laik günlük

iron
ilk kez zorbalarla karşılaşmıyorum. bu daha önce de olmuştu. terry eagleton çocukların süperegolarının olmaması yüzünden saf kötü olabileceklerini söylemişti. keşke bunu bir çocukken de bilseydim.
oturduğumuz evin arkasında ufak bir koru vardı. bahçede oynamaktan sıkıldığımda oraya koşar ve şekli, pırıltısı cazibeli taşları toplardım. böceklerin çabasını, güneşin altındaki canlıların yarısını orada görürdüm. uzak evlerdeki yaşları benden daha büyük olan çocuklar sanki bir bubi tuzağına yakalanmışım gibi, sanki yere gerilmiş bir tele takılmışım da alarm çalmış gibi gelir ve beni hırpalarlardı.
onlar için bir önemi yoktu bunun. kendilerinden daha zayıf bir kum torbasıydım. izledikleri filmlerdeki kovboy ya da kungfu üstadı olabilirlerdi. suratımı korurdum.
suratımı korumayı okumayı bilmiyorken öğrendim.

insanlığın yumruğunun izlediği yöntemi öğrenecek kadar yaşlıyım. resmi mühürler, posta düzenekleri, evrakların içine konulan zarfların taşıdığı yükleri tanırım. insanlar birbirlerini yumruklamayı hiç bırakmadılar. faturalara bakıp çocukluğun yüklerini görüyorum. kırtasiye dükkanlarında, kitapçılarda, telefon kabı satan saçı jöleli kaba çocukların dükkanlarında, meydanlarda, havasız yapılan otobüs yolculuklarında aynı zorbaları görüyorum.

kendilerini yatırmış ve hakemi duymadan indiriyorlar yumruklarını. durdurmak ve bu deliliğe son vermek istiyorum. yüzlerce, binlerce insan ringte kendini sıkıştırmış köşeye.

ben bu delilikten muafım.
bu başlıktaki tüm girileri gör