yabancılaşma

kanellos
başta sosyoloji bilimi olmak üzere bir çok disiplin tarafından kullanılmakta olan marksist bir kavramdır. haliyle karl marx tarafından üretilmiştir. dört temel aşaması vardır;
1. İnsanın kendi emek ürünlerine yabancılaşması
2. İnsanın kendi emeğine yabancılaşması
3. İnsanın öteki insanlara yabancılaşması
4. İnsanın kendi insan doğasına yabancılaşması

marksist ekol günümüzün toplumsal krizlerini bu aşamalar üzerinden açıklamaktadır. anarko-komünistler de bu kavramları kullanmaktadır. keza kapitalist tüketim toplumunun bütün kazancı da bu dört aşama üzerinden gerçekleşir. insanların kendi doğalarından yabancılaşarak yarattıkları yapay ahlak normları, kapitalizmin yarattığı psikolojik bir hastalık olan bunalımlar; temelde bu süreçlerin akabinde gerçekleşmektedir.
tarihsel maddeci
mesela,

çağrı merkezindeki elemanın size kaba davranma sebebidir.

daha fazla detaylı açıklama yapılabilir konu üzerine, kısa keselim. çağrı merkezini aradınız. öncelerde kibarca konuşan kişinin sesi, bilmediği bir konu/yetkisi olmadığı bir konu üzerine soru geldiğinde çatallaşıyor. bu şaşırılacak ya da yadırganacak bir şey değil. çünkü sahibi olmadığı, aitlik hissetmediği, kullanmadığı bir ürün üzerine yaşanan sorun konusunda o kişinin içinden geçecek tek mesele konuyu geçiştirmektir.

günümüzde müşteri odaklılık olarak adlandırılan, özünde çok sinsice hazırlanmış bir psikolojik sömürünün yer aldığı bu sistemde, şirketin "yüzü" olan kişi, sorun yaşayan alıcıya kurbanlık koyun olarak sunulur. ürünle ve üretimle hiçbir ilişkisi olmayan, büyük ihtimal ürünün kullanıcısı olmayan kişi, sizden önce konuştuğu yüzlerce kişinin benzer soruları karşısında bezerek sonunda sertleşmek zorunda kalır.

aslında orada sertleşen ses, şirketin uyguladığı sömürü politikası sonucundaki "bu ürünü kullanacaksın seni zavallı müşteri" sesidir. şirket, çağrı merkezi elemanının beynini ele geçirip, müşteriyi en sert şekilde çözüme razı eder. (bazı şirketlerde ise bunun tersi olarak, inanılmaz bir kibarlıkla müşteri ikna edilir. her iki durumda da çağrı merkezi elemanı, şirketin çıkarı uğruna yapmacık, samimi olmayan bir ilişki içine girmek zorunda kalmıştır ve bu onda çatışma yaratır) "müşteri odaklılık" bahsindeki odak, müşterinin ürüne ihtiyaç hissetmesidir, ihtiyacını karşılamak değildir.

dolayısıyla satış sonrasında üretimle alakası olmayan, bilgi düzeyi doğalıyla kısıtlı kişi, karşılanamayan ihtiyacın ikamesi olarak alıcıya "sunulur".

bunun karşılığında çağrı merkezi elemanı depresyon ilacı kullanmaya ve kişilik bozuklukları ile uğraşmaya başlar. bu işlerde çoğunlukla kişilik bozuklukları tespit edilen kişiler çalıştırılır, çünkü öz olarak sakin bir kişinin karşısındaki kişiye küfür edip tazminatsız olarak işten atılma oranı düşüktür. yine statik karakteri sağlam bir kişinin çağrı merkezi şefinin aşağılamalarına karşı dayanması ve sorgulama geliştirme olanağı düşüktür.

üretim içinde yer alması engellenen tüm yarı-proleter tabakaların, yabancılaşmanın farkına varması daha zordur ve örgütlenme koşulları daha zorludur. bir de bu kişilerin çoğunun üniversite mezunu ve "okumuş" olduğunu düşünün...
pencere
koskoca sovyetler birliğini yıkan olgunun bile sorumlusu bu yabancılaşmak psikozudur. bir işçi devleti olmak hayaliyle kurulan sovyetler birliğinde işçiler sistem eliyle emeğe yabancılaşmışlardır. reel sosyalizmi yenen güç, kapitalizm değil esas itibarıyla buna benzer olgulardır.

günümüzde insanımız kapitalist modernite eliyle her şeye yabancılaştırılmış durumda. günümüzdeki sistem, insana ve topluma karşı açtığı savaşta, bireyin elinden özgün bütün tanımlarını almıştır. insanımızın kendini tanıma çabasında bile sistem onu en korkunç yöntemlerle manipüle etmektedir. insanımızın gönlünden sevgi alınmış, eline kirli tüketim maddeleri sıkıştırılmıştır.
son dönemde acil servislerde anksiyete bozuklukları nedeniyle acılar çeken sayısız genç görmekteyim. kanaatimce gençlerimizin sağlığındaki bu hızlı bozulmanın bile müsebbipi bu yabancılaşma psikozudur.