küçük albert deneyi

nietzsche
Her şey John Watson'ın, İvan Pavlov'un yaptığı köpek deneyinden esinlenmesiyle başlar. Bu zat, yani Watson “Korku, insanda sonradan edinilen bir refleks mi yoksa doğuştan gelen bir dürtü mü?" sorusuna cevap bulmak maksadıyla bu yola girer. Watson yaptığı araştırmalar ve bulduğu bulgularla yetinmeyerek elle tutulur bir kanıt için deney yapmaya karar verir.
Peki böyle bir deneye uygun denek nasıl bulunur ?
John Watson ve asistanı Rosalie Rayner bu sorunun cevabını John Hopkins Hastanesinde çocuk kreşindeki 8 aylık Albert'ı fark ederek buldular. Albert'ın annesi hastanede süt annelik yapmaktaydı. Geldiği gibi Albert'ı diğer çocukların da bulunduğu kreşe bırakıp işini yapmaya koyulurdu.
Deneye başlamadan önce Watson ve Rayner, Küçük Albert'a bazı duygusal testler yaparlar. Bu testlerin yapılmasındaki amaç, Albert'ın bu uyaranlara karşı bir tepkisi olup olmadığıdır. Albert'a sırasıyla bir beyaz tavşan, bir fare, bir köpek, bir maymun, tüylü ve tüysüz bazı maskeler, pamuk, yün, yanan gazete kâğıtları ve diğer renk uyarıları gösterildi. Albert gösterilen hiçbir uyarana karşı 'korku' tepkisi göstermemiştir.
Ve deney için start verilir...
Albert'e önce bir laboratuar faresi gösterilip fareyle oynanması istenir. Albert fareye herhangi bir korku tepkisi vermez. Aksine fareyi yakalamaya, eline alıp oynamaya başlar. Daha sonra Watson ve Rayner, Albert fareye her dokunduğu an arkasında küçük bir çekiçle duvardaki demir düzeneğe vurmaya başlar. Albert irkilerek ağlamaya başlar. Bir süre sonra tekrar fareyi tutmaya çalışır. Watson ve Rayner her seferinde ses çıkartarak Albert'in korkup ağlamasına sebep olurlar. Albert fareye her dokunmak istediğinde bu tekrarlanır.
Albert artık fareyle yalnız bırakıldığında kaçıp korku tepkisi göstererek ağlamaya başlar.
Deney bir kaç gün tekrar edilir. Albert artık gördüğü tüylü nesnelerden, özellikle de beyaz nesnelerden (deneyde kullanılan fare beyazdı) korkup ağlamaya başlar. Albert kendisine gösterilen pamuk, beyaz tavşan gibi nesnelere de aynı tepkileri göstermeye başlar.
Watson ve asistanı sakallı, tüylü maskeler ve kostümler giyerek Albert'in tepkisini ölçmeye başlarlar. Sonuç mu?
Albert fareye gösterdiği korku tepkisini bütün tüylü objelere genellemiştir.
Watson'ı deneye sürükleyen “Korku, insanda sonradan edinilen bir refleks mi yoksa doğuştan gelen bir dürtü mü?" sorusuna "sonradan edinilen refleks" cevabını bulduğunu söyleyebiliriz. Watson, tüm korkularımızın ve içgüdüsel saydığımız diğer davranışların koşullamalar sonucunda oluşmuş olduğu üzerinde durarak, insanların çevresi tarafından yönlendirilen pasif bir varlık olduğunu öne sürüyordu.
Watson deneyi bitirdiğinde ve Albert hastaneden ayrıldığında hiçbir şey olmamış gibi herkes kendi yoluna gitti. Watson deneyden sonra Albert'ın eskisi gibi bu nesnelere duyarsız tepki vermesi adına hiçbir etkinlikte bulunmamıştır. Albert bu korkularla yaşamaya devam etmiştir.
Etik tartışmaları çoğunda yerini bulan Albert deneyi için annesinden izin alındığı söylenmektedir. Oysa anne hastane görevlisi olduğu için baskı altında olarak kabul ettiği yönünde görüş vardır. Kaldı ki 8 aylık bir çocuğun iradesinden söz edilemeyeceği aşikardır.
Bir çok kaynakta da Albert'ın 7 yaşında hidrosefali'den (beyinde su toplanması)öldüğünü; bazı kaynaklarda ise 50-60 yaşlarına kadar yaşadığı ve ömrünün sonuna kadar tüylü objelere karşı korkuyla yaşadığını söylese de Küçük Albert'e ne olduğunu kesin olarak kimse bilmiyor.
lux
psikolojinin klasik koşullanmada büyük yol kat etmesini sağlasa da etik olmayan bi uygulamadır.
Watson'ın bir sözü vardır. " bana bir düzine sağlıklı çocuk ve onları yetiştirebileceğim kendi özel dünyamı verin, size temin ederim içlerinden gelişigüzel seçeceğim herhangi bir tanesini istediğim konuda uzman yaparım. doktor, avukat, sanatçı, hırsız..."
korkutucu bi adam...