bilimsel yöntem

laik bir hanim
Bilimsel yöntemin önemli bir özelliği, döngüsel olmasıdır. Bu döngü, olgularla başlar, kuram, hipotez ve tahminlerden geçerek tekrar yeni olgulara doğru yönelir. Burada olgu terimi, değişik gözlemciler tarafından tekrarlanılan aynı gözlem sonucu anlamına gelmektedir. Kuram ise en temel anlamıyla, fikirleri içeren bir sistemdir. Bu sistemde soyut kavramlar, bu kavramların birbiriyle ilişkisi hakkında kurallar ve gene bu kavramları, gözlenen olgulara bağlama yolları mevcuttur. Bilimsel yöntemin döngüsel niteliğine bağlı olarak üç ayrı önemli süreci de içerdiğini görüyoruz. Bunlardan ikisi temel mantık süreçleri olan tümevarım ve tümdengelimdir. Üçüncüsü ise bunların doğal sonucu olan sınama-sağlamadır. Buradaki temel yaklaşım şu şekilde açıklanabilir: 1) Gözlemi yapılan olgulardan bu olgulara uygun bir kuramın geliştirilmesi (tümevarım). Yani burada tek tek gözlenen çeşitli olaylardan bunları açıklayan ortak, temel bir ilkeye ulaşma çabası vardır. Bu ilk süreç kendi başına yeterli değildir çünkü akıllı kuramcılar aynı olayları açıklayan birçok kuram geliştirebilirler. Bundan ötürü ikinci süreç gereklidir. 2) Birinci süreçle ortaya konan kuramın çıkarsamalarının oluşturulması(tümdengelim). Burada, kuramdan yola çıkarak belirli durumlarda ne olabileceğine dair tahminler ortaya konur. Bu süreç de gene soyut, kuramsal düzeydedir. 3) Üçüncü süreçte olgular düzeyine dönüş vardır. Burada gözlemler toplanarak ikinci süreçle(tümdengelimle) yapılan tahminlerin doğru olup olmadığısaptanır, yani hipotez sınaması yapılır. Birçok zaman tahminlerle sınama için kullanılan gözlemler arasında bazı farklar olduğu görülür. Böyle durumlarda, bu farklar yeni olgular hâline gelerek, kuramın değiştirilmesine ve giderek tekrar tümevarım-tümdengelim-sağlama süreçlerini içeren yeni bir döngüye temel teşkil eder.
a)Olayların betimlenmesi: Bu betimleme çoğu zaman düzene koyma, sınıflama şeklinde olur. Sınıflama ise olayların aralarındaki ilişkileri bulmaya doğru önemli bir adımdır. b)Olaylar arasındaki ilişkileri bulup çıkarma: Burada korelasyonlardan faydalanarak çeşitli olayların birbirleriyle ilişki derecesi incelenir. İlişki saptanması, bize sebep-sonuç belirleme olanağını vermez çünkü birbiri ile ilişkin olarak değişiklik gösteren olay, birbirlerine nedensel bir bağla bağlı olmayabilir. Örneğin; belli bir yöre halkı son birkaç seçimde hep belli bir partiye oy verme eğilimi göstermiş olabilir. Fakat bu demek değildir ki o partiye oy vermek için o yöreden olmak gerekir. c)Olayları anlama ve açıklama: Burada amaç, nedensel ilişkilere varmaktır. Örneğin; yukarıdaki belli bir yöre halkının belirli bir şekilde açıklanması için bazıkuramlar ortaya atılıp sınanabilir. Bunu yapınca da olaylar arasındaki nedensel ilişkiyi anlamaya başlayabiliriz. d)Olayların önceden tahmini: Bu tahmin, yukarıdaki (b)'ye ya da (c)'ye dayanabilir. Örneğin; o yöre halkı son birkaç seçimde belirli bir partiye oy verdiği için bu seçimde de o partiye oy verecektir diye bir tahmin yürütebiliriz. Burada, bu yöre halkının niçin o partiye oy verdiğini anlamadan sadece gözlemi yapılmışilişkilere dayanarak (b) görgül (ampirik) bir tahmin yapmaktayız. Diğer yandan, daha ileri düzeydeki tahmin, (c)'ye dayanan ussal (rasyonel) tahmindir. Örneğin; o yöre halkının, belirli gereksinimleri ve sosyo-ekonomik özelliklerinden ötürü bu partiye, bu seçimde de özellikle tahmin edilecek olan durumun değişkenleri
48 arasındaki ilişkiler farklılaşarak oy vereceğini tahmin edebiliriz. Bu tahmin olayın nedenlerini anlamamıza bağlıdır. Görgül ve ussal tahminlerin doğru çıkma oranlarıfazla farklı olmayabilir. Ancak, olursa ya da ortaya başka değişkenler çıkacak olursa nedensel ilişkilerin kavranmasına dayanan ussal tahminlerin üstünlüğü açıkça görülür. e)Olayların kontrolü: Bilimin uygulamadaki bu en önemli amacı, böbrek nakli ameliyatları, uzaya astronotların gönderilmesi gibi durumlarda gerçekleşmektedir. Ancak, sosyal bilimlerin araştırdığı olaylar çok karmaşık ve çok-nedenli olduğundan, bu bilimlerde kontrolden ziyade olaylara etki etme amaç olarak düşünülebilir. Bu dahi, çoğu zaman erişilemeyen bir amaç olmaktadır. Örneğin; sosyal bilimlerin araştırma ve bulguları, insanlar ve uluslar arasındaki çatışmaları, yoksulluğu, nüfus patlamasını vb. sorunları etkilemekten aciz görünmektedir. Bu durum da bize, sosyal bilimlerde daha etkin araştırmaların ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, son yıllarda yapılan araştırma ve uygulama çalışmalarının sosyal politikalar, eğitim ve gelişimdeki giderek artan etkisi göz ardı edilemez.