al dedi.
hemen migrosa sürüp en kralından ne bulduysam aldım or*spu evladıyım paraya acımadan en pahalısından seçtim eve doğru yola düştüm. bizim bura eskiden çok laik bir ibölgeydi şimdi hep çarşaflılar var arabayı üstlerine sürüp hunharca kahkaha atıyordum. sonunda eve vardığımda misafirleri daha önce hiç tanımadığım için hafif merakla kapıyı çaldım içeri bir girdim karşımda türbanlı ana kız ve elli yaşlarında kır saçlı doblo sevdalısı bir adam annem akrabalarımız işte diyip tanıştırdı kadının adı kamile kızınin büşra ve adamın izzetmiş önce adamla el sıkışıp karısına dönüp el uzattım ben abdestliyim canım dedi amına kodumun çarşaflısı sonra kızına dönüp p*çliğine elimi uzattım bi an afallasada o da elini uzattı off pamuk gibiydi eli s*kim kalktı çaktırmadan odaya kaçtım. kendi kendime aramda şöyle bir diyalog geçti
- ne yumuşak el amınakoyim!
+ kendine gel olum türbanlı lan o
- iyi işte laiklerini gücünü gösterelim ehehe
+ atam çarpar valla !
kapının sesiyle yerimden fırladım peder gelmiş, muhtemelen 50 yaş üstü chp'li arkadaşları ile bi duble içip öyle gelmiş miss gibi rakı kokuyordu selam verip içeri geçti, pederle izzet amca annemle kamile dalmışlar muhabbete annem arada bir kadının çoraplarından türbanına kadar süzüp amına kodumun ninjası bakışı atıyor babam rakı kokusunu adama vermek için hohlayarak konuşuyor bütün aile laiklik için hunharca mücadele ediyor ki büşra balkona çıktı, bu benim için bir fırsattı hemen arkasından ben de balkona gittim balkon gayet büyüktür bizim 3 tane koltuk var zaten teras bozması balkon anlarsınız artık. neyse büşra nın olduğu koltuğun yanına yanaştım muhabbet etmek için birşeyler söylemeliydim ki ağzımdan ekonomi çok kötü diye çıkıverdi hafif dönüp baygın gözlerle sinirli bir bakış atarap pardon ! dedi. yunanistan diyorum ekonomisi çok kötü dedim. ha evet çok kötü diye yanıt verdi. kendi kendime lan böyle olmaz başka türlü bi muhabbet konusu aç derken, büşra neyse ki türkiye büyüyor dedi. ne büyümesi amına yumruk vurduğumun saksocusu soğan 7 lira dememek için zor tutuyordum kendimi sonra yani bizde de o kadar iyi sayılmaz dedim. olur mu görmüon mu yolları nasıl yabdılar, üçünçü hava alanı varya almanlar projesini çalmaya çalışıo abd de marmaray yog rus turistler ülkeye antalya yı görmeye değil erdoğanı görmeye geliyor falan arka arkaya sayıyorken dudaklarına yapıştım dondu kaldı tepki vermesini bekliyorken hiç bir şey yapmadı bundan cesaret alıp elimi kalcalarına atıp hunharca öpmeye devam ettim karşılık vermeye başlamıştı elimi eteğimin altına sokup kalçalarını okşuyordum zevkten dudaklarını dişliyordu türbanını çıkarıp boynunu öpmeye kalktım oha o kadar ileri gitme diye çıkıştı tamam diyip göğüslerine gömüldüm inanılmaz ter kokuyordu ama herşey laiklik için olum diyip devam ettim artık içerdekiler olmazsa tamamen çıplak kalmaya hazırdık tam boşalmak üzereyken atammmmmm diye inledim birden kendini geriye çekip üstünü toplamaya başladı şaşırdım ne oldu şimdi dedim bana sinirli sinirli camileri ahır yabmadımı!!! dedi. benim s*kim arşa yükselmiş ne diyon sen dedim iiskilipli atıf hocayı asmadımı dedi, bin yıllık tarihimizi silmedimi, müslümanları asmadımı dedi ve yerinden kalktı ve atatürkçü olduğum için sevişmeyi bıraktı.

bıktım artık atatürkçü olduğum için dışlanmak istemiyorum.
7

atatürk'ü neden sevmezler

di gora bave tenim
Eğitimsizlik yüzünden böyle oluyor. Çoçuk dinimi yaşamak istiyorum diyip gidiyor dini tarikatlara ve orda cumhuriyet'e, atatürk'e hep işte ingiliz ajanı, mason, kafir, islam düşmanı diye empoze ediliyor. O saaten sonra sen dünyanın en iyi tarihcisini getir o adama tarih anlat o yine kafir der. Ha birde tarih kitapları ve tarihcilerin anlattıklarını okuyup düşman kesilen var. Adam hep tek düşünceyi savunan kitaplar okumuş ve araştırmış.
1

zihinsel hadım

sophos
İslam kaynaklı iğrenç zihniyetin yok edilmesi, değişmesidir.
Tecavüzlerin sonlanması için çözüm budur, iyi bir eğitimdir. İdam veya hadım çözüm değildir.

Avrupa ülkelerinde ömür boyu (müebbet) hapisin insan haklarına karşı olup olmadığı tartışılırken bizim novo-çomarsk'ta çocuklara tecavüz ediliyor ve idam tartışılıyor...

alexandria troas

sophos
(Yunanca: Αλεξάνδρεια Τρωάς, Aleksandreia Troas)
çanakkale'nin ezine ilçesinin dalyan köyü yakınlarında, truva antik şehrine yaklaşık 15, assos'a ise 60 km mesafede bulunan antik kent.

truva ve assos kadar popüler olmadığı için ziyaretçi sayısı az, doya doya gezebiliyorsunuz.

kent, antik dönemde troas olarak adlandırılan bölgenin içinde yer alır.
eski çağ'da synoikismos olarak bilinen bölgedeki küçük yerleşimlerin halklarının bir araya getirilmesi ile mö 311 yılında büyük iskender'in (ııı. Aleksandros) komutanlarından antigonos monofthalmos (Tek Gözlü Antigonos) tarafından ''antigoneia'' adıyla kurulmuştur.

Mö 301 yılında lisimahos kenti alexandria troas adıyla yeniden kurmuştur.
Antik kent Helenistik dönem'de gelişme ve yükselme eğilimindedir, roma imparatorluğu dönemi ile birlikte kentte en parlak dönem yaşanmıştır.

Romalılar troas'ta verimli topraklara sahip ve nüfusu azalan kentlerde emekli askerler için koloni yerleşimleri kurmuşlardır. Mö 12 yılında imparator augustus döneminde kent ''colonia augusta troas'' ya da ''colonai augusta troadensis'' adıyla bir roma kolonisi haline getirilmiştir.

Ms. 50-51 ve 56-57 yıllarında aziz pavlus'un hristiyanlığın Anadolu ve yunanistan'da tanıtılması için ikinci ve üçüncü misyonerlik gezileri sırasında antik kenti ziyaret ettiği ve antik limandan deniz yolculuğuna çıkarak makedonya'ya gittiği bilinmektedir. İncildeki anlatımlardan aziz pavlus'un üçüncü seyehati sonrası antik kente geldiği ve burada yedi gün kalarak hristiyanlığı halka tanıttığı anlaşılmaktadır.

İmparator hadrianus ile birlikte kentin en parlak dönemi yaşanmıştır.
Bu süreçte kentte önemli imar faaliyetleri yürütülmüştür.
Antik kent ms 267 yılındaki got istilası'ndan ekonomik olarak olumsuz etkilenmiştir.

Alexandria troas'ın adı ms 4. Yüzyılda imparator ı. konstantin'in roma imparatorluğu'nun başkentini taşıması sırasında geçtiğinde kentin hala önemini koruduğunu göstermektedir. Ancak antik limandan yapılan ticaretin eski canlılığında olmaması ve yeni başkent için konstantinopolis'in seçilmesi ile birlikte antik kent önemini yitirmeye başlamıştır.
kentin, Sezar ve Konstantin (ı. constantinus) dönemlerinde Roma İmparatorluğu'nun başkenti olması düşünülmüş ama Alexandria Troas bu büyük onuru İstanbul'a kaptırmış.

Tarihsel açıdan önemli olan hristiyanlık dönemine ilişkin yapı ve kalıntıları az olmasına karşın antik kentin ismine ms 451 yılında kalkedon konsili'nde ''pionius troadensis'' , ms 458 yılında kral leo'ya yazılan bir metinde ''pionius troadis'', ms 787 yılındaki birinci iznik (nicea) konsili'nde ''leontius troados'' olarak rastlanmaktadır.
Antik kentin ne zaman ve neden terk edildiği bugün bilinmemekle birlikte kentin geç antik ve Bizans döneminde varlığını sürdürdüğü düşünülmektedir.
Kentteki arkeolojik araştırmalar 1993 yılında başlamış, günümüzde de devam etmektedir.


kent planı


Kent Caddesi (agora)


lahitler



yazıtlar ve sütunlar




herodes attikus hamamı (kentin günümüze kadar gelebilmiş en iyi yapısı)




nymphaion (anıtsal çeşme)