türküm demek suç oldu diyen milliyetçiler

frantz fanon
türkiye'yi tahlil edemeyen kimselerdir.

(hepimiz gibi) ulus-devlet doktriniyle paklanmışlar, yalan dolana bizden çok inanmışlar ama gel gör ki onu paklayan türk sermayesi de artık o görüşlere eskisi kadar sahip çıkamaz, çıkmaz olmuş. çünkü ekonomik altyapı, o eski pabucu dama atmasa da eskitmiş islamizmle upgrade etmiş. ama anadolu ve mezapotamyanın diğer yerli milletlerine, milliyetlerine karşı fobi ve kin bazı kemalistlerde halâ bakidir. halbuki artık kendisi de devlet ötekisi haline geliyor, yavaş yavaş.

değerli araştırmacı ismail güney yılmaz, 2 yıl önce konuyu şöyle ele almıştı:

popüler bir yalan: "türküm diyemiyoruz!"
Türk milliyetçiliği kısmi alan kaybedişine ve eskisi kadar rahat oyun oynayamamasına ağlıyor. Yoksa kimsenin Türk'üm diyenle bir sorunu yok ve bu ülkede hâlâ Türk olmadığını söyleyebilmek ciddi bir sorun

MHP, CHP, Aydınlık (VP), DSP, BBP gibi sağ parti sözcülerinin son birkaç yıldır dillerine sakız olmuş bir kalıp var: “Artık kendi yurdumuzda Türk'üm demeye korkuyoruz!”… Sanırsınız ki gayr-ı Türk halklar kanlı bir ihtilal yapmışlar da, memlekette Türk olmaya yasak koymuşlar, bu baylar ve hanımefendiler üzerinde de sistematik ve “rövanşist” bir mezalim uyguluyorlar… Hakikaten de tasvir edilen iklim böylesi bir distopya. El insaf!

Evet, burjuva politika, özellikle de bunun milliyetçi sektörü, yalanla şekillendirilip, hamasetle mobilize edilen bir uğraştır fakat artık yalan binde birlik bir sahicilikle de temellendirilmiyor. Sanırım bu tip “yalandan ve biteviye mağduriyet” siyasetini trendleştiren AKP retoriği oldu. Kabataş üzerinden süren muhafazakâr + eklemlenmiş liberal zilliyet de bu durumun en pop örneği olsa gerek.

Arabesk Türk milliyetçiliği ve “Türk”

Arabeski severim ama sağ ya da sol olsun, siyasete yedirilince hiç çekilmiyor. Ülkede başka halklardan insanlar biraz daha rahat bir biçimde “ben Türk değilim” dedikçe; Türk milliyetçilerinin ağlak ve tehditkâr “kendi vatanımızda Türk'ten başka her şey olunabiliyor, Türk milleti buna izin vermez” velvelesi daha bir duyulur hâle geliyor. Burada aslında sorun, “ben Türk'üm” diyememek değil birilerinin “ben Türk değilim” diyebilmesi.

Türk milliyetçiliği kısmi alan kaybedişine ve eskisi kadar rahat oyun oynayamamasına ağlıyor.

Yoksa kimsenin Türk'üm diyenle bir sorunu yok ve bu ülkede hâlâ Türk olmadığını söyleyebilmek ciddi bir sorun. 90 yıllık Cumhuriyet'in tek tipçi asimilasyon politikalarının büyük oranda başarılı olduğu ve gayr-ı Türk etnisitelerden insanların çok ciddi bir ağırlığının kendilerini hâlâ -en azından “bir şekilde”- Türk olarak tanımladığı/tanımlayacağı gâyet net. Ve asıl baskı ve tehdit de bu “Türk'üm” diyenlerin bir kısmından, “Türk değilim” diyenlere geliyor. Psikolojik üstünlüğün “azınlıklar”a geçtiği filan yok, hikâye.

Memlekette bir “Türk sorunu” yaşandığı doğrudur fakat bu faşistlerin dillendirdiği şekilde “Türk'üm demeye 'bana faşist diyecekler' diye çekinmek” gibi bir saçmalıktan kaynaklanmıyor. Zira Türk olana ya da kendini Türk olarak görene “faşist” diyen yok. Tersine “Türk değilim” diyenlere hâkim zihniyetçe hâlen “virüs” gözüyle bakılıyor. Allah'ını seven, mesela Hemşinli derneği HADİG'in facebook sayfasına baksın, orada kendini Türk olarak tanımlayan Hemşinlilerin, “yahu Ermenilerle de bir bağımız var aslında” diyen Hemşinlileri nelerle itham ettiklerini görsün.

Evet, “Türk sorunu” var dedik. Bu sorun birkaç sebepten kaynaklanıyor. Bu problemlerden biri anayasanın herkesi Türk olarak tanımlaması ve onca yıldır insanların Türklüğe zorlanmasından kaynaklanıyor. Bu, Kürt toplumunun ciddi bir kesimini dışta tutarsak büyük ölçüde kabullenilmiş bir kimlik. Ve bu sadece çokça sözü edildiği gibi salt “bir üst/anayasal kimlik” değil, yalan söyleyen Türkçü tarih bombardımanı yüzünden içselleştirilmiş de bir kimlik.

Yani “Türk'üm” diyen ve aslında Laz, Çerkes, Gürcü, Arap, Arnavut olan insanlar, kendi atalarının hakikatten Orta Asya'dan geldiğini de düşünüyorlar. Bir Laz ya da Romeyika anadilli bir Trabzonlu, bir Pomak ya da bir Kürt; örneğin Fetih 1453 filmini, Ertuğrul Gazi dizisini izlerken sanki canlandırılanlar gerçekten de kendi atalarıymış gibi gururlanıyorlar!

Ama beri yandan şöyle de bir sorun da var. Türkiye'de “herkes Türk” ama bir açıdan da “hiç kimse Türk değil”. Çünkü ülkede bir alt kimlik/hakiki ad olarak Türk etnonimiyle kendini tanımlayan bir topluluk neredeyse hiç yok (*). Türk'ün bir alt adı olarak Türkmen/Yörük (Tahtacı, Abdal, Çepni, Avşar) toplumlarını da bir kenara bırakırsak bu böyle. Bir de kendi içinde alt gruplara ayrılan Azerbaycanlılar (“Acem”, Terekeme, Karapapak”) ile yakın dönemde Orta Asya'dan, Kafkasya'dan vs. gelmiş Türkik halklar (Uygur, Balkar, Kumık, Karaçay, Kırgız, Kazak, Tatar, Nogay…) var. Bu toplumları dışta tutarsak eğer Türkiye'de insanlar ya Laz, ya Kürt, ya Arap ya da “Yerli”, “Manav” (**), “Dadaş”, “Harputlu”, “Kıvırcık”, “Aboş”…

Tırnak içinde saydıklarımız Türkçe anadilli ve (kimliğini yitirmemiş) Türkmen/Yörüklerle birlikte “Türkiye'nin asıl Türk dairesi”nden sayılan toplumlar. Bu insanların yanı sıra bir de kendine hiçbir özel/emik isim vermeyen ve yine tek anadili Türkçe olan topluluklar da bulunuyor. Örneğin Orta ve Doğu Karadeniz'de Laz, Çerkes, Gürcü, Hemşinli, Romeyika anadilli Trabzonlu (***) ya da Poşa olmayanlar genel olarak bu klasmandadır. Bu topluluklardan bazı birimlere ise etik olarak, farklı etnik gruplarla bağlantılı (Halt, Horum, Cenik gibi) isimler de verilebiliyor.

Türklükle ilgili sorunlar varsa eğer işte bunların en önemlisi bu “emik ve etik adlandırma problemi”dir. Bu “sorun” ya da “parçalı yapı” da Türkiye'deki geç/çarpık uluslaşmayla, geçmiş dönem feodal sistemiyle, Türk'ün yukarıdan dayatılan, “içeriden kaynaklanmayan” bir kimlik oluşuyla ve Osmanlı döneminde “Etrak”ın (Türkler) bir aşağılama sıfatı olması gibi birbirinden bağımsız pek çok kaynakla açıklanabilir.

Ama faşistlerin “Türk'üm diyememek” ile ilgili sıkıntısı bu değil. Onların sıkıntısı Türk olmayanların neden Türk'üm demediği. Hâlbuki ne güzel Türk diye bir üst kimliğimiz, Türkçe diye bir “anadili”miz var. Adamlar kendileri üzerinden bir üst kimlik uyduruyorlar ve sonra herkesin buna uymasını bekliyorlar, uymayanı da “vatan hâini” diye etiketleyip, kurtların önüne atıyorlar.

Türk'üm diyemez olmuşlar! Hadi oradan! Kürt sorunu bitmiş de Batı'da Türk sorunu başlamış! Bu parlak zekânın önünde hakikatten şapka çıkarılır! Ben Türkçe'nin bir yerde yasaklandığını görmedim. Türkçe anadilli çocuğun dilini konuşmasının yasaklanıp, ona zorla Adigece öğretildiğini filan da hiçbir yerde okumadım henüz! Ya da Kırşehir'de sırf Türk oldukları için köylülere dışkı yedirildiğini duydunuz mu siz?! Vallahi ben duymadım.

Üstelik bu saçmalık yetmezmiş gibi, bir de bu “Türk'üm diyemez olma” yalancı mağduriyeti, “Batı'da her eyleme müdahale ediliyor fakat Doğu'da hiçbir bölücü gövde gösterisine müdahale edilmiyor. PKK orada paralel devlet oldu” safsatasıyla cilalanıyor. Hey maşallah! “Çözüm süreci”nde çocuklar dâhil kaç Kürt sokak gösterilerinde kolluk güçleri tarafından öldürüldü haberiniz yok mu?!

Bu ayıbın ve yalanın milliyetçiler tarafından sürekli tekrarlandığını görebilmek için ara sıra Halk TV'yi, Ulusal Kanal'ı, Bengü Türk'ü izlemek kâfi…

Hatta ve hatta bu kanalları ve sağda solda boy gösteren “milliyetçi entelektüelleri” (buraya bir “random gülüş” gelecek) bir dinlerseniz, iç güvenlik yasasının da “Batı'daki olası Türk isyanını önlemek için” çıkarıldığını öğrenmiş olursunuz!

Fantastik bir “film noir” senaryosu…

Fazla söze gerek yok. Türk olmayı bir gurur vesilesi olarak görenler, “Türk'üm” demeyip, bu “gurur”a ortak olmayanlardan rahatsızlar.

Zaten “Türk'üm” desek de yine kendimizi beğendiremeyecektik ve illa ki bizi sevmemek için bir bahane bulacaklardı (“dönme”, “Kürt”, “Laz”, “Ermeni”, “soysuz”).

Zira onlar için Türk olmayana sadece hizmetkârlık yakışır. Birilerinin Türkleşmeyi de, hizmetçiliği de reddetmesinden dolayı hüzünlüler.

Dipnotlar:

(*) Ünye-Fatsa rekabetiyle ilgili izlediğim bir belgeselde, Gürcü olmayanlar kendilerini Türk olarak tanımlıyorlardı ve Gürcüler tarafından da böyle anılıyorlardı.

(**) Manavların Türk olmadığına dâir bir iddia da var. Manavlar içinde bu teoriyi benimseyen çok az sayıda insan mevcut.

(***) Romeyika (Pontos Rumcası) anadilli Trabzonlular, kendilerine özel bir grup ismi vermiyorlar. Hatta bu insanların bir kısmı Türkçe konuşurken dillerine “Rumca”

adını da vermiyorlar. Bu dili ya “Lazca” (*) diye ya da başka bir isimle anıyorlar. Hatta nece konuştuğunu bilmediğini söyleyenler bile vaki. Bu elbette ki Rumluk'la ilgili algıdan bağımsız olarak açıklanamayacak bir durum.

Dipnot içinde mecburi dipnot: Lazca, tamamen farklı bir Kafkas dilidir. Doğu Karadeniz'de Pazar'la Batum arasında Laz halkı tarafından konuşulur.
7
anne boleyn
Türk'üm demek suç olsa kaç yazar sizler ırkçı, faşist demeye devam ettikçe daha gür sesle bağıracağız "ne mutlu türk'üm diyene" diye. Evet bazı kendini bilmez mağdurcuk etnik azınlıklar türk'üm demeyi faşistlik, ırkçılık olarak görüp bunu böyle dile getiriyor. Bunu inkar edenlerin bunu yapması ise daha da komik oluyor. lakin şöyle bir husus var ki türk'ün yurdunda türk'üm demekten kimse bizi alıkoyamaz. şu anki cumhurbaşkanı olacak zat türk'üm demekten çekiniyor olabilir ama bizler hem onlara hem de türk'üm demek faşistliktir diyen zihniyetlere karşı daha gür sesle haykıracağız. türk'üm demeye ırkçılık faşistlik diyenlere karşı bu yaptığımızdan onur duyacağız.
4