puslu kıtalar atlası

harflervekibrit
ihsan oktay anar'ın ilk romanıdır. Beyin yakar, çünkü düşümüzdeki insanların da düşünceleri olabileceğini ve dahası, bizim de gayet tabi birisinin düşü olabileceğimizi ortaya atar. hoşuma giden bir tarafı, kurguyu ne kadar masalsı anlatırsa anlatsın bir bilimsel temele oturtmasıdır. Tıpkı gerçek hayattaki gibi küçücük sebepler ortaya çıkardığı determinizm ile kocaman sonuçlara yol açar. İhsan oktay, işte bu "yol"u çok güzel yazmış bu kitapta. Senelerce bitmiş halde masasının çekmecesinde beklemiş olan bu kitabın o çekmecedeki senelerine yanarım.
Puslu kıtalar'ın ana fikri de hakikatin akılla anlaşılamayacağıdır. O sadece akar ve yaşanır. Uzun ihsan da düşünde oğluna bunu "yaşatmaya" karar verir. Bütün evrenin ibaret olduğu "şu an", bizim zihnimizden başka nerededir ki? ve baştan sona okunması sakıncalı olan bu atlası "düşünüp yazarak" verir ona. Hikaye postmoderndir, paradoksaldır. Oğlu kitabı baştan okursa başına döner.
"Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır."
bu başlıktaki tüm girileri gör