ahlak felsefesi

laik bir hanim
Ahlak felsefesi ya da etik, hem tarihsel gelişim seyri içindeki farklı ahlaki yapıları
felsefi düşünüş açısından konu edinebilir hem de tarihsel ve toplumsal tüm sınırlamaları aşan evrensel bir ahlakın varlığına dair bir sorgulama ve arayışa işaret etmektedir. Ahlak felsefesi bağlamında bu arayış temel olarak iyi nedir sorusu çerçevesinde şekillenmektedir. Zaten
bilindiği üzere iyi kavramı tıpkı doğru ve güzel kavramları gibi felsefenin temel
kavramlarındandır. Bu üç kavram aynı zamanda felsefi düşünüşün üç temel disiplini olan etik, epistemoloji (bilgi kuramı) ve estetiğin (ağırlıklı olarak sanat felsefesi) alanlarını belirleyen
kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Ahlak felsefesinin tarihsel gelişim seyri içinde farklı ahlaki norm ve değerleri analiz
etmesi, onun olgusal bir gerçeklik olarak tikel ahlaki yapılara dair analitik ya da diğer bir
ifadeyle çözümleyici işlevine işaret etmektedir. Böyle bir analitik işlev, ahlak felsefesinin tüm
tikel toplumsal sınırlamaları aşan evrensel norm ve değerler belirleme çabası için de bir zemin
oluşturmaktadır. Bu bağlamda etik ile uğraşan filozoflar genellikle olgusal gerçeklikten ya da
varolan gerçeklikten hareketle tüm insanlar için olması gerekenleri saptamaya çalışırlar. Buna
karşın Platoncu idealizmin varolan tikel gerçekliği ideal gerçekliğin kötü bir kopyası
olduğunu düşündüğünden, evrensel ve ideal gerçekliğin asıl başlangıcı oluşturması gerektiğini
düşünür ve felsefe tarihi bağlamında bu tavrında yalnız olduğu söylenemez. Örneğin Platon
varolan olgusal gerçekliğe transendent (aşkın) bir düzlemden hareketle evrensel ve zorunlu
normlar saptamaya çalışırken, Kant transendental (aşkınsal) bir düzlemden hareketle bir ahlak
felsefesi oluşturur. Bu bağlamda tikel toplumsal ahlakları barındıran empirik geçeklikle, olası ideal ve evrensel bir ahlaki sistematiğin ilişkisinin nasıl düzenlenmesi gerektiği sorusu, tümüyle ontolojik ve epistemolojik düzlemde yanıtlanabilir
bu başlıktaki tüm girileri gör