sevgili ile aynı kitabı okuyup üzerine konuşmak

pencere
çok kişi bilmez ama orhan veli'nin güzel öyküleri de vardır. bu öykülerden birinin ismi ''işsizliktir''. orhan veli usta, bir gün sahil kenarında otururken kendi kendisiyle konuşmaya başlar. açtır ve işsizdir. ama anlattığı öykü asla açlığının dramı değildir. bol miktarda sıgarası vardır cebinde, ve manzara çok güzeldir. açlığının ızdırabı elbet vardır içinde ama bunu o kadar da dert etmez. geçenlerde aldığı bir iş teklifinden bahseder öyküde. taşrada açılacak bir petrol kuyusuna personel arıyorlarmış. yüklü miktarda bir maaşla orhan abi'ye de gel çalış demişler. kendisi reddedmiş teklifi. öyküde, şayet teklifi kabul etseydi orada beraber çalışacağı insanlar hakkında fikirler yürütüyor. öyküden çıkardığım hususlardan biri, orhan veli çağında her meslekten insanın şiir hakkında iyi veya kötü, ilerici yahut gerici bir beğenisi var. bugün ben iş yerimde her hangi bir arkadaşımla şiir sohbeti yapsam adım ''gay''e çıkar. yahut olur olmadık yerde olur olmaz şeyler konuşan bir insana. veya en iyimser ihtimalle karşımdaki insanlar aval aval bakıp dinler beni. hayır canım, istemez eksik olsun. iyi ki şu sözlükler var diyorum bazen. kimsenin deli olup olmadığımı umursamaz bir şekilde, sanattam, bilimden, tarihten istediğim kadar bahsedebiliyorum.

karl marks dinler için, ''ruhsuz dünyanın vicdanıdır'' der. din meselesinin insanların bu kadar yaşamında önemli olmaya başladığı bir çağda, gündelik dertlerden çok uhrevi dertleri de olması lazım gelmez mi insanın? peki ben neden eser miktarda o kadar insan tanımıyorum? etrafıma bakıyorum da, herkes bir biçimde aşktan ölüyor. peki neden herkes, şiirden habersiz bu çağda? bir insan bir insanı şiirsiz nasıl sever yahu? kitapsız allaha tapmak gibi bir şey bu.
başlığı görünce düşündüm ki bu çağda kimse doğru dürüst kitap okumuyor ki. bir de sevgilisiyle aynı kitabı okuyup konuşsun. herkesin, sevdiğinin gözünü nasıl oyabileceğiyle ilgili daha önemli dertleri var bu zamanda. bir de insta story mi ne atıyorlar.