hasan sabbah

crnayakutska
''Ölmek, öldürmekten daha önemlidir. Kendimizi savunmak için öldürüyor, ama insanları ikna etmek, kazanmak için ölüyoruz. İnsan kazanmak bir amaç kendini savunmak ise sadece bir araçtır'' diyen şahsiyet
olimposvarisi
tüm dünyaya dehşet saçmış, tarihin en büyük intikamını almıştır. ilk zamanlar üstün bilgisi ile ömer hayyamın ilgisini çekmiş ve ardından saraya girmiştir. sürgüne uğrayınca bazı eğitimler almış ve kendi tarikatını oluşturmaya başlamıştır. en sonunda ise tüm müritlerini toplayabilmek için en kalabalık ordunun dahi tek sıra geçebileceği dar boğazların uzandığı Alamut kalesini almıştır. orayı inanılmaz bir askeri kale olarak geliştirmiştir.



ardından çok ses getiren cinayetlerini işlemeye başlamıştır. aralarında nizamülmülk ve hatta haçlılardan komutanlar dahi vardır. kısa sürede dünyada en çok korkulan insan olmuştur.



hatta öyle ki assassin kelimesi hasan sabbahdan gelmedir.



hasan sabbahın müritlerine uyuşturucu kullandıklarını ifade ederek kötülemek üzere haşşaşin denirdi. ortadoğuda ki haçlılar kanalıyla batı diline geçerek assassin olmuş ve katil, kiralık katil anlamını kazanmıştır.



hasan sabbahın nasıl kurnaz ve keskin bir zekaya sahip olduğunu rahmetli tuncel kurtizin anlattığı bir hikayeden dinleyelim;

[https://www.youtube.com/watch?v=S3IgFnA9V4g ~ hasan sabbahın mesajı]
vincent vega
haşhaşilerin lideri. ömer hayyamla yaptığı sohbette ''insanları nasıl kendi safıma çekebilirim?'' sorusuna ömer hayyam '' bu insanlar bir cennet için yaşıyor. onlara ancak bir cennet vaad ettiğinde peşinden sürükleyebilirsin'' tavsiyesi ile beraber ünlü alamut kalesini almış, ve arka bahçesine açılan yollara haşhaş tütsüleri yakmıştır. haşaşın etkisiyle kendisinden geçenler bahçeye girdiklerinde gördükleri birbirinden güzel cariyeler, şarap ve bal akan çeşmeler ile kendisini cennette sanırmış. ve o cenneti bir daha görebilmek için hasan sabbahın emrinde canını verebilecek fedailere dönüşmüşlerdir.
zaitsev
Bilmem kac milyonluk dünya tarihinden en zeki insanlar siralamasinda ilk 3'e girebilecek bir adam.

Kalesi olan alamut ve yöntemleri ile ilgili haddinden fazla yalanlar uydurulan birisi. Fedailerini 'haşhaş' adı verilen uyuşturucu ile ölüme yolladiği ve alamut kalesinde bu haşhaşları ürettiği yalanlari ile taninir. Fakat 2012 yilinda yapilan kazilarda ne şarap bahçelerine ne de haşhaş tarlasi kalintilarina rastlanmistir.
okt art
Adamlarına haşhaş verip onları özel olarak tasarladığı kalesine yollar, kalesinde ise; bakire huriler, özenle seçilmiş bitkiler, yiyecek ve içeceklerle tam bir cennet ortamı oluşturmuştur. Uyuşturucunun da etkisiyle haşhaşi (Hasan Sabbah askerlerine verilen ad) kendini cennette hissedermiş. Uyuşturucunun etkisi bitmeden kaleden çıkarılır, kendine gelen haşhaşi cennette hurilerden duyduğu "eğer hasan sabbah uğrunda ölürsen burada sonsuza kadar yaşayabilirsin" vaadini diğer haşhaşilere anlatır böylece tüm haşhaşiler Hasan Sabbah uğruna ölecek hale gelir.
lavitagiallorosso
(bkz:semerkand)30 yıl boyunca alamut kalesinde yaşadığı söylenilir. kaleden hiç dışarı çıkmamış hatta iki odasını kullanmış sadece. nizamülmülk ve ömer hayyamla aynı dönemde yaşamış. ömer hayyamın ruabiyatlarını yazdığı eşsiz kitabı alamutdaki kütüphanesine getirtmiş moğolların alamutu fethi sırasında kütüphaneyle birlikte kitapda yanmış deniliyo
Valar dohaeris
Hasan Sabbah, İslam Dininin İsmaililik mezhebi inancına dayalı olarak oluşturduğu Haşhaşiler tarikatı ile tanınmış, Orta Çağın en ilginç liderlerinden birisidir. Hasan Sabbah, otoriter bir lider olmasının yanı sıra, dini bilgisi ile hem farklı, hem de derinlikli bir karaktere sahip olmuştur. Sabbahı tarih sahnesinde farklı yapan etkenler ise, yetiştirdiği amansız suikastçileri ve 34 yıl boyunca hiç dışına çıkmadan yaşamını sürdürdüğü ünlü Alamut Kalesidir.

Hasan Sabbah, “On iki İmam Şiiliği” inancının kalesi olarak lanse edilen Kumm şehrinde doğmuştur. Doğum tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, 11. yüz yılın ortalarında dünyaya geldiği anlatılmaktadır. Rey şehrinde de din eğitimini almıştır. Kufeden gelen babasının On İki İmam inancına gönül verdiği ve anlatılanlara göre Yemen kökenli olduğu söylenmektedir. Bir başka rivayette ise, pek inandırıcı olmamakla birlikte, kadim Himyer soyundan geldiği belirtilmektedir. Anlatılan bir hikayeye göre, Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk, aynı zamanda eğitim görmüş okul arkadaşlarıdırlar. Kendi aralarındaki dayanışma ve verdikleri sözlere göre, içlerinden herhangi birisi çok başarılı olursa, diğerlerine yardımcı olacaktır. Nizamülmülk devlet kademelerinde tepelere çıktıktan sonra, bu sözü yerine getirmiştir. Ömer Hayyam, kendine emeklilik maaşı bağlanarak serbest ve rahat bir hayatı istemiştir. Ancak Hasan Sabbah, saray içinde çok daha yüksek bir makama gelmek istemiştir. Ardından yaşanan süreçte, vezirlik mevkisine gelmeyi arzulayan Hasan için, ayağını kaydırmak adına, vezir tarafından şerefine laf getirici söylentiler çıkarılmıştır. Bunun üzerine Hasan Sabbah, Mısıra yerleşmiştir. Ancak, anlatılan bu hikaye, efsane olmaktan öteye geçememiştir. Çünkü Nizamülmülk ile Hasan ve Hayyam arasında, yaklaşık 30 yıllık bir fark bulunmaktadır. Hikayenin gerçeklik payı, yok denecek kadar azdır.

Hasan Sabbahın Rey şehrinden ayrılıp Mısıra ulaşması; İsfahan, Azerbaycan, Silvan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin kıyılarından geçtiği seyahat üzerinden anlatılmaktadır. Yaklaşık 3 sene boyunca Mısırda kalan Sabbah, daha sonra ise Kuzey Afrikaya sürülmüştür. Buradan da Suriye'ye gitmiştir. 10 Haziran 1081 tarihinde İsfahan'a tekrar ulaşmış Hasan Sabbah, dokuz yıl süresince hizmet için İranı dolaşmıştır. Hasan Sabbah, İran'ın kuzey taraflarında yer alan Deylem bölgesi ile oldukça fazla ilgilenmiştir. Çünkü bu bölge, İslam Dinini kılıç zoru ile kabul etmemiş, sahip olduğu toprakları çok zor fethedilen, savaşçı insanlara sahip ve köklü geleneklerini sürdürebilen yerli halkın kontrolü altındaydı. Hasan Sabbah, aradan geçen bir süre sonra, dikkatini çeken Deylem bölgesinde faaliyetlerde bulunabilmek adına Kazvin'e göçmüştür. Yerleştiği bölgede, yerli halkın arasından çok sayıda mürit bulan Hasan Sabbah, Elbruz Dağları'nda bulunan Alamut Kalesi'ne uzun süreli yerleşmeye karar vermiştir.

Alamut Kalesi, çok geniş bir vadiyi gören, üstün ve egemen konumdaki büyük bir kayalık alan üzerine yapılmıştı. Yüksekliği iki bin metreyi bulan Alamut Kalesi, oldukça sert, sarp ve dolambaçlı bir yola sahipti. Bu özelliği ile de erişilmesi ve ulaşılması çok zor bir yapıyı andırmaktaydı. Kale ile ilgili ilginç rivayetlerden biri ise, Deylem hükümdarlarından biri için bu kalenin inşa edilmesiydi. Rivayete göre, kalenin inşa edilmesinden önce kral, kartalını havaya bıraktı. Kartal, kalenin olduğu kayalıkta durdu. Bu nedenle de kale, bu noktaya yapıldı. İsmi ise, “kartalın öğretisi” anlamını taşıyan “Aluh Amut” adından gelmekteydi. Sabbah kaleye vardığında, Alevi Mehdi isimli hükümdar, kalenin hakimiydi. Halkı kendi tarafına çekmeyi başaran Hasan Sabbah, kaleyi almak için çalışmalara başladı. 4 Eylül 1090 tarihine, gizli bir çalışmayla kale ele geçirildi. Kaleye hükmeden Alevi Mehdi, kaleyi terk etmek zorunda kaldı. Bir kısım İranlı tarihçilere göre Sabbah, Mehdiye büyük bir meblağ değerinde altın vermiştir. Ancak bu noktada önemli olan, Sabbahın bu tarihten itibaren Haşhaşin tarikatını kurmuş olmasıdır.

Hasan Sabbahın, Alamut Kalesine yerleştiğinden itibaren toplam 34 sene boyunca kaleden neredeyse hiç çıkmadığı, hatta kale içindeki odasını bile çok az terk ettiği rivayet edilmektedir. Alamut Kalesini aldıktan sonra, Büyük Selçuklu Devleti ve Abbasilere karşı planlar yapan Sabbah, yetiştirdiği suikastçiler ile, sadece kendi döneminde neredeyse 50'ye yakın suikast gerçekleştirmiştir. Bu suikastlerin en önemli olarak anlatılanı ve bazı kaynaklara göre de ilk olanı, Nizamülmülk'ün öldürülmesi olayıdır. Diğer suikastler ise, Büyük Selçuklu Devletinin üst kademedeki yöneticileri ve Abbasilerin önemli din adamlarına yönelik olarak gerçekleştirilen suikastlerdir. Nizamülmülk'ün öldürülmesinin ardından, Melikşah'ın da ölümü üzerine Sencer, Berkyaruk ve Muhammed Tapar arasında yaşanan taht kavgaları nedeniyle Büyük Selçuklu Devleti çöküşün içine girmiş gerilemeye başlamıştır. Hasan Sabbah, yaşanan bu olumsuzlukları kendi lehine çevirmiş ve döneminde başka kalelerin de alınmasını sağlamıştır. 1124 yılının Mayıs ayında hastalanarak yatağa düşen Hasan Sabbah, öleceğini hesap ederek kendinden sonra kuvvetlerini yönetmesi için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummidi halefi olarak seçti. Ebu Ali'yi de misyonerlik faaliyetlerinin başına geçirdi. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı ve Kiya Ebu Cafer'i de yanına alarak, halefi konusundaki buyruğunu verdi. 23 Mayıs 1124 tarihinde ise, hayata veda etti.

Hasan Sabbahın ölümü, bilgili liderliğinin de doğal olarak sonuydu. Sabbah keskin zekalı, becerikli, aritmetik düşünebilen bir lider olmasının yanı sıra astronomi ve büyü gibi alanlarda da yetkin olarak bilinirdi. Aynı zamanda yazar olan Sabbah, ömrü boyunca hiçbir zaman imam olduğunu iddia etmediği gibi, yalnızca bir imam temsilcisi olduğunu belirtmiştir.