şeyh said ayaklanması

frantz fanon
Şeyh Said ayaklanması, Ağustos 1924'te Kürt subaylar, aşiret reisleri ve din adamlarının örgütlülüğü sonucunda başlayan ayaklanma. Ayaklanma 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti ordusu tarafından bastırılmıştır.

1923 yılında, Cibran aşiretinden olan Albay Halit Bey ile Bitlis emirlerinin soyundan gelen Yusuf Ziya Bey; özellikle Hamidiye Alayları'ndan yetişmiş subayların yanı sıra çeşitli aşiret reisleri ve şeyhlere de yönelen bir örgütlenme çalışması başlattılar. Yusuf Ziya Bey'in, 1923'teki İkinci Meclis seçim kampanyalarından yararlanarak temas kurduğu kişiler arasında, özellikle Diyarbakır'ın kuzeydoğusundaki Zazalar arasında çok etkili olan Şeyh Said de vardı. Azadi adını alan gizli örgüt ilk kongresini 1924'te toplamayı başardı. Konge'de bütün Türkiye Kürdistanı ölçeğinde genel bir ayaklanmanın çıkarılmasına ve bunu için yabancı güçlerle ilişki kurulmasına karar verildi. Trabzon'daki İngiliz konsolosu ve Irak'taki Kürtler aracılığıyla yapılan başvurulardan bir sonuç alınamadı; Şeyh Said'in ısrarıyla Gürcistan'a gönderilen elçiye ise Bolşevikler, ancak ayaklanmanın bastırılması sırasında Türklere yardım etmeyecekleri vaadini verebileceklerini bildirdiler. Mart 1924'te halifeliğin kaldırılması Azadi'nin propagandasında dinsel unsurlardan giderek artan ölçüde yararlanması sonucunu doğurdu.

Ağustos 1924'te, Nasturi Ayaklanması'nı bastırmak üzere gönderilen alaydaki Kürt subaylar; Yusuf Ziya Bey'in yazdığı şifreli telgrafı yanlış anlayıp ayaklanma çağrısı sandılar. Böylece genel ayaklanma tasarısı ciddi sarsıntılar geçirdi çünkü Kürt subaylar askerlerle birlikte dağa çıkmışlardı ve Hakkari yöresindeki Kürt aşiretlerini isyana teşvik edemeyince yanıldıklarını anlayıp Irak'a kaçmışlardı. Kaçanların barakalarında yapılan aramalar askeri otoritelerin Azadi'den haberdar olmaları ve Yusuf Ziya ile Albay Halit Bey de dahil, önder kadroların önemli bir bölümünü tutuklamaları sonucunu verdi. Sözkonusu operasyonların sonucunda önder kadro içerisinde, tanıklığına başvurulan, ancak tanıklığının yazılı olarak iletilmesi yeterli bulunan Şeyh Said yalnız kalmıştı.

Şeyh Said, 1924 kışı başında Hımıs'tan ayrılarak, Çebekçur, Palu, Lice ve Hani yörelerini kapsayan uzun bir geziye çıktı. Gezisi sırasında maiyetindeki yasadışı adamlarından birini tutuklamak isteyen bir jandarma mangasıyla karşılaşan Şeyh Said, ayaklanmayı erken başlatmak zorunda kaldı. 10 Şubat'ta Lice yolu üzerindeki bir posta arabasına el konuldu; 4 Şubat'ta Darhini ele geçirilerek bağımsız Kürdistan'ın başkenti ilan edildi. Birkaç bini geçmeyen asiler kendi üzerlerine gönderilen bir piyade bölüğünü yendikten sonra Diyarbakır üzerine doğru hareket ettiler.

Bu sırada, Şeyh Said'in isyan bayrağını açtığını haber alan diğer aşiretler değişik yörelerde yeni cepheler açıyor, Murat Çayı vadisindeki ayaklanma genel bir nitelik kazanıyordu. Çemişgezek ve Pötürge gibi yörelerde kendiliğinden ayaklanmalar patlak verdi. Cebekçur, Maden, Siverek, Ergani gibi kasabalar ciddi bir direnişle karşılaşılmadan ele geçirildiler. Şeyh Said'in oğlu Şeyh Ali Rıza'nın kumandasındaki aşiretler Muş ve özellikle Azadi önderlerinin tutuklu olduğu Bitlis'i almak için doğuya doğru hareket ettiler. Bu gelişmeyi haber alan vilayet yetkilileri Cibranlı Halil'le Yusuf ziya Beyleri hücrelerinde öldürttüler. Bunun üzerine ayaklanmanın kuzeydoğuya doğru geliştirilmesine karar verildi. Ancak ayaklanma, bütün kitleselliğine rağmen genel değildi. Varto'nun alınması sırasında 120 kişilik bir jandarma birliği ayaklanmaya destek sağlasa da Xormek ve Lolan aşiretlerinin direnmelerinden ötürü, diğer kasabalara kıyasla uzun sürdü. Ayaklanmanın örgütlenmesindeki yetersizlik, Elazığ'ın ele geçirilmesinde ortaya çıktı. Vali ve diğer sivil yetkililerin kaçtığı Elazığ, hükümet birliklerinin ciddi bir direnişiyle karşılaşılmaksızın 24-25 Mart'ta ele geçirilmişti. Ancak aşiret birliklerine önderlik eden Şeyh Şerif, bütün çabalarına karşın şehrin yağmalanmasını engelleyememiş ve askerlerin ana gövdesi Malatya yönüne doğru şehirden ayrıldıktan sonra, bu kez eşrafın örgütlediği milisler aşiret ordularından kalanları şehirden püskürtmüşlerdi.

Ayaklanmanın kısmi niteliği, aslı hedef olarak değerlendirilen Diyarbakır'ın kuşatılması sırasında kanıtlandı. Kuşatma sırasında Diyarbakır ovasında yaşayan yerleşik köylüler ayaklanmaya katılmadığı gibi, bütün çabalarını aşiretleri örgütleme doğrultusunda yoğunlaştırmış olan Azadi şeyhleri onları ayaklanmaya katmak için ciddi bir çalışma yapmadılar. Kenti kuşatan aşiret birlikleri Elazığ'da olduğu gibi Diyarbakır'da da kentlilerin aktif desteğinden yararlanamadılar. Kemalist hükümet, Fransızlarla varılan özel anlaşma sonucu kısmen Fransız mandası altındaki Suriye topraklarından geçen Bağdat demiryolu aracılığıyla bölgeye asker taşımaya başladı. 14 Nisan'da yakalanan Şeyh Said ve 47 arkadaşı Haziran'da yargılanarak Eylül'de asılarak idam edildiler.

kaynak: wikisosyalizm
bu başlıktaki tüm girileri gör