ilkokul aşkını seneler sonra bulmak

kargalı karga paşa
Neyse devam edeyim. Utanç verici olayı zaten vermiş olduğumdan (bkz:okulda altına işemek) geçeceğim. 90'lar da çocuk olanlar bilir sabah programlarının vazgeçilmezi kel ve göbekli bir sihirbazımız vardı. "Erkan Abi!" (bkz:Erkan Obüz) bizim okula her sene gözteri yapmaya gelirdi.Bizim okul(bkz:Kadir Rezan Has İ.Ö.O)

Bizde hep sevdiceğimle giderdik. Koşarak gider ikimize de en önden yer kapardım. Gösterilerine yardımcı olma babında (lol) birilerini sahneye alırdı sevdiceğime iki clark çekeyim diye atılırdım. Şimdilerin rezil ama o zamanların saftirik aşık i.ö.o lusuydum la ben. Neysem...

Bizim o zamanlar cep telefonlarımız yoktu. Klasik ev telefonları verilirdi. Bayramlarda seyranlarda öğretmenden başlanır bütün sınıf aranırdı. Ben önce öğretmenimi sonra sevdiceğimi arardım. Derkeeen yıllar geçti. Artık 6. Sınıfa başlıyorduk ki acı bir haberle dünyam sarsıldı. Sevdiceğim ayrılmıştı bizim okuldan.

Haberi sindiremedim. Dünyaya küsmüştüm. Artık kantin sıralarına atılmak, mino sakızları almak istemiyordum. Su fışkırtan yüzük ilgimi çekmiyordu. Zaten pokemon tasoları yavaş yavaş yerini beyblade'e bırakmış futbolcu kartları kendini futmon kartlarına bırakmıştı. Ama son kozumu oynamamıştım. Telefon! Hemen koşarak evdeki telefon kartlarından çarptım bi tane. Yeni yeni geçilmişti kartlara jetondan. Gittim ankesörlüye bastım tuşlara. Telefon açıldı. Ama numara artık başkasınındı... (bkz:Kurşun yedim sol yanımdan)

Aradan yıllar geçti. Hani insanın çocukluk aşkı çocukluktur ama hep merak edersin ya bende ettim. Artık facebook falan popilerleşiyordu. Adını mıh gibi aklımda tutuyordum. (bkz:Atilla Ilhan) Nasıl unuturdum!? Sınıf listesinde bile benim adım sevdiceğimin adından sonra gelirdi. (bkz:Ceyhun Yılmaz - Sevdiğim İkinci kadınsın sen) Bir kaç kişiye olabilir mi diye mesaj attım geri dönüş olmadı ama çabalarıma ara vermedim. 2 hafta öncesine kadar.


2 hafta kadar önce tekrar merak ile facebook'un arama motorunda arattım. Bir profil gözüme takıldı. Sevdiceğim beşiktaşlıydı. Ablasının adını hatırlıyordum falan. Her şey doğru tutuyordu. Zihnimde yalçın abinin yaşlandırma teknigini de uyguladım ve mesaj yazdım. İşte falan falan okulda okudunuz mu hiç? Biz sizinle aynı adı soyadı taşıyan bir arkadaşımızı arıyoruz buluşacağız falan (bkz:yersen) yolladım. O öyle gitti. Aradan 3 gün geçti. Mühim bir toplantım için yatağımdan kalktım. Telefon "çınn" diye çaldı. Bir mesaj geldi. Açtım. Mesaj aynen şöyle bişeydi "Aaaa kargacım nasılsın beni unutmamışsın nasıl buldun falan fisman"

Hemen profiline stalk attım. Hayır evlenmemişti. Ama Tabi ki hayatında bir erkek var hatunun. Maşallah upuzun bir biy endam güzellik olmamasına şaşardım. İşte mesajlaşıyoruz nasılsın görüşmeyeli falan neler yaptın yapıyorsun. İşte falanca yerde okudum filanca yerde çalışıyorum dedi. Bana sordu sen neler yapıyorsun diye. Bende dedim "kendime ait bir ticari organizasyonum var ayrıca freelance proje bazlı olarak Ataşehir tarafında bir sanat atölyesinde çalışıyorum." "ataşehirin neresinde?" dedi bende "falan mekanı biliyor musun?" dedim evet dedi. "Onun yan binasında. Sokağa girince köşede!" dedim.. Demez olaydım..

"Bi dakika. Hani şu dışı simsiyah olan falan fisman yer mi?" dedi.
"Evet işte orası!" dedim.
"Ben üç senedir yan binasında oturuyorum.." dedi...

Arkadaşlar ben bu galeride 2 sene bir fiil full time çalıştım. 2014 yılından beri...

"Her gün önünden geçiyorum.." diye ekledi... Akşam kısada olsa görüşmek için uğrayabileceğini belirterek konuyu "aa şaka yapıyosun! Kadere bak" ekseriyetinde cümlelerle kapadık.

İşten çıkış saatini söylemişti. Lokasyon itibariyle trafiği de hesaba katarak 1 saat sürerdi gelmesi. Bende beklerken bizim tam köşedeki erik ağacının iri eriklerini gözüme kestirdim. Başladım ağacın dallarını eğe eğe erik toplamaya. (bkz:cocukluk aşkını bulmak çocuklastırır) erikleri topluyorum elime doldukça göt cebine dolduruyorum. Tam ağaçtan indim. Bir dal gördüm ki aman yarabbi! Salkım salkım erik. Parmak ucuna kalkarak dalı eğdim yine el avuç göt cebi üçlemesiyle çalışıyorum. Ulan pezo gözün doysa ya...

Birden köşeden dönmesiyle yüzyüze geldik. Meğer biraz erken çıkmış. Arkadaşlar ben o an o ağaç bana kaçsın falan diye diledim. Yeminle tepemden kaynar sular döküldü. "Yok artık! Tuh yakalandık!" diye pişkinliğe vurdum. Elimdeki erikleri uzattım "yer misin?" diye. Sonra kibarca teşekkur edip reddedince tansiyonumun düştüğünü daha doğrusu ne yaptığımı bilemez olduğumdan eriklerin 4 5 tanesini ağzıma tıkıştırıp haşır huşur çekirdek mekirdek demeden ekmeksiz götürdüm. Bi yandan da pişkinlik devam ediyor derdimi anlatmaya çabalıyorum. İsmail abi gibi "Erik çoookkkgg güzel erik!" falan diye. Göt cebimdekileri de yemeye başladım gaza gelip. Kız şaşkın, ataşehir suskuun... Ben perişaaann....

Velhasıl naif hanımefendi beni hic bozmaya yeltenmedi. Şimdi galeride bulunduğum vakitlerde geçerken önunden selamlaşırız. Ellerimle kahve hazırladım ikram ettim bile hemde.. Bu da böyle bir anımdır..

(bkz:o hikayedeki mal benim)
bu başlıktaki tüm girileri gör