bittiğinde ağladığınız kitaplar

elfida
siminya'nın "kız kısmı" diye bir kitabı vardı. normalde o tarz kitaplar okumam ama bir arkadaşım verdi "al, oku." diye aldım, okudum biraz. bir bölümde şöyle bir hikaye var; o dönemler mamak'ta sağcılar, solcuları pek bir sevmezmiş. solcu partilere oy verenlerin kapıları işaretlenirmiş falan filan. bildiğimiz şeyler bunlar. siminya kızımızın abisi, kuzenleri falan sağcı partilerde cirit atmaya başlamış, o da bu duruma çok özeniyormuş ta ki nihatla tanışıncaya kadar. nihat'ı tanıyınca "yemişim sağını, solunu, önünü arkansını, sobesini. Siz bütün oyunların ebesi olun, sevenlere müsaade." demiş ve kendisinden farklı düşünen, ona isyan edişini ve en çok da onu sevişini sevdiği bu adama aşık olmuş. çok temiz adamların cibilliyetine tükürdükleri, çok namuslu kadınların ondan kendilerini korudukları, herkesin gözünde tekinsizleşen nihat'a. bir gün mahallelerindeki kirli kanalın üzerindeki köprüde karşılaşmışlar siminya ve nihat. sessizliği sinsiliğine, yere bakarak yürüşü de yürek yakmasına verilmiş nihat; ilk defa başını kaldırıp bakmış siminya'ya öyle ela ela. ayva bahçelerinde buluşmuşlar. en sevdiği meyvenin ayva olduğunu söyleyince gülmüşler ona. Oysa ki bilmezlermiş, onun sevgilisinin göğsü ayva kokarmış. Sonra günlerden bir gün gitmiş nihat. gitmeden önce bir şiir kitabı bırakmış siminya'ya, şiirlerde buluşmuşlar. çok güvenilir adamlar "gitsin" demişler. çok beklemiş siminya, çok... günler boyu, önünde küpeçiçeği saksıları dizili pencerelerinden ayrılmamış ve hep aynı iki yaprağın arasından, aynı sokağın aynı köşesine bakmış. gittiği karanlıktan dönmesini beklemiş uzun süre o tehlikeli adamın. çok beklemiş siminya... sokak lambasının kaçta yanıp kaçta söndüğünü bildiği kadar yüzündeki ışığın ne kadar söndüğünü bilmez olmuş. çok beklemiş...
"su kanalında bir beden, öleli on gün olmuş ya da öldürüleli... ikindi vakti bulundu. Ölenin düzen bozanlardan olduğunu anlayana kadar sık sık "düzen çok bozuldu" diyen adamlar göründü, kayboldu. gerçeği öğrenince de "su testisi su yolunda" dediler, üstlerine düşen görevi bırakıp gittiler.
başkaları için medeniyet benim için geride kalmışlık demek olan o köprünün altında yatan irli bakışlı adam; ölmüş olman beklemeyi bırakacağım anlamına hiç gelmedi. ben seni beklemeye hep sadık kaldım. hep esir kaldım. hatıranı sakladım, günahlarını sevdim. saçlarımı hiç kesmedim, ara sıra ördüm. seni çok özledim."
nihat'ı daha derin anlattığı bir kitap daha yazmış siminya "annem, tanrı ve sen" okumak isteyene...
bu başlıktaki tüm girileri gör