küfür

sasanist
dilde bir ihtiyaç sonucu oluşmuş, kullanması gerekli kelimeler.
şahsen küfürlü konuşmayı sevmem, küfür etmek zorunda kaldığımda yanımda biri varsa kusura bakmayın ama .... veya affedersiniz, bunu söylemek zorundayım, ..... şeklinde kullanırım, fakat küfür ederek konuşanları da hoş karşılarım. nasıl rahat ediyorlarsa öyle yaşasınlar.
ayrıca hemen bir hakaret olarak algılanmaması gereken sözcüklerdir. kimi zaman samimiyet gereği kullanılabilirler.
dr vitus werdegast
tarım toplumun yarattığı mahremin lisanımıza bir hediyesi.

dikkat ettiyseniz, dilimizdeki çok az küfür öztürkçe'dir. ibne, pezevenk, or*spu, fahişe, p*ç gibi küfürlerin tamamı farsça, arapça gibi dillerden gelmiştir. aynı şekilde kızılderili, ashanti ve eskimo dillerinde de bu anlamları taşıyan kelimeler yoktur.

mahrem kavramı, göçebe toplumlarda ve kabilelerde de var ancak sınırları tarım toplumundaki kadar kesin bir şekilde çizilmiş değil. ibn fadlan seyahatnamesinde türklerin kadınlı erkekli çıplak bir biçimde suya girdiklerini ve kimsenin birbirine cinsel açıdan yaklaşma ihtiyacı duymadığını yazmıştır mesela.

ancak tarım toplumuna geçildiğinde, kadın kendi sorumluluğunu taşıyan, erkekle eşit görevleri olan bir varlık olmaktan çıktı. avcı-toplayıcı toplumdaki konumunu kaybetti. elde edilen, gasp edilen bir varlık oldu. ilk kız kaçırma hikayelerinin tarım toplumlarında görülmesi bu yüzden anormal değil.

bir evin kadınını ele geçirmek, o evin reisinin mahremiyetini yerle bir etmek, güçsüzlüğünü ispat etmek demektir. yani anneye, kız kardeşe edilen küfürlerin böyle bir arkaik arka plandan geldiğini düşünüyorum.