9 haziran 2017 htkp'nin provakasyonu

giyotin
Kendisini TKP genel başkanı olarak göstermeye çalışan ve tkp ile bir bağlantısı olmayan şuursuz bir kişinin ve kendisinin peşinden giden bir grubun belli hevesler uğruna gerçekleştirmeye çalıştığı olaydır.

Türkiye Komünist Partisi'nden yaşanan olaylara dair açıklama...
1- İzmir'de düzenlenen "Hayır Tutuklanamaz" etkinliğinde konuşmacı olan Erkan Baş, düzenleme komitesinin sözünden farklı olarak "TKP Genel Başkanı" olarak tanıtılınca kitlesel bir protesto ile karşılaştı.
2- Bu sırada FKF canlı yayını da hemen kesildi. Bunun bir işaret olduğu anlaşılıyor.
3- Aynı anda istanbul'da toplanan 60 kişilik baretli ve sapanlı bir grup TKP binasına saldırıya geçti. Bilyelerle yaralananlar oldu.
4- Bina önüne TKP'lilerin çıkmasıyla birlikte saldırganlar sokak başına kaçtı. Buradan sapanlarla saldırmaya devam ettiler.
5- Binada bulunan partililer kalabalığı "Yaşasın Türkiye Komünist Partisi" sloganlarıyla yanıtladı. "Faşizme Karşı Omuz Omuza" ile devam etti.
6- Erkan Baş'ın İzmir konuşması bir provokasyondu. Bu provokasyona verilen protesto yanıtı saniyeler içinde "Erkan Baş'a saldırı" olarak provokasyon hesaplarından yayınlandı. Ne tesadüf ki bunun hemen ardından teçhizatlı (baret ve sapanlar) bir grup parti binasına saldırdı.
7- Saldırıya aynı şekilde yanıt verilmedi. Parti binasında ve çevresinde gazete satışı yapmış olan yüzlerce partili olduğu halde.
8- Saldırgan kalabalık, çok sürmeden kaçışarak dağıldı. Uyarılmışlardı. Çevredeki kafe ve kahvelerde bulunan insanlar da tepki gösterdiler.
9- Saldırıdan 10 dakika kadar önce parti binasının karşısındaki kafeye oturan HTKP üyeleri oldu. Gözcülük yaptıkları anlaşılan bu kişiler İzmir'deki konuşmayla da koordine edilmiş bir saldırı olduğunu gösteriyor. Saldırının başlangıç işareti Erkan Baş'ın "TKP Genel Başkanı" olarak anonsu...
10- Toplantı öncesinde düzenleyicilerle defalarca görüşülmüştü. Erkan Baş söz almadan önce bir kez daha teyit edilmişti. Söz konusu kişinin HTKP Genel Başkanı olduğu konusunda kimsenin bir kuşkusu yoktu. TKP anonsu neden yapıldı bilmiyoruz. Erkan Baş'ın zorlaması olması ihtimali var.
11- Saldırıdan yarım saat kadar sonra partinin sokağına doğru polis araçları geliyor. Saldırı bittikten 15 dakika kadar sonra. Geride bıraktığımız günlerde yapılan provokasyonlarla hazırlanan saldırı, birden çok kentte düzenlenen bir planla hayata geçirildi.
12- TKP binasında ciddi bir hasar yok. Hazırlanıp sokağa çıkan arkadaşlarımızın püskürttüğü saldırganlar sokağın başından bilye attıkları için yaralanan arkadaşlarımız oldu.
13- Bu kalleşçe provokasyon söz konusu partinin nasıl bir mantıkla yönetildiğinin ve nasıl provoke edildiğinin göstergesidir.
14- Kendi üyelerinin canını da düşünmeyen ihtiraslı bir kişinin, bunları yapabilmesi ibret vericidir. Buna bilerek bilmeyerek hizmet eden herkes bir kez daha düşünmelidir. Bu grubun provokatif söylemlerini devrimcilik olarak tanıyanlar iki kez düşünmelidir.
15- Partimiz ise, hiç bir şekilde provokasyonlara pabuç bırakmayacak güç ve kararlılıktadır. İzmir'deki kurumlarla ve dostlarımızla yapacağımız görüşmelerin ardından bir açıklama yapacağız. Şuursuz gruplar oyun oynadıklarını sanıyor olabilirler. Ne bu ülke çocuk bahçesi ne de biz onların oyun arkadaşıyız.
16- TKP'liler parti binası çevresinde toplandı. Yapılanın çok planlı bir saldırı olduğu açıktır.
17- "Erkan Baş'a saldırı" duyurusu eldeki görüntülerle yalanlanırken, 60 kişilik baretli ve sapanlı bir grubun "spontane tepki" olmayacağı da açıktır.
18- Günlerdir, "Resmi TKP", "Polis TKP" gibi ifadelerle saldırdıkları partimizin bir saldırı hazırlığında olduğu gibi duyurular da tespit edilmiş kışkırtıcılar tarafından yapılmıştır. Bunların hepsini tanıyoruz.
19- Yoldaşlarımızı kararlılıkları ve soğukkanlılıkları nedeniyle bir kez daha kutluyoruz. "Bize saldıracaklar" duyurularının nasıl bir kışkırtmanın unsuru olduğunu biliyoruz.
20- Son sözümüz: Gericiliğe, faşizme boyun eğmedik, bir avuç şuursuz saldırgan karşısında geri adım atmayız. Yaşasın Türkiye Komünist Partisi Yaşasın Devrim.
http://haber.sol.org.tr/toplum/tkpden-yasanan-olaylara-dair-aciklama-199417
prometheus
Türkiye sosyalist hareketinin (malesef) gelmiş olduğu yozlaşma, gelenekçi tavrıyla yeni bir şeyi önüne koymaktan uzak, bürokratik partiler çöplüğü olduğunun kanıtıdır. İhtiyacın yeni bir hareket olduğunu, kendini sınırlayan değil de sosyalizmin gerçek bir programının koyulmasinin gerektiğinin kanıtıdır.

Mevcut siyasi yapılar kendi içerisinde birbirlerini yerken dışarıda akan hayat bunun bir göstergesidir. Hala x partisi y partisine "biz haklıyız geberin amk hizipcileri" tarzında cikisirken dışarıda olan bitene bakalim:

+Kıdem tazminatları fona devrediliyor
+Katar savaşına asker gonderiliyor
İşsizlik neredeyse ülke nüfusunun bește biri
+Hala sınav kaygısı yüzünden intihar eden öğrenciler var
+kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor

+ bir fabrika işçisi ay sonunda elektrik faturasını nasıl ödeyeceğinin hesabını yapamaz durumda

+kredi batağında milyonlarca insan var.

Uzadıkça uzar bu liste. Ama bizim "işçi sınıfının öncü gucu" ki bu eleştirim bütün partiler için geçerlidir, kıçını toplamaktan aciz. Mesele şu partisi bu partisi olmaktan çıkmış, ülke faşizmin hegemonyasi altında can çekişiyor bunlar birbirini yiyor! İhtiyaç gerçek bir sınıf partisidir.
giyotin


Facebook ve twitter ile paylaştıkları "erkan bas'a saldırı" videoları gerçeği göstermektedir, izmir fuar açık hava tiyatrosunda yaşanan, bir protestodur. kendisini tkp ile bağlantısı olmadığı halde tkp genel başkanı olarak anons ettirince yaşanan protestoyu saldırı olarak kendi hesaplarından duyurmak provakasyondur.
(Htkp'nin Saldırı olarak paylaştığı görüntüleri tkp'liler ortada saldırı olmadığını göstermek için paylaşmaktadır.)
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10155313691942158&id=251038822157
vietcong
İzmir'de tkp üyeleri kürsüden erkan baş'ın tkp genel başkanı olarak anons edilmesine tepki gösterirken(yuhalama ve alkışlama) bir grup htkpli ön sırada oturan tkplilere saldırmıştır.Ardından diğer etkinlik görevlilerinin arkasına geçmiş ve provokasyona devam etmek için fırsat buldukça yumruk,tekme atmaya çalışmış bununla da yetinmeyip çakmak,su şişesi ne bulduysa atmıştır. topu topu 15-20 kişilik olan htkp grubu aklı sıra kendi iç meselelerini solun bir meselesi haline getirerek olmayan güçlerini diğer grupların gücüyle ikame edeceklerdi. diğer gruplara üye görevli arkadaşlarımız ve etkinlik yöneticileri herşeyi gördüler.

Özet: paylaşılan videoları izleyin hiç bir fiziksel saldırı emaresi yok.oldukça kalabalık olan tkp eğer gerçekten saldırmış olsaydı iki taraftan da bir sürü yaralı olur, etkinlik orada fiilen biterdi.
bengay
Htkp'li bir grup tarafından ortada bunca sorun ve dert varken çocukça oynanmaya çalışılan, kan dökülmesini planlayan, devrimcilikten çok çete organizasyonlarını anımsatan olaydır. izmir'de protesto başlar başlamaz baretli sapanlı 60 kişi tkp'nin kadıköy'de bulunan binasına saldirması...
Ya kardeşim bilyelerle, metal objelerle baretlerle hazırlanıp tkp binasına saldırmak nasıl bir nefret örneğidir, "erkekseniz çıkın lan" diyerek ve "hepinizi öldüreceğiz" gibi tehditlerle ne yapmayı planlıyorsunuz. Bu bir grup şaşkın ve kendine hâlâ devrimci diyebilen insanın peşinden gidenlerin, yaşanan durumu gözden geçirmesi gereken olaydır.
pravda
Yazacaklarım uzun ama burada bulunması gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum. Biraz vaktinizi alacağı için şimdiden özür dilerim. Ayrıca ufak bir tavsiye: meselenin iç yüzüne hakim olmayan hiç bir yazar "eheheh x bana daha yakın geliyor yau" diyerek taraf tutmasın. zira olayların iç yüzü beklemedikleri kadar karmaşık.

Öncelikle htkp'nin faşist çete taktikleriyle düzenledikleri saldırılarda yaralananlara acil şifalar diliyorum. hepsine geçmiş olsun.

dört senedir bu işin içinde olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki erkan baş ve grubunun söyledikleri herhangi bir şeye asla ama asla inanmam. bu giriyi okuyan arkadaşlara da aynısını yapmalarını tavsiye ederim.

2014 yılında türkiye komünist partisi (tkp) içerisinde yaşanan ayrışmadan sonra taraflar halkın türkiye komünist partisi (htkp) - komünist parti (kp) olarak ikiye ayrıldı. Taraflar arasında da bu meseleyle ilgili 2019 yılına kadar bir protokol imzalandı, başına da bir heyet geçirildi.

2014 ayrışmasının üzerinden 1 sene geçtikten sonra, yani 2015 yılında, benim de şu an üyesi olduğum (bkz:türkiye komünist hareketi) (tkh) olarak htkp'den ayrıldık. kp'li arkadaşlar bizleri "tkp'den değil htkp'den ayrıştılar" diye lanse etmek için çok uğraştılar ama kimse kendini kandırmasın, biz de tkp'nin mirasçısıyız. 2014 yılında yaşanan ayrışma bizim açımızdan örgütseldi, 2015 yılında yaşanan ise ideolojik-siyasal. erkan baş ve metin çulhaoğlu'nun başını çektiği htkp grubu leninizme ve gelenek hareketi'ne (sosyalist iktidar partisi'nin tkp adını almasına giden süreçte örgütlediği derigidir) her fırsatta küfürler ediyor, tkp çizgisi ile siyasal hesaplaşma içinde olduğunu belirtiyor, seçimlerde kürt siyasi hareketi'ne yamanıyor, parti içerisinde üye eğitimleri dahi yapılmıyor, gazete çıkarılmasına bile karşı çıkılıyordu. tkp geleneği ile uzaktan yakından alakası olmayan pratikler sergileniyordu. 1 sene boyunca içeride buna karşı mücadele ettik. parti işlemez konuma geldi ve 2014 yılında 2200 kişi yapılan kongre, 2015 yılında 900 kişiyi bile zar zor gördü. o dönem çeşitli ayak oyunlarıyla kongreyi kazandılar. ve biz de partiyi terkedip tkh'ı kurduk.

partiyi terketme süreci epey sancılı oldu bizim için. zira 2014 yılında ayrıştık, 2015 yılında bir kez daha ayrıştık. yayınları çıkartmaya başladık, parti bürolarını açmaya başladık, internet sitelerini yayınlamaya başladık, kısacası partiyi tamamen sıfırdan örgütledik. ama geçmişte yaptığımız hatalardan ders alacağımıza, bu partinin içinden nasıl olur da erkan baş gibi sağ klikler, fikir kulüpleri federasyonu gibi lümpen apolitik tipler çıkıyordu? işte bununla hesaplaşmak durumundaydık. bence hala kp ile farkımız burada yatıyor.

2015 ve 2016 yılı içerisinde tkp meselesine dair bir takım gelişmeler yaşandı. ve kp grubu ismi yeniden aldı. hepsini aşağıdan derli toplu bir şekilde okuyabilirsiniz eğer merak ederseniz:
http://gazetemanifesto.com/2016/10/03/komunistlerden-tkp-aciklamasi-kimse-meydani-bos-zannetmemelidir/
http://tkh.org.tr/2016/12/ne-tkp-ne-de-komunist-siyaset-cocuk-oyuncagi-degildir/
http://tkh.org.tr/2016/12/tkp-kimsenin-tekeline-alamayacagi-kadar-buyuk-koklu-bir-partidir/
http://tkh.org.tr/2017/01/gelenekten-gelecege-tkp-konferansi-basariyla-sonuclandi/
http://tkh.org.tr/2016/12/tkp-kimsenin-tekeline-alamayacagi-kadar-buyuk-koklu-bir-partidir/
http://gazetemanifesto.com/2017/01/29/tkhden-15lerin-olum-yildonumunde-gelenekten-gelecege-tkp-konferansi/


epey uzun oldu ama kavga meselesine bağlıyorum. kp grubu ismi aldı. bizler de devrimci ahlak ve etik açısından ismin alınmasına saygı duyduk ve tkp ismini asla ama asla hiç bir yerde kullanmadık. ne etkinliklerimizde, ne eylemlerimizde. bunu çoğu arkadaş tkp iddiamızın bittiği anlamında okudu, öyle bir durum yok arkadaşlar. devrimci değer ve etik var sadece. tkp ismini taşıyacak yapının gerçek Leninist bir çizgide örgütlenmiş, işçi sınıfına dayanan sağlam bir örgüt olmasını istediğimiz için bu ismin hakkını vermek gerekiyor. ne yarı-aydın elitizmi ve öğrenci toplam ile örgütlü bir parti, ne de kürt siyaseti peşinde koşan bir tkp olamaz.

ancak erkan baş ve htkp grubu bu isim meselesini asla bırakmadı. aylardır ama aylardır tkp adıyla etkinlikler düzenliyorlar, erkan baş tkp genel başkanı sıfatıyla konuşma yapıyor ve isim üzerinden prim yapmaya çalışıyor. htkp'ye parti bile değil, grup diyorum dikkat ederseniz. çünkü toplam örgütlülükleri yok denecek kadar az. bizim örgütümüz bile arkadaşlardan -muhtemelen- en az 10 kat fazladır ama herhalde eşek olduğumuz için tkp adına yönelik bir hamle yapmıyoruz. durum böyle olunca kp'nin defalarca uyarmasına rağmen 9 haziran günü izmir'de yapılan bir etkinlikte erkan baş'ın tkp gb sıfatıyla duyurulması sonucu protesto edilmiş, sonrasında htkp'liler istanbul'da kp'nin binasına saldırmıştır.

tkp adının bu tür apolitik reziiliklere meze edilmesi kabul edilecek bir durum değil. bu örgütün geleneği burjuvaziye karşı savaş geleneğidir. ileride parti tarihinde bu meseleyi okuyacak olanlar utanç duyacaklar.

1
deist imam
Mustafa suphilerin emaneti bu hale gelmemeliydi. Türkiye komunist partisi bu ülkenin en köklü geleneklerinden birisidir. Kökü 1920nin başlarına dayanır. Chpden bile önce kurulmuş ve kurtuluş savaşımızda sovyet rusyayla olan bağlantimizi saglamistir. Her devirde her türlü baskiya uğramasina ragmen dik duran ve birlik icinde olan komunistlerin simdi bu sekilde birbirine dusman olup fasizm taktiklerine sarilmasi karadeniz aciklarinda vahsice katledilen mustafa suphi ve 14 arkadasinin kemiklerini sizlatiyo.
giyotin
"TKP'ye yapılan saldırıya değinmeden evvel belirtmek isterim ki,

Üzerinden çok geçmedi, bir adamın Başkanlık sevdası yüzünden bütün ülkeyi cehenneme sürüklemesine hepimiz tanıklık ettik. Bunu yaparken muhaliflerine nasıl saldırdığını, nasıl yalanlar söylediğini, nasıl hedef gösterdiğini ve sonunda ele geçirdiği “başkanlığı” nasıl yürüttüğünü hepimiz görüyoruz. Hiç şüphesiz kimi görevlerin belirli kişilere, belirli sürelerce vekaleten emanet edilmesi olağandır. Ancak şu başkan olma sıfatı üzerinde histerikçe ısrarlarda bulunmanın mevcut iktidar sahiplerinden de anlaşılacağı üzere nasıl bir karaktere sahip olunduğu üzerine işaretler göstermesi kaçınılmazdır.

Aynı şekilde provakasyon ve hedef gösterme de kötü bir şeydir arkadaşlar. Siyasi iktidarın “camilerimize ayakkabıyla girdiler, başörtülü kızlarımızın üstüne işediler” şeklindeki yalan üzerine kurulu hedef göstermelerini unutmuş değiliz. Bu provakasyonlara dayanarak nasıl saldırılar düzenlendiğini de. Mesela, palalı saldırganı hepimiz hatırlarız.

Bunu özellikle belirtmemin bir sebebi var. Dün gece Türkiye Komünist Partisi'ne yapılan organize ve eş zamanlı saldırılarda, tüm bu metod ve gerekçeler kullanıldı.

Meselenin üzücü ve can sıkan boyutu, bu saldırıların alışıla geldiği üzere faşist ve gericilerden değil kimi sol kişi ve örgütlerden gelmiş olması.

Dün gece İzmir'de, kendisini kamuoyuna asılsız bir şekilde TKP Genel Başkanı diye tanıtan bir adamın, bizzat TKP'lilerce protesto edilmesi, sosyal medya araçları üzerinden organize bir şekilde “saldırı girişimi” olarak duyurulmuş ve eş zamanlı olarak TKP İstanbul il örgütüne saldırılmıştır. Saldırganların organize bir biçimde kasklar taktığı, demir bilye ve sapanlar kullandığı, satır-sallama-bıçak taşıdığı da görülmüştür. Edilen tehditlere değinmek bile istemiyorum.

Tüm bu saldırıları, TKP'nin kendi itibarını ve hakkını kullanma girişimlerini açıkça çarpıtarak meşrulaştırmaya çalışmışlardır. TKP'nin haklarını hukuki yollardan koruma çabası, sol kamuoyuna asılsız bir şekilde “ihbarcılık” diye duyurulmuş ve bilinçli olarak şiddet ortamının temeli atılmıştır.

Nazarımda, hakkını kullanan bir partiye “ihbarcı, resmiici” demenin, kendisine muhalif olan herkese “bunlaaar teröriiist” demekten zerre farkı yoktur.

Meselenin beni dehşete düşüren kısmı ise şu; bu şahıslar taşıdıkları satır ve bıçakları aynı zamanda komünistler üzerinde kullanmaktan da çekinmemişlerdir. Bu uğurda, Ankara'da 5 TKP üyesi satır ve bıçak darbeleriyle ağır şekilde yaralanmış; bir TKP üyesinin kolu bilekten satır darbesiyle koparılmıştır.

Bu noktada isterseniz şimdiye kadar tüm yazdıklarımı unutup bir kenara koyabilirsiniz. Ancak bir devrimci olarak, sadece ve sadece şu satır, bıçak meselesine yönelik diyeceklerim var!

Neredeyse 10 yıl oldu Türkiye Komünist Partisi üyesi olarak aktif siyaset içerisindeyim. Türkiye'nin yaşadığı sayısız gündeme tanıklık ettim; sayısız eylem, direniş, çatışma, grev, kavga gördüm yaşadım. Ancak ve ancak hiçbirisinde bir TKP'linin elinde satır silah vb. ile ortalıkta dolaştığını, birilerine saldırdığını görmedim! Bu tesadüfi bir tavır değil arkadaşlar, TKP geleneğinin karakteristik ilkesel duruşudur. TKP'li bir komünistin değil saldırmak; bıçak taşıması, elinde satırla gezmesi bile doğrudan partiden ihraç sebebidir. Çünkü bir komünistle bir maganda arasında bariz farklar vardır. Komünist bir parti ile bir suç şebekesi arasında keskin farklar vardır.

Türkiye Komünist Partisi'ne sayısız satırlı bıçaklı silahlı saldırı olmuştur ancak hiçbirisine TKP'liler aynı şekilde satır ve silahla karşılık vermemiştir. Kendi adıma söylemek gerekirse de, bana bıçak çekilmesinden çok; birisine bıçak çekmekten, o eşiğe gelmekten korkarım.

Dün geceyse kendisine komünist diyen bir grubun tüm bu ilkeleri ve ahlaki değerleri ayaklar altına alıp gözü dönmüşçesine satır sallamalarına tanıklık ettik.

Bunu yapmalarının sebebi ise, kendilerinin aslında TKP olduğunu iddia etmeleri ve Erkan Baş'ın başkanlık sevdası. Hele gene Erkan Baş'ın, hangi taraftan olduğu önemsiz bir şekilde onlarca devrimcinin yaralanabileceği bu gerilimi ısrarla başkan diye anılmak için kışkırtması, yaptığı açıklamalarla ciddiyetsiz gülücükler ve şarkılar paylaşarak sulandırması gerçekten utanç verici. Kendisiyle yıllarca beraber mücadele etmiş, verdiği sayısız eğitime katılmış bir komünist olarak, ben onun adına utandım ve özetlemek gerekirse;

Kusura bakmayın arkadaşlar ancak elinize satır, bıçak aldığınız gün TKP'li olma ehliyetini kaybettiniz. Elinizde satır, bıçak varken bunun üzerine konuşulacak tek bir şey yoktur.

Türkiye işçi sınıfının öncü partisi ve Türkiye'nin en eski siyasi partisi TKP'nin kaderi, satır ve bıçakla terör estiren, parti binasına giremeyince civar esnafa saldıran bir grup vandala emanet edilecek değildir!

Sizin de dediğiniz gibi, aynılar aynı yere; ayrılar ayrı yere…

Kim olduğu önemsiz bir şekilde, dün gece yaralanan herkes için üzgünüm. Umarım bu tartışma artık sonlanır ve tekrar etmez. Hepimize geçmiş olsun.

Edit ve not: Arkadaşlar bu paylaşımda tamamen kendi düşünce ve gözlemlerimi ifade etmek istedim. Mesela hali hazırda oldukça hararetli olduğu için hiçbir şekilde paylaşımın altında yorum aracılığıyla hakaret, küfür, tehdit, polemik, goygoy ve zevzekliğe müsaade etmeyeceğim. Kişisel algılamayın." Alıntıdır
illeqalist
TKP'deki bu kavgayı şimdi ideolojik olarak inceleyeceğim. Bu incelemeyi yapmadan önce belirtmem gereken bir şey var ki; bu kavganın yalnızca TKP ile sınırlı kalmadığı, Leninist herhangi başka partilerde de tarihte örneklerinin bulunduğu ve revizyonist eğilimlerin bu partileri tasfiye girişimlerine tarihte çokça rastlandığı, hatta bunlardan birinin de SBKP(Sovyetler Birliği Komünist Partisi) olduğunu unutmamak gerekir. Ayriyeten söz konusu kavganın ''isimden kaynaklandığını'' iddia edenler de maalesef komünist yaklaşımı unutmuşlardır ya da olayla ilgili bilgileri yüzeyseldir. TKP'nin 2010'larda karşılaştığı tasfiye süreci çok boyutlu olmakla beraber parti içindeki revizyonist eğilimler şunlardı: 1) Kürt ulusal hareketine prim vermek 2) Gençlik örgütlenmesini abartarak gençliği ''devrimin ana gücü'' ilan etmek 3) Leninist parti modelinden kopuş 4) Kendiliğinden hareketlere boyun eğmek. Şimdi bunları teker teker ele alalım: 1-) KÜRT ULUSAL HAREKETİNE VERİLEN DESTEK: Lenin, Buharin tarafından kaleme alınan Geçiş Dönemi Ekonomisi kitabının kenarına iliştirdiği bir notta şöyle diyordu: ''Bazen de bağımsız devletlerin doğuşu emperyalizmin güçlenmesi anlamına gelir'' . Bu ifade niçin o kadar önemlidir? Buradan çıkaracağımız şey, emperyalizmin uluslara sadece tek yönlü bir baskı uygulamadığı, aynı zamanda kendini güçlendirmek için ulusal mücadeleleri KULLANABİLDİĞİ noktasıdır. Esasen ulusal sorun ele alınırken Emperyalizmin bu konudaki tutumu bu sebepten dolayı önemlidir. Emperyalizmin bu farklı tutumu aynı zamanda ulusal sorunların komünistler tarafından bölgelerin yerelliği ve önemine göre değerlendirilmeleri gerektiğini, ezber bir takım formüllerle iş yapılamayacağını göstermiştir. Başka türlü söyleyecek olursak, ulusal sorunun tanımına, analizine ve çözümüne ilişkin örneğin kâr oranlarının düşme eğilimi yasası yahut eşitsiz gelişim yasası gibi kapitalist üretim biçimini tanımlayan yasalara benzer bir yasa türetmek yöntemsel olarak yanlıştır. Bu soruna daha fazla girmiş olmayacağım ancak TKP'nin bu konudaki görüşleri bu tezler üzerinden şekilleniyor ve Lenin'in söylediği şeyin günümüzde tam da kürt ulusal hareketi benzeri hareketler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz (uluslararası dinamiklere bakıldığı zaman). TKP'den ayrılmış olan hizip HTKP ise, bu tutumun tam tersi bir tutumla tıpkı diğer basit sol örgütlerin düştükleri gibi bir yanılgıya düşerek ulusal sorun hakkında ezberci tavır takınıyorlar. Stalin'in de bu konuda Marksizm Ulusal Sorun kitabında ifade ettiği gibi ''burjuva 'bağımsız' devlet gerçekte bağımsız değil köledir. Çünkü burjuvazi ulusal sorunu çözemez.'' Oysa Erkan Baş ve peşindekiler, bu konuda kimin burjuva olup olmadığına bakmaksızın doğrudan HDP'nin kuyruğuna yapışmış durumdadırlar. 2-) GENÇLİK ÖRGÜTLENMESİNİ DEVRİMİN ESAS GÜCÜ İLAN ETMEK: Günümüzde HTKP gibi hizipler kitleselliğe ve pratiğe aldanarak gençlik örgütlerini devrimin bir gücü olduklarını iddia etmişlerdir. Oysa onlar günlük siyaset ve perspektifsizliğe kendini kaptırarak ekonomik olarak da geçerliliği ispatlanmış olan Proletarya Devrimine sırt çevirdiler. 3-) LENİNİST PARTİ MODELİNDEN KOPUŞ: Leninizmde partinin tanımı o kadar açık bir biçimde ifade edilmiştir ki (bkz. Lenin'in Ne Yapmalı?, Nisan Tezleri ve Stalin'in Leninizmin İlkeleri kitabındaki Strateji ve Taktik bölümü, Kemal Okuyan'ın Ne Yapmalıcılar Kitabı): a)Leninist parti işçi sınıfının kendiliğinden ideolojisi ile sosyalist ideolojiyi birbirinden ayırır. Buna göre işçilerin kendi deneyimleriyle elde ettikleri kazanımlar sınıf mücadelesi sayılmayan geçici birtakım savaşımlardır. Bunları sınıf mücadelesine yükseltecek olan işçi sınıfının öncü partisi konumundaki komünist partidir. Sınıf mücadelesinin öncü parti olmadan kazanılacağını zannetmek, sırf işçilerin kendi sendikalist kazanımlarıyla kazanılacağı tezi ile kapitalizmin yaşadığı krizlerden dolayı 'kendiliğinden' bir şekilde çökeceği tezi aynı sapmadır. b) Leninist partide hiziplere izin verilemez. Partideki hizipler örgüt çalışmasını baltalar ve eylem birliğini de yok eder. Bu konu hiziplerin varlığını kabul edilemez kılan Bolşevik Parti 10. Kongresi'nde ''Parti Birliği Üzerine'' özel kararında ifade edilmiştir. Oysa günümüzde Erkan Baş ve peşinden gidenler, HDP tipi bir gevşeklikle ''kanatlı parti'' modeline yakınlık gösteriyor ve reformist tutumlarıyla parti merkeziyetçiliğini TKP içerisindeyken de zedelemişlerdir. c) Leninist parti sınıfa öncülük eder. Komünist parti işçi sınıfına devrimci bir yön verir ve onun mücadelesini sosyalist bir tarzda biçimlendirir. İşçi sınıfına sosyalizmi ''dayatır'' ve sınıfa da yol gösterir. Elbette ki bunun gerçekleşmesi için parti kadrolarının marksizmle donatılmış aydın bir çekirdeğe ve öncülüğe sahip olması, sosyalist perspektifin olması ve siyasi üretkenliğin olması gerekir. Oysa HTKP ve solun yer yer bazı kısımlarında da baş gösterdiği üzere marksizmden bihaber kadroların düzen muhalefetiyle işbirliği içinde oldukları görülmüştür. Erkan Baş, Bostancı Gösteri Merkezi'nde yaptığı konuşmada ''temel amacımız AKP/saray rejimine son vermektir'' diyerek sosyalist perspektiften nasibini almamış menşevik tutumunu gözler önüne sermiştir. Niçin sosyalizm bile diyemeyenler TKP mirasına sahip çıksın? Üstelik EMEP gibi uvriyerist tutuma giren partiler de partinin önemli kadrolarının işçilerden oluşması gerektiğini savundular. Oysa ki komünist parti sınıfla bağlarını tamamen koparmış küçük bir aydın zümresi de olmamakla birlikte, sınıfı yönlendirmek için sınıf ideolojisinin üzerinde konumlanması ve sınıftan fazla aydın birikimine sahip olması gerekir. Aksi taktirde bu parti sınıfa öncülük edemeyip sınıf içinde eriyip gider. İşte 4. maddede değinmiş olduğum ''kendiliğinden harekete boyun eğmek'' de bu noktalarda ortaya çıkar ve Lenin bunları çok sert bir şekilde mahkum etmiştir.