rüya

azadi
-Yaşarken sahiden özgür olduğumuz tek bir yer var! Neresi biliyor musunuz? Rüyalarımız !
-Uyanıkken çalışmak zorundasınız. Geçinmek için uğraşan her modern köle gibi... Çalışmak zorunda olmasanız bile su içmek, yemek yemek, hatta nefes almak zorundasınız. Yani hiçbir şey olmasa da uğruna didineceğiniz, bedeniniz için çalışmak zorundasınız. Acıkırsa yemek, susarsa içmek, erekte olmuşsa sevişmek/mastürbasyon yapmak durumundasınız!
-Oysa uyurken, rüya görürken öyle mi? İstediğiniz an yer, tıpkı uyanıkkenki gibi yediğinizin tadını, seviştiğinizin kokusunu duyarsınız. Sakın bana 'ama rüyalar kalıcı olmuyor' gibi saçma sapan bir şey söylemeyin! Zira uyanıkken yaptığınız, hoşunuza giden ne varsa hepsi bitmiyor mu? Ne farkı var rüya görmekten? Oysa rüyalarınızda uyanıkken yapamayacağınız birçok şeyi de yapabilirsiniz! Uçabilirsiniz mesela!
-Umarım ölmek de tıpkı uyumak, rüya görmek gibidir. Böylece uğruna mutsuz olunmuş bir ömre bedel olan yegane şey olur ölüm... Hamlet geldi aklıma, Ne diyordu? 'ölmek, uyumak... belki de rüya görmek?'
-Ne hoş olurdu ^^
pencere
adamın amına koyan ezginin günlüğü şarkısıdır. bir ara dinlerken ağlayarak öleceğim artık diye korkumdan dinlemeyi kendime men etmiştim. bugünlerde artık yaşamak ölmek çok skmde olmadığı için youtubede denk geldim dinliyorum. herkesin en az bir defa bu şarkıyla yanmasını dilerim.
şarkının içinde geçen ''bir tel kopar, ahenk edebiyen kesilir'' muhteşem dizesi ve saptaması yahya kemal beyatlı'ya aittir.

bir kuş uçar, gökyüzünde süzülür
bir çocuk bütün oyunlara yazılır
bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir
"bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir"

yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam, seni hiç unutmam.
tenine değmem, sesini duymam
adını koymam, sana hiç doymam.