o mahrum beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız

caravaggio
Atilla İlhan'ın Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan için yazdığı şiirin en bilinen dizeleridir.

Ancak Müjgan, eski Türkçe'de kirpik anlamına gelmektedir ve Cumhuriyet gazetesinin yöneticisiyken her bir sayısının biriktirilip değerli kılındığı mahrum Atilla İlhan'da bu anlamda şiiri yazmıştır.

Bizler ise Müjgan'ı bir kadın olarak düşünürüz.
Ne büyük yanlışlıktır...
Anlam ve kavram şaşırtır aksi taktirde ..
the spook
Bir hekim, hikayesini ne güzel anlatmış doğrusu. Sizinle paylaşmak istedim.

Hekimlik mecburi hizmetimi Erzurum'un Tekman İlçesi'nde yaptığımdan söz etmiştim. Hazırlıksız gittiğim için yanıma kasetçalar almamıştım. Hekim arkadaşlardan birinin, çevresinde bir yığın kablonun bulunduğu, ses kalitesi çok iyi olan bir ototeybi vardı. Ses kalitesinin iyi olmasının açıkçası bize fazla bir faydası olmadı. Çünkü kasetçaların sahibi hekim arkadaş, mecburi hizmete kasetlerinin tamamını unutarak –bir kaset hariç. O da teybin içindeydi– gelmişti. Anlayacağınız dinleyecek tek kasetimiz vardı. Sabahtan akşama kadar bıkmadan usanmadan, onu 3-5 kez dinliyorduk: Ahmet Kaya'nın 1987 yılında çıkardığı "Yorgun Demokrat" albümlü kaseti. Kasette/albümde 12 şarkı vardı. "Hani Benim Gençliğim", "Yorgun Demokrat", "Kılıç Balığının Öyküsü" en çok sevdiğim şarkılar oldu. Kılıç Balığının Öyküsü şarkısını dinlediğimde, nedense İranlı yazar Samed Behrengi'nin "Küçük Karabalık Öyküsü" aklıma gelirdi.
Mecburi hizmet bittikten sonra, ihtisas, çoluk çocuk, muayenehanecilik derken, pek çok şeyi ıskaladığım gibi, müziği de ıskaladım. Dinlemesine dinledim ama yetersizdi. En çok da ıskaladığım Ahmet Kaya oldu ne yazı ki! Ahmet Kaya ne zaman gönlümde yeniden yer etmeye başladı? 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği yarışmada, "Yılın En İyi Sanatçı Ödülü" nü aldıktan sonra yaptığı konuşmaya gelen tepkiler üzerine. Eşya fırlatmalar, küfürler, ıslıklar...
Ahmet Kaya, çoğumuzun bildiği gibi bir yıl sonra Paris'te kalp krizinden öldü.
Yeniden yeniden dinlemeye başlamıştım onu. "Mahur Beste " şarkısını ilk ne zaman dinledim, tam hatırlamıyorum ama diğer şarkılardan çok farklıydı. Şarkı sözlerinin ve eğer bir şiirse, şiirin kime ait olduğunu bilmiyordum. Şiirin hikayesini bilmiyordum, şarkının yazılış hikayesini bilmiyordum. Müjgan kim, bilmiyordum. Hangi albümde olduğunu ve albümün piyasaya çıkış tarihini bilmiyordum. Sonra bir şekilde, "Mahur Beste" şarkısının 1993'te piyasaya çıkan Tedirgin adlı albümde yer aldığını öğrendim.
Öğrendiklerim art arda geldi. Şarkı sözleri Atilla İlhan'ın bir şiirinden. Ya hikayesi? Hikayeyi bilenler bilir; bilmeyenler şimdi öğrenecek. Öyle ya, "öğrenmenin yaşı yoktur" dememişler mi bilenler, bilginler.
6 Mayıs 1972'de Deniz'lerin asıldığını radyodan öğrenir Atilla İlhan. Radyonun 3. veya 4. haberidir. Kısa bir süre sonra mahur beste makamında bir şarkı çalınır, söylenir. Atilla İlhan çok duygulanır. Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için vapura biner. Deniz; alçalmış, simsiyah bir gökyüzünün altında bulanık, çalkantılı ve hırçındır. Şiddetli esen bir rüzgârın ardından ilk mısra, Atilla İlhan'ın aklına düşer. Vapurda sessiz bir yer bulur ve yüksek sesle mısrayı tekrar eder. Vapurdan iner. Rıhtımda yürürken, diğer mısralar gelir art arda. Şirin yazılış hikâyesi böyledir.
Şiirden çok etkilenen Ahmet Kaya, bestesini yapar ve eşi Gülten Kaya'dan Atilla İlhan'la bir araya gelme, sohbet etme ortamını yaratmasını ister. Gülten Kaya, Atilla İlhan'ı telefonla arar ve Taksim'de bir kafede buluşmaya karar verirler. Ahmet Kaya elinde kasetle gelir kafeye ve Atilla İlhan'a şiirin bestesini yaptığını söyler. Atilla İlhan, “Ahmet- Gülten Kaya” çiftine şiirin yazılış hikâyesini anlatır. Hikâyeden çok etkilenen “Ahmet- Gülten Kaya çifti”, şarkıda geçen müjganın bir kadın adı değil, eski Türkçe'de kirpik anlamına geldiğini o sırada öğrenirler. Onların da müjganları ıslanmıştır.
Mahur Beste şarkısı, Ahmet Kaya'nın en çok sevilen şarkısı oldu daha sonra. Açıkçası benim de şimdilerde en sevdiğim, hüzünlendiğimde sürekli mırıldandığım şarkı. Bu şarkıyı tek başıma dinlemek isterim. Çünkü bilirim ki, dinlerken benim de müjganlarım ıslanacaktır. Öyle uluorta her yerde ıslanmasını istemem. Hadi ıslandı; neden ıslandığını anlatamam, açıklayamam kimseye. Peki, neden ıslanır: Deniz'lere ıslanır. Yorgun Demokrat şarkısında söylediği gibi, "... yar göğsüne baş koymadan, vurulup gidenler oldu..." gençleri için ıslanır. Ahmet Kaya'ya ıslanır. En çok da Atilla İlhan'a bu mısraları yazdıran ruh haline ıslanır. Bu ruh hali, kimsenin yabancısı olmadığı, tanıdık bir ruh hali. Hemen herkes bu ruh halini yaşamıştır. Bu ruh hali başta olmak üzere, metinde adı geçen herkesin anıları önünde saygıyla eğiliyorum