ekrem imamoğlu solun ikinci yetmez ama eveti mi

pencere
konuyu aslında çok sevdiğim yazar ayşe hür ortaya attı ilk olarak. ayşe hanım attığı twitte konuyu kendisine hiç yakıştıramadığım sığlık ve biçimde ele alarak yaptı bunu.

'' 'solcu arkadaşlar 'imamoğlu'nun çizgisini biliyoruz, yıldırım'a karşı kerhen destekliyoruz, çünkü artık devrime inanmıyoruz, parlamenter sistemden başka yol görmüyoruz, belediye başkanlığını chp'nin kazanmasını düzen değişikliği sanıyoruz, yetmez ama evet' desinler sesimi keserim''

kanaatimce tüm demokrasi güçlerinin tartışması gereken bir mesele olsa da bu konu, ayşe hanım olaya genel toptancı zihniyetten yaklaşmış. dün gazete duvar'da hdp'li siyasetçi ahmet saymadi konuyu çok güzel şekilde özetlemiş. yazının başlığı da ahmet beyin yazısından alıntıdır. ben de ahmet beyden aldığım ufukla konu hakkında bir kaç kelam etmek isterim.

bir kere imamoğlu'nun, solun yetmez ama evet'i olduğu mevzusuna kesin bir dille hayır diyorum. ekrem beyi burada daha önce defalarca övmüşlüğüm vardır. lakin gün sonunda imamoğlu'da kapitalizme makyaj için öne sürülen bir liderden başka bir şey değildir. erdoğan'da ilk zamanlarda aynı ölçüdeydi. üslübu tabii ki o günlerden beri çok farklıydı. fakat siyasette ve özellikle dış politikada çözüme dayalı rasyonel politikalar geliştirdiği hafızamdadır. 2002-2013 yılları arasında bu ülke demokrasisi hiç olmadığı kadar nefes almıştır. ne dediğimi biliyorum, fakat uzun bir dönem ''işkenceye sıfır tolerans'' politikası gerçekten de bu iktidar döneminde uygulanmıştır. gerçi, rahip santaro, hrant dink ve zirve yayınevi katliamları da bu dönemdedir. 2005 yılında cemaatin desteğiyle yasalaşan ucube terörle mücadele yasası da. taa o zamanlardan sesimin yettiği yerde gün gelecek bu yasa grev yapan işçilere uygulanacak diye haykırıyordum. havalanı işçileri direnişinde uygulandı da. sonradan fetö'ye karşı da kullanıldı. tamam fetö'ye ve diğer terör örgütlerine tabii ki uygulansın. fakat işte yasanın garabeti, kim terorist kim değil üzerine bir ayrım yapamayacak yanından gelmektedir.

imamoğlu artık türkiye burjuvazisinin önlenemeyecek lideridir. kendisinin döneminde de makyaj bir kaç demokrasi adımı atılacaktır. bugünkü kendisine desteğim, faşist olanla olmayan arasında kalıp, faşist olmayana güç vermek üzerinedir. sonrasında emekçilerin onla da göreceği kalıcı bir hesabı olacaktır.

girimi sykp eski genel başkanı tuncay yılmaz'ın bir yazısından alıntıyla bitirmek istiyorum.

'' ''31 mart ve yenilenecek istanbul seçimleri dolayısıyla yaptığımız bu tartışmayı kendi kavramlar seti üzerinden yapacak olursak; (…) faşist akp-mhp bloku'nu geriletmek için batıda chp adaylarını destekleme taktiğini "chp'ye yamanmak" olarak tanımlayanlar dahil herkes 1 nisan sabahı ve sonrasında kitle hareketinde ortaya çıkan yükselişten moral almış, faşizme karşı mücadele umudu büyümüştür. hem "seçimlerle olmaz" deyip bu taktiği küçümseyen, hem de sonuçtan kendine pay çıkaran ama ders çıkarmayan "politik zavallılaşma" ayrı bir değerlendirmeyi hak ediyor. gücümüz ve örgütlülüğümüz olsaydı ve aktüel bir faşizm tehdidiyle yüz yüze olmasaydık imamoğlu gibi bir düzen içi seçeneğe mahkum kalmadan, seçimlere yönelik yapılan darbeye izin vermeden ve hatta bu kadar maniple edilmiş seçimlere dahi izin vermeden halk meclislerinin iktidarını ilan ederdik.(..) bir yandan faşizmi istemeyen düzen içi güçlerle birlikte anti-faşist mücadele vereceğiz, aynı zamanda ve bu mücadelenin içerisinde kitlelere gerçek kurtuluşun ancak demokratik ve sosyal bir cumhuriyette, sosyalizmde olduğunu anlatacağız. yani kimi burjuva siyasetlerle faşizme karşı aynı tarafta kalsak da, o taraf içerisinde de başka bir hegemonya mücadelesi devam ediyor olacak. formüle edecek olursak, binali'ye (faşizmi kurumsallaştırmak isteyenlere) karşı imamoğlu'nu, imamoğlu'na (kapitalizmi kalıcılaştırmak isteyenlere) karşı sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz eşit ve özgür bir dünyayı, yani sosyalizmi savunacağız.''