dünyayı bir oyun simülatörü olarak görüyor olmak

yassikoheninoglu
İzlediğim bir bilim kurgu filminden sonra bu düşünceye kapıldım. (bu görüşe inananlarda var,zaten film o sebepten çekildi.) Bu görüşe göre oyun kurucular bizi dünyaya bir oyun similasyonu için göndermişler ya da yaşam dediğimiz şey tamamen bir similasyon. Herkes aynı şey için hayatta kalmak için,daha iyi bir hayat için yaşıyor ve öldüğün zaman oyun dışı kalıyorsun.Dinlerde oyunda kalmanı,oyun kurallarından sapmaman için oyun kurucular tarafından gönderiliyor.(tabiyki her zaman oyun kurallarından sapan,kendine göre takılanlar var..)

2
disko
rendekar doğru mu söylüyor ? "düşünüyorum öyle ise varım" oldukça makul. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. düşünen bir adamı düşlüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım, düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise bir düş oluyorum."
1
poyraz
simülasyon teorisi denen ciddi bir teori yıllardır dönüyor zaten. nasıl ki bir yazılımda kodların dışına çıkılmıyorsa evrende de onun gibi bazı kodlar var.

-ışık hızı
-de brogli
- -273 derece
-kütle çekim kanunu
baylupen
şimdi efenim, başlık güzel olmuş, fakat sanki öyle bir hava estiriyor ki durum gerçekte o değilmiş de öyle sananlar varmış gibi. hele dinlerin gönderiliş amacı on numara olmuş, o filmi kim yaptıysa beyninde tahtalar eksiktir. dinler insanları düzene falan sokmaz. hatta olan düzeni de bozarlar. şimdi ben bunu dedim diye karşı çıkanlar mı dersin, bilmese de bilirmiş ayağına yatıp "boş konuşuyor" diyenler mi dersin... baya var böyle tiplerden. biraz detaya inelim.


bilimde ortaya atılan bir görüş ispatlanmaya değil çürütülmeye çalışılır. eğer çürütülemiyorsa o görüş kademe atlar. simülasyon görüşü nedir ona bir bakalım. görüşün orataya çıkışında yatan düşünce şöyle: eğer insan ırkı ileri teknolojiye ulaşıp kendi ırkının simülesini yapabileceği bir programı yaparsa ne olur? insan ırkı şimdiden simüle programları yapmaya başladı bile. yalnızca bunu ilerletip tamamen evreni simüle edebileceğimiz bir yazılımın kodlanması kaldı. peki insan ırkının bunu yapabiliyor olması ne demek? bunu zaten yaptığının ispatı demek! eğer insan ırkının kendi simülesini yapabileceğine inanıyorsak bizlerinde simüle olmamızın olasılığı meydana gelir. yani bizler bir programın içerisindeki kodlardan ibaretiz. yok eğer 'biz asla simülasyon değiliz' dersek insan ırkının asla ve asla simüle programı yapamayacağını savunmuş oluruz. bu görüşü yalanlayabilecek boyutta simüle programları şimdiden mevcut. yani bu olasılığımız artık var! peki bu durum neleri doğurur?

işte şimdi yazacaklarım pek çoğunuzun hoşuna gitmeyecek ama belki de inançsal görüşler arasına yeni bir akımı koyacak yazı olabilir. şahsen benim inancım diyebilirim. gerçi bu durum daha somutsal kanıtlara dayandığı için inanç demek yanlış olur değil mi? bu direkt olarak gerçek desek daha doğru olur.

bu evrende tanrı gücünün varlığı bize neyi gösterir? elbette bir tanrının varlığını gösterir. aslında tam olarak böyle değil. tanrı yok fakat gücü var! ne demek istedim ben şimdi? simüle programları durdurulup, kodlarıyla oynanıp yeniden çalıştırılabilir programlardır. hemen herkesin bildiği kanun olan kütlenin korunumu kanunu bize ne söylüyor? yoktan hiçbir şey var edilemez, vardan da yok edilemez. evrendeki total kütle her zaman aynıdır. peki simüle programını durdurup içerisine yeni kodlar ekleyerek yeni bir nesneyi dahil edersem ne olur? evren içerisinde bir nesneyi yoktan var etmiş ve simüle programını yeniden çalıştırmış olurum. simüle ettiğim programda yer almadığım için o evrende tanrı yok! çünkü bu durumda tanrı ben oluyorum. peki tanrı gücü dediğimiz şey? evet işte evrende o var. yoktan bir şey var oldu sonuçta, bu bize tanrı gücünü gösterir.

Kısaca ne kadar ateist olsamda biliyorum ki tanrı gücü var fakat tanrı yoktur! bahsettiğim tanrının kutsal kitaplarda anltılan safsatalar olmadığını anlamışsınızdır. peki şu kutsal kitaplar mevzuu nedir? öncelikle belirtmek gerekir ki kuran-ı kerim'in orijinali diye bahsedilen topkapı sarayındaki kitap 1000 yılından eskiyi göstermemektedir. hatta siyasetçilerin konusu dahi olmuştu. o halde 14C testi (karbon14 testi) yapalım denmişti fakat iktidar buna müsaade etmemişti. ayrıca çok ilginçtirki tarihi kaynakların hiçbirinde hz.muhammede rastlanmamıştır. o dönemde hristiyanlar da bir mesihin gelmesini bekledikleri için kendini peygamber ilan eden herkesin devlet kaydını tutmaktaydı. hala daha o kayıtlar mevcut. en ufacık bir söylentiyle kendini peygamber ilan eden meczupların bile kaydını tutan o coğrafyadaki hristiyanlar nasıl oluyorsa savaşlar bile yapan peygamberin kaydını tutmuyor(!) tarihte muhammed diye biri hiç olmadı bile. hadi diyelim ki var ve kutsal kitabının insanları düzene sokacağına inanıyoruz. bir açıp okuyalım bakalım bu kutsal diye adlandırılan kitapta ne safsatalar yer alıyor. erkek egemenliğinde kurulmuş bir dünyayı nasıl da temsil ediyor görelim.

insanlar sanıyor ki ünlü ateistlerin kitaplarını okuyarak ateist oluyoruz. yok öyle bir şey. neyi okumuş olursam olayım asıl ateist olmamdaki sebep kuranı okumamdır. onu okuduğum anda dedim ki 'bu ne amk!'

sağlıcakla kalın...
0 /