anılar

cemree
çılgın mı tuhaf mı buna siz karar verin.

ben aydın'da doğdum o zaman mahalleden ilk çocukluk arkadaşım semih diye biriydi 5,6 yaşlarındaydık ilk arkadaş olduğumda bu 10 yaşına kadar sürdü ve ben semihe aşıktım. lise 4. sınıfta bir gün rüyamda semihi gördüm tabi soy adını falan hatırlamadığım için facede falan bulamamıştım yıllarca aklıma gelmeyen adam bir anda aklıma gelmişti üstelik sadece çocukluk halini biliyorum.. neyse bir kaç at geçti aradan marmara üniyi kazanmışım kayıt falan yaptık biraz geçti okul açıldı ünide ilk günüm kimseyi tanımıyorum kendimi yabancı gibi hissediyorum herkes bir yere oturmuş kimse kimseyle konuşmuyor sonra biri girdi sınıfa tahmin edeceğiniz gibi semihti :) tanımıştım hemen yüzünün şekli gözleri falan aynıydı sanki o tanımadı ilk tabi :) şuan 4 yıllk sevgiliyiz. :)
okt art
Çok küçükken yaşadım, uzun süre atlatamadım, hayatımın hâlâ en önemli olayıdır, kimseye güvenim kalmadı, hayatımı mahvetti. (Hayır tecavüze uğramadım ama inanın ondan daha kötüsü) Eğer olumlu yönünden bakmaya çalışırsam eğer bu yaşadıklarımı yazma cesareti bulursam eminim uzun yıllar en çok satanlar listesinde kalır, böylece sır olmaktan çıkar, hayatımı mahveden bu anı dünyaya bir şeyler kazandırabilir.
hena
Yaşım henüz 8 veya 9. Karşı komşunun oğlundan hoşlanıyorum. Malum ev günlerinden biri.o da annesiyle birlikte gelmiş.Etraf kadın kaynıyor, kapinın önünde 20-25 çift ayakkabı. Biz başka odaya geçtik. Açtı kitabını inek çalışmaya başladı.
Bir soruya takımış olacak ki sinirlendi ve kitabı kapatarak içeri annesinjn yanına gitti. Bendeki de o merak ya ondan 2yaş kücük olmanin verdigi merakla açtım kitabi baktim. E haliyle bir sey de anlamadim. Ugrastim didindim kitabin hepsini cozdum yaklasik 1 ayda sonra cocuga iade ettigimde bana bön bön bakıyordu en son. Cocuk ona olan hislerimi aciklamadan daha kacarcasina taşındı...herhalde bu da 6.histir
ikinci apudlhamit han
insanların geçmiş te yaşadığı olaylar sisilesidir. size oçakda anlatılan bir anıyı anlatayım :

"1940'ların sonunda Rus araştırmacılar II. Dünya Savaşı'nda ele geçirdikleri 5 politik tutsak üzerinde 15 gün sürecek uyku deneyleri yaptılar. Deneyin amacı denekleri 15 gün boyunca oksijen seviyesinin sabit tutulduğu odalarda uyarıcı gazlar vererek uyanık tutup davranışlarındaki değişimi gözlemlemekti. İlk 5 gün herşey yolundaydı. Deneklere araştırmanın sona ermesiyle özgürlüklerine kavuşacakları söylenmiş olsa da 5. günden sonra denekler deneyi yapan araştırmacıları sorgulamaya ve koşullardan şikayet etmeye başladılar. 9. gün deneklerden biri çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca bağırdıktan sonra sesinin kısıldığını fark eden araştırmacılar ses tellerinin yırtılmış olabileceğini düşündü. Birkaç saat sonra bir başka denek çığlık atmaya başladı. Bunun üzerine diğer denekler odadaki kitapları parçalara ayırıp sayfaları yüzlerine sürmeye, gözetleme camlarına yapıştırmaya başladılar. Bunun üzerine çığlık sesleri kesildi. 3 gün boyunca odadan çıt çıkmadı. Araştırmacılar 14. gün mikrofonları kontrol etmek için odaya girmeye karar verdiler. Odanın kapılarının açılacağını anons ettiklerinde "artık özgür olmak istemiyoruz" cevabını alınca askeri birliklerin artık deney odasını boşaltması gerektiğine karar verdiler.Askerler odaya girdiklerinde gördükleri manzara karşısında hayrete düştüler. Deneklerden biri ölmüştü ve odadaki giderin üzerinde yatıyordu. Gider tıkandığı için yerde 4 inç yüksekliğinde bir kan gölü oluşmuştu. Diğer denekler de uykusuzluğa dayanamayıp kendilerini öldürmüşlerdi. Vücutları paramparça olmuştu. Karınlarının üzerindeki deri iç organları görünecek derecede hasar görmüştü.Deneyin başarısız olunduğu kimsenin uyumadan 15 gün ayakta kalamadığı sanılırken bu kargaşada deneklerden birinin ses çıkardığı duyuldu arkası dönüktü asker yanına usulca yaklaştı ve sarstı temkinli bir sesle ''Uyudun mu ?'' dedi denek gözüne fal taşı gibi açtı ve "imÇiÇi UyUr mU Len mq AQEWEWEWEWEQQRWQQQQRWWE" diye çıkıştı"