atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

bedirhanberkesernur
başlamadan önce belirtmek istiyorum ki atatürk'ün ateist, deist, teist, müslüman olup olmadığını kesin olarak bilemeyiz. bu, onun kendi kafasında bitirmiş olduğu bir şeydir. üstüne üstlük (zaten burada da birçok kez belirtilmiş) atatürk'ün ateist olup olmaması yaptıklarının değerini küçültmez.
benim burada yapmak istediğim, uzunca bir süredir internette dolaşan ve "işte atatürk ateistti", "atatürk kuran'a sövdü" gibi bazı iddiaları kendi bilgimin ve kaynaklarımın elverdiği ölçüde incelemektir.

1)benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum

atatürk'ün söylediği iddia edilen bu söz, andrew mango'nun "atatürk, modern türkiye'nin kurucusu" adlı biyografisinde geçer. ilgili sayfayı koyuyorum,

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

buradan da görülebileceği gibi andrew mango bu sözü, grace mary ellison'un 1928'de yayınlanan kitabına dayandırıyor (bu noktada dikkatinizi çekmek isterim, iddiayı 1926-27 yıllarındaki röportajın orjinal metnine değil yaklaşık 1.5 yıl sonra yayınlanan kitaba dayandırıyor).
andrew mango'nun sözünü ettiği (ve kaynakçasında ismini vermediği) bu kitap 1928'de yayınlanmış "turkey to-day" adlı kitaptır. kitabın ilgili sayfalarını koyuyorum,

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

ilgili cümleler, kitabın 24.sayfasında geçmektedir. 23.sayfayı konuşmanın gidişatı anlaşılabilsin diye koydum.
konuşma haremler, çarşaflar ve din adamları üzerinden giderken atatürk ne hikmetse birden duruyor ve bir ingiliz gazeteciye "ben dinsizim" diyor. ilk olarak bu tavır mantıksızdır. zira daha 1926'da atatürk bir ingiliz gazeteciye böyle bir şey demeyecek birisidir. bildiğiniz üzere 1919-1922 yılları arasında atatürk din konusunda nispeten politik bir tavır izlemiştir. hilafete açık açık laf söylememiştir, anayasaya "devletin dini islam'dır" maddesinin konulmasına karşı çıkmamıştır vs. din konusunda halkın verebileceği tepkileri kestirebilen birinin, bir ingiliz gazeteciye (bunun propaganda malzemesi olarak kullanılabileceğini bile bile) ben dinsizim demesi mantık dışı görünmektedir. ben bu bölümün ellison tarafından kitaba eklendiğini düşünüyorum. zira bu "ben dinsizim" söyleminin üstüne, ellison şunu yazmış:

"at the moment, i could say no more, yet surely, it is the orthodoxies, not the spirit of the religion, he would condemn."

bu cümlede ellison, atatürk'ün eleştirisinin aslında dinin ruhuna (kendisine) değil, onun yorumlarına (orthodoxies) olduğunu söylüyor. işte olay bu noktada kopuyor. madem röportaj yaptığın kişi sana açık açık "ben dinsizim" diyor, senin bunun üstüne "yok efendim o aslında dine değil de dinin yorumlarına laf etti, ben bundan eminim" gibi bir cümle ekleme hakkın yoktur. şayet ekliyorsan da bu, "ben dinsizim" sözünün oraya sonradan eklendiği hissiyatını yaratır (röportajın orjinal metninde "ben dinsizim" kısmının geçmediğine dair bir iddia var ancak o metni bulamadığım için ekleyemiyorum.). ellison'un bu tavrı ve andrew mango'nun da röportaj yerine 1.5 yıl sonra yayınlanan kitabı kaynak göstermesi, bu cümlenin gerçekliğinin sorgulanmasına neden oluyor.

2)ıkre, bismi, rabbi safsatası

atilla oral, 2011'de "atatürk'ün sansürlenen mektubu" adlı bir kitap yayınlamıştır. bu kitap, atatürk'ün 1931'de türk tarih kurumu'na yazdığı 21 sayfalık bir mektubu içerir (bu mektup aynı zamanda ünlü "tarih yazan tarih yapana sadık kalmalıdır" sözünün geçtiği mektup. buradan öğreniyoruz ki o söz bile kısmen sansürlenmiş). bu mektupta atatürk, tarih ders kitaplarının hazırlanması sırasında "türklerin islam'daki yeri" gibi bölümlerin zakir kadiri'nin yazmasına sinirlenmiştir (zakir kadiri el ezher üniversitesi mezunudur ve atatürk'e göre kadiri, arap milliyetçiliğini ön planda tutmaktadır.). bu mektupta şöyle bir cümle geçmektedir:

"arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (ıkre, bismi, rabbi) safsatasını esas tutmuş araplar, uygar dünyada, bilhassa türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."

bunlar da mektubun ilgili sayfaları (ikinci ve üçüncü sayfa atatürk'ün el yazısından):

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

iddia o dur ki, atatürk bu mektupta kuran'a "safsata" demiş bir "islam düşmanı" dır. mektupta geçen ıkre, bismi, rabbi sözleri kuran'daki alak suresinin 1.ayetidir:

ıkra' bismi rabbikellezî halak
yaratan rabbinin adıyla oku!

şimdi, atatürk zihniyetindeki birinin okumayı emreden bir ayete "safsata" deme saçmalığı bir yana, buradaki bütün olay "safsata" nın tanımından çıkmaktadır. öncelikle cümleyi safsatanın günlük kullandığımız anlamıyla ("saçma" anlamıyla) okuyalım (ıkre bismi rabbi kalıbını kuran ile değiştirdim).

arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; kuran saçmalığını esas tutmuş araplar, uygar dünyada, bilhassa türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır.

burada öyle bir anlam çıkıyor ki, atatürk hem kuran'a saçma (safsata) diyor, hem de kuran'ın cahiliye devrinden kaldığını iddia ediyor (bu ilkeden kastı ıkre bismi rabbi, yani kuran'dır). cümlenin kendisiyle çeliştiği apaçık ortada. az önce de dediğim gibi buradaki sıkıntı "safsata" kelimesinin tanımından çıkıyor. peki safsata nedir? felsefe sözlüğünden aynen aktarıyorum:

sofizm, bilgicilik, bilgiçlik (osm. safsata; fr. sophisime; ing. sophism, fallacy): görünürde geçerli olan ama, gerçekte hiç bir sonuca ulaşmayan kanıt. daha belirli bir anlamda sofizm; doğru öncüllerden yola çıkarak kabulü imkansız bir sonuca ulaşan, dolayısıyla hiç kimseyi aldatamayan, ama akıl yürütmenin formel kurallarında uygun gözüktüğünden kolay kolay reddedilemeyen kanıttır.
(ansiklopedik felsefe sözlüğü, bilgi yayınları, 1973, s.306)

burada görüldüğü gibi "safsata" saçmalık anlamına gelmemektedir. yani atatürk'ün burada dediği şey, arapların kuran'ı yanlış anlamaları, kuran'ın "oku" ilkesinden, ulaşılması imkansız sonuçlara ulaşmaları ve bunun sonucunda uygar dünyanın yazılı eserlerini tahrif etmeleridir.
atatürk yaşasaydı refah partisi'ne mi oy verirdi bilemem ama bu mektuba göre yaşasaydı ihk'cı olacağı kesin. rahmetli, arap'ın a sını sürekli küçük harfle yazmış.

3)medeni bilgiler ve tarih kitabındaki "din düşmanı" ifadeler

atatürk, 1931 yılında "vatandaş için medeni bilgiler" adında bir kitap yazmıştır. bu kitap afet inan'ın adıyla yayınlanmış ve okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur.
bunun dışında yine 1931 yılında okullarda ders kitabı okutulan ve kuvvetle muhtemel atatürk'ün talimatıyla yazılmış tarih kitabı vardır.
bu kitaplarda, islam bilimsel bir dille anlatılmıştır ki bu, atatürk'ün din anlayışı doğrultusundadır. üstüne üstlük bu kitaplar, dönemin "ulus devlet" anlayışıyla yazıldıkları için dini ikinci planda bıraktıkları da rahatlıkla söylenebilir. ancak atatürk'ün böyle bir kitabı yazması yahut yazdırması hiç bir şekilde kendisinin "dinsiz" olduğunu kanıtlamaz (kitapları rahatlıkla internetten bulabilirsiniz, yazıyı gereksiz biçimde uzatmamak için buraya koymadım).
aynı mantık tersten kurulursa ne kadar saçma olduğu görülecektir. örneği ben "atatürk'ün yazmış ve onun talimatıyla yazılmış, okullarda ders kitabı olarak okutulmuş din kitapları vardır. bu kitaplar islam'ı öven ifadeler ile doludur. bu nedenle atatürk müslümandır." tarzı bir mantık öne sürsem herhalde çomar damgasını anında yerdim. aynı şekilde "atatürk'ün yazmış ve onun talimatıyla yazılmış, okullarda ders kitabı olarak okutulmuş tarih/medeni bilgiler kitapları vardır. bu kitaplar islam'a söven ifadeler ile doludur. bu nedenle atatürk ateisttir/dinsizdir." tarzı bir mantık da geçersizdir. zaten bu kitaplar islam'a sövmemektedir, islam'ı bilimsel süzgeçten geçirip tarafsız biçimde anlatmaktadır ki laiklik ve ulus devlet anlayışları bunu gerektirir.
ek olarak atatürk 1930'lardan sonra ateist oldu ya o din kitapları kesin 1930'lardan önce yazılmıştır diyen arkadaşlara gelsin,

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

gördüğünüz gibi aynı yıllarda hem vatandaşlık hem tarih hem de din kitaplarının yazılıp okutulmaya başlaması bir din düşmanlığı değil, eğitim politikasının bir gereğidir.

4)gökten indiği sanılan kitaplar sözü

gerçekten bu konu hakkında o kadar çok konuşuldu ki artık gına geldi. herhalde bu sözün ne zaman nerede söylendiğini dinciler dahi biliyordur, 1 kasım 1937'de meclis açılışı sırasında söylenmiştir. ilgili meclis tutanağını koyuyorum:

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

gördüğünüz gibi atatürk aynen bunları söylemiş. burada tartışma yaratan cümleyi hepimiz biliyoruz:

"fakat, bu prensipleri gökten indiği sanılan kitabların doğmaları ile asla bir tutmamalıdır. biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."

şimdi buradaki "gökten indiği sanılan kitaplar" sözü nasıl atatürk'ün ateist olduğunu gösterir, gerçekten anlamakta zorlanıyorum. bakın "sanmak" kelimesinin tdk sözlüğündeki üç anlamını da aynen koyuyorum:

a)Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek
"Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı." - A. Ağaoğlu
b)Gibi gelmek, farz etmek
"Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı." - P. Safa
c)Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmek
"Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı." - A. İlhan

bu anlamlardan birinin "sanmak" fiiline yanılmak anlamını verdiğini düşünen varsa bu yazıyı okumayı bıraksın lütfen. ben kendi adıma islam'a inanıyorum ve kuran'ın indiğini "sanıyorum", öyle "farz ediyorum". bu benim ateist olduğumu mu gösterir?
üstüne üstlük dini açıdan bakarsak kuran'ın "gökten" indiğine dair bir ayet yoktur. kuran, "allah katından" indirilmiştir (casiye suresi, 2.ayet; zümer suresi, 1.ayet).
burada kullanılan indirme terimi "nzl" kökünden gelen "nüzul" dür. nüzul'de gökten inme gibi bir anlam vermemektedir. allah katıyla kastedilenin ne olduğunu ise elbette bilmiyoruz. ama koca meclis konuşmasının 2 cümlesini cımbızlayıp bakın atatürk ateistti demek yanlıştır.
doğma kelimesine gelecek olursak, kuran'da dahil bütün dini kitaplar doğmadır. zira doğma, basit olarak "değişmez" anlamına gelir. felsefe sözlüğündeki tanımı olduğu gibi koyuyorum:

dogma (Osm.nass; Fr.dogme; İng.dogma): mutlak doğru olarak öne sürülen ve öylece kabul edilen dinsel ilke.
(ansiklopedik felsefe sözlüğü, bilgi yayınları, 1973, s.117)

yani atatürk, burada şunu demektedir: biz, ilkelerimizi bilinmezden almadık ve bizim ilkelerimiz dinsel ilkeler gibi değişmez kabul edilmemelidir. bu kadar.

bunların haricinde bir de kazım karabekir'in hatıralarında geçen bazı ifadeler var ki, onları fırsat olduğunda başka bir yazıda değinmeyi düşünüyorum. eğer buraya kadar okuduysanız da gerçekten teşekkürler.
1
anne boleyn anne boleyn
harikasın, kalemine sağlık!
bu başlıktaki tüm girileri gör