diktatör

comarhunter2k
Latince ''emir veren'' anlamına gelir sınırsız otoriteye sahip olan yöneticilere verilen tanımdır , Günümüzde ise daha çok muhalefeti medyayı ifade özgürlüğünü kısıtlayan yöneticiler için kullanılır .
frantz fanon
öyle bazı batı avrupalı lafazanların bize dayattığı kadar kötü bir sıfat değildir.

antik veya günümüz tarihindeki kişisel diktatörlüklere dikkat çeken burjuva ideologlar ve tarihçiler diktatörlüğün sadece kişisel olabileceği yani sadece belli bir kişiye -diktatöre- dayanabileceği gibi bir algı oluşturuyorlar. ama şahıslar da sonuçta ait olduğu, temsil ettiği (veya temsil etmeyi seçtiği) sınıftan bağımsız ele alınamaz. örneğin fransa'yı 1793-94 yılları arasında diktayla yöneten maximillian robespierre'in rejimi küçük burjuvazinin çıkarlarını temsil eden bir diktatördü.

yani Aslına bakarsanız her devletin sahip olduğu iktidar öyle ya da böyle bir diktatörlüktür Çünkü bir devlet her zaman şu ya da bu toplumsal sınıfın başka bir sınıf üzerindeki şiddet aracıdır. bu bazen nispeten hafif devlet terörüyle geçiştirilebilir, bazen açık dikta olur ve şiddet gizlenmez ve çoktur, bazen dış düşman veya devrim (veya karşıdevrim) kaygısı da açık diktatörlüğe vesile olabilir.

abd'de burjuva demokrasisi vardır ama occupy wall street hareketi döneminde insanların (protesto amacıyla) o bölgede bankadan para çekmelerine engel oluyorlardı. kendi paranı çekemiyorsun düşünsene, tamam (rte müritelrinin gezi'de dediklerinin aksine) occupy wallstreet eylemlerinde kimse ölmedi ama öyle ya da böyle bir devlet terörü uyguluyorlardı. elbette, emperyalist ülke oldukları bu tarz ülkelerde kayda değer bir oturmuşluk, doymuşluk var onun için insanlar 2. ve hele ki 3. dünyadaki kadar radikalleşmiyor ama sonuçta büyük sermayeye karşı gelemezsin; g.w. bush'un hukuksuzca iktidara gelmesi gibi pek çok örnek var.

macaristan'daki ''İlliberal democracy'' (liberal olmayan -yani özgürlükçü olmayan- demokrasi) kavramından bahsetmiştim. bu aslında çoğaltılabilir ''illsocialist democracy'', ''illconservative democracy'', ''illnationalist democracy'' vb. yani her demokrasi belli kesimleri dışlar asılna bakarsanız. diğer taraftan sıkıntı şu ki batılı emperyalistler kültürel ve finansal hakimiyet kurdukları için artık hakim olmak istedikleri bir ülkede diktaya ihtiyaç duymayabiliyor. bu hegemonyanın dışında kalmak isteyen ülkeler ise ister istemez otoriterleşebiliyor, özgür basın ve benzeri haklar ihlal ediliyor, bu bir problemdir. diğer yandan emperyalist ülkelerin özgür basınlarının özgürlüğü de belli kırmızı çizgiler aşılana kadardır, çok masum ama o ülkenin çıkarlarına uymayan söylemlerde bulunan entelektüel özellikle bir mülteciyse, sürgünde bir sığınmacıysa eğer o kişinin üstünü çizebiliyorlar, cemiyetten dışlıyorlar.